Tarih:
03.12.2012
Yetenek Sizsiniz Türkiye
Mehveş Evin yazdı, ''Askerde öldürülen, intihar süsü verilen, bunalıma girmesine göz yumulan, seyredilen hatta teşvik edilen çocukların ülkesindeyiz...''
Bırakın kültürümüze, çevremize, değerlerimize, temel haklarımıza sahip çıkmayı... Bırakın çocuklarımızın geleceğine sahip çıkmayı...Çocuklarımızın yaşam hakkına sahip çıkamazken, neyi tartışıyoruz? Neyin kavgasını veriyoruz? Neyi koruyoruz? Ve nasıl bir Türkiye’nin hayalini kuruyoruz?
Bu sorular epeydir kafamı bulandırıyor. Bir yandan silahların susmasını değil konuşmasını isteyen, devamlı harlanan bir savaş hali... Bir yandan da küçük yaşta dağa çıkarılan çocukların dramı kadar, memleketlerine bayrağa sarılarak
dönen çocukların dramını içtenlikle konuşamamak...
Kusura bakmayın, bunlar bana çok ağır ve anlaşılmaz geliyor.
Zorunlu hizmete gidip, “şüpheli” bir şekilde ölen çocuklar da var. Bazılarına “şehit” deniyor, sanki teselli olabilirmiş gibi!
Kimi “intihar” kimi “kaza kurşunu” diye kayıtlara geçen meçhul asker cesetlerinin sayısı, korkunç bir ivmeyle artıyor.
Bu ülkede askerde intihar, şehitten bile fazla!
Disko sorunu
Disko sorunu
Bugünlerde disiplin koğuşu denen, adı ironik bir biçimde “disko”ya çıkan işkence hanelerin kapatılması konuşuluyor... Ama bu korkunç yaranın kapanması, hak ihlallerinin sonlanması tedavi için asla yeterli değil!
Pazar günü iki “şüpheli asker ölümü” haberi daha geldi. Biri, “bilinmeyen nedenle” bunalıma giren Mert Evren Akdağ...
Koğuşta ranzaya bağladığı bir kravatla intihar ettiği söyleniyor. Ne hikmetse koğuş arkadaşları, ancak iş işten geçtikten sonra uyanmış.
Şırnak’ta görev yapan İsmail Akça’nın ailesine ise “kaza kurşunu” ile öldüğü söylendi. Yalanın bu kadarı, IQ’su 60 olana bile fazla: İsmail, sol eliyle uzman çavuşun tabancasını çekip sağ göğsüne dayayarak intihar etmiş, deniyor.
Ancak Akça’nın bir arkadaşı, bu ölümün cinayet olduğunu ihbar ediyor.
Bu drama siz son verin
Bu drama siz son verin
İki ailenin acısını, ancak benzer acıları yaşamış olanlar tahayyül edebilir. Karar vericiler, ne kadar gözyaşı akıtırsa akıtsın, bu grupta değil.
Askerde öldürülen, intihar süsü verilen, bunalıma girmesine göz yumulan, seyredilen hatta teşvik edilen çocukların ülkesindeyiz. Bu drama ancak Uğur Kantar’ın ailesi gibi sonuna kadar gerçeğin peşinde olan aileler ve vicdan sahibi arkadaşlarının tanıklıkları son verebilir.
Son “şüpheli ölüm” kurbanı İsmail Akça, “Yetenek Sizsiniz”e danslarıyla katılmıştı. Belli ki hayatı seviyordu, terhisi için gün sayıyordu. Sonu böyle mi olmalıydı? Farkında olmasanız da bu sahnede “yetenek sizsiniz”, Türkiye... Bir gün, sizin de evladınız, arkadaşınız, sevgilinizin başına benzer felaket gelebilir. Hayatta neşeyle dans etmeye, var olmaya çabalayan biriciğinizi “kaderi”ne terk etmeye, ölüsünü teslim alırken susmaya razı mısınız?
Bu tabloda çok yanlış var
- Milli Savunma Bakanı’nın ağustosta yaptığı açıklama: Son 2.5 yılda kışlalarda 252 ölüm gerçekleşti. Bunlardan 175’i kayıtlara intihar olarak geçti. Gerisi mi? “Şüpheli”...
Bu tabloda çok yanlış var
- Milli Savunma Bakanı’nın ağustosta yaptığı açıklama: Son 2.5 yılda kışlalarda 252 ölüm gerçekleşti. Bunlardan 175’i kayıtlara intihar olarak geçti. Gerisi mi? “Şüpheli”...
- Asker Hakları İnisiyatifi’nin Meclis İnsan Hakları Komisyonu’na sunduğu rapora göreyse son 10 yılda intihar olayları şehit sayısını geçmiş durumda: Toplam 934 erbaş ve er “intihar” etmiş.
- Son bir yılda 432 hak ihlali rapor edilmiş. Şimdi söyleyin, bu tabloda fevkalade yanlış bir şeyler yok mu?
İstanbul sana tepeden baktım
Ve geçen hafta uçaklar iniş rotasını değiştirdi. Cuma günü bir konferanstan dönerken, Atatürk Havalimanı’na inen pilotumuz sevinçle anons etti: “Sevgili yolcular, inişe geçerken her iki taraftan da İstanbul Boğazı’nın nefis manzarasını izleyebilirsiniz.”
İstanbul sana tepeden baktım
Ve geçen hafta uçaklar iniş rotasını değiştirdi. Cuma günü bir konferanstan dönerken, Atatürk Havalimanı’na inen pilotumuz sevinçle anons etti: “Sevgili yolcular, inişe geçerken her iki taraftan da İstanbul Boğazı’nın nefis manzarasını izleyebilirsiniz.”
Bin kere İstanbul’u tepeden görsek, bu cazip teklifi reddedemeyiz! Haliyle meraklı kafalar uzatılıp, İstanbul’a bakmak için yarıştı. Ancak benim görebildiğim, “nefis”ten pek uzak bir manzaraydı: Kilometrelerce uzanan, aralarında hiçbir sınır olmayan beton yığınları...
Anadolu yakasında yapılaşma baraj bölgelerine kadar girmiş. Kadıköy, Beykoz, Üsküdar, Kartal ve ötesinde bir gıdım yeşillik, açık alan görmek, artık neredeyse imkânsız. Son yeşil alanlar Çamlıca Tepesi ve Göztepe Parkı, ikisi de “cami” bahanesiyle betonlaşma tehdidi altında. Bunun neresi güzel? Neresi mutluluk verici?
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları