12 Eylül yapmadı
Melih Aşık; 12 Eylül yönetiminin yaptığı ender hayırlı işlerden biri ön seçimi zorunlu hale getirmek olmuştu. Ön seçim, 12 Eylül darbecileri tarafından Anayasa’ya konulmuş ve zorunlu tutulmuştu.
Milletvekili aday listeleri tamamlandı.
Parti liderleri çevrelerine danışmakla birlikte masa başında kendi beğenilerine göre listeler yaptılar.
Bu listeleri yetkili kurullara onaylattılar.
Yüksek Seçim Kurulu’na gönderdiler.
Listeler seçimde milletin önüne konacak.
Millet liderin vekilini kendi vekili olarak seçecek!
Ön seçim olmayınca manzara bu oluyor.
Milletin vekilini millet değil liderler seçiyor.
Seçim mekanizmasını bu hale kim getirdi?
Bu çarpıklığı 12 Eylül cuntasının yarattığını söyleyenler doğru söylemiyor.
Bu yanlış beyanı geçenlerde bir TV programında Kemal Kılıçdaroğlu’nun ağzından duyduk. CHP Lideri siyasi partiler yasasının 12 Eylül döneminde yapıldığını, darbecilerin ön seçimi anayasaya koymadığını öne sürdü.
Önceki gün de bir köşe yazarı internet sitesinde şöyle yazdı:
“12 Eylül rejimi, Siyasi Partiler Kanunu’nda yaptığı değişikliklerle parti genel başkanlarına milletvekillerinin tümünü isterlerse bizzat seçebilme olanağı verdi.”
Gerçekten böyle mi oldu? Hayır, tam tersi oldu.
12 Eylül yönetiminin yaptığı ender hayırlı işlerden biri ön seçimi zorunlu hale getirmek olmuştu.
Ön seçim, 12 Eylül darbecileri tarafından Anayasa’ya konulmuş ve zorunlu tutulmuştu.
İlk uygulaması 1988 genel seçiminde olacaktı. Ancak 1986 yılında Turgut Özal’ın talimatıyla Meclis’teki ANAP çoğunluğunun yaptığı anayasa değişikliğiyle ön seçim zorunlu olmaktan çıkarıldı. Parti içi demokrasi gide gide parti başkanlarının iki dudağı arasına sıkıştı. Bunu darbeciler değil siyasetçiler yaptı.
SAMURAY
Bir arkadaşımız evini Körfez ülkelerinden birine taşıyor.
Bu arkadaş Japon kılıcı meraklısı. Elinde üç tane de Japon kılıcı (Samuray kılıcı) var.
Körfez ülkeleri güvenlik konusunda çok hassaslar. Kılıçların sadece hatıra değeri olduğunu bilseler de ülkeye girişinde zorluk çıkarıyorlar.
Yakınımız ülkenin gümrük müdürüyle konuşmasını aktarıyor. Diyor ki ona:
- Ekmek bıçağı serbest ama kılıç yasak bu neden?
- Aynı şey değil.
- Ekmek bıçağı daha da keskin, daha da sivri üstelik.
- Olabilir ama kılıç daha tehlikelidir.
- Neden?
- Ekmek bıçağı insanın aklına adam öldürmeyi getirmez, kılıç saldırganlık içgüdüsünü harekete geçirir.
İlginç ve doğru bir mantık.
Ama hatıra kılıç aynı şey mi?
Gümrük Müdürü sonunda ikna olmuş, gerekli izni vermiş.
MANTIK
Okurumuz Yalçın Bey bir süre önce taahhüt süresi dolduğu için ev internetini kapattırmış.
Birkaç gün önce yeniden açtırmak için başvurmuş.
“Üç ay cezalısın, açamayız” demişler.
- Neden? Benim size borcum mu var? Faturamı mı ödemedim?
- Hayır ama uygulama böyle.
- Ben şimdi mecburen özel bir firmaya başvuracağım, bundan sizin çıkarınız ne?
Cevap yok.
OTOMOFİL
Kaldırımda yürürken Hukuk Profesörü Haluk Kabaalioğlu dostumuzla karşılaştık. Hocam nasılsınız, iyi misiniz falan diye konuşmaya çalışırken bir kavga bir gürültü, bağırış, çağırış. Koca koca adamlar yolun ortasında ağız kavgası yapıyor. Bir kadın da kocasının tarafından öteki adama veryansın ediyor. Bir otomobil diğerine hafifçe sürtünmüş. Aslında boyası bile çizilmemiş ama otomobilin sahibi ateş püskürüyor. Öteki de ondan aşağı kalmıyor. Manzaraya baktık baktık, sonra dedik ki:
- Şu millet otomobilini sevdiği kadar ülkesini sevse, ülkenin çıkarlarına dokunulduğunda bu kadar sesini yükseltse, biz bu halde mi olurduk?
BEYİN
Harvard Üniversitesi’nin yaptığı araştırmaya göre, mide beyinden daha akıllı çıkmış.
Mide boşsa beyni uyarıyor ama beyin boşsa kendi kendini uyaramıyormuş.
Konu sınıfta tartışılırken bir öğrenci:
- Beyin kendi kendini uyarmaz ama karşısındakileri kendisi hakkında uyarır, demiş.
Bir başka öğrenci:
- Ama karşısındakilerin beyni de boşsa bu uyarı da işe yaramaz, demiş.
Tartışma böyle sürmüş gitmiş…
ŞAKA
Dramatik olay Şişli’de bir hastanede cereyan ediyor. Yoğun bakım hemşiresi Ekrem, teknisyen Fatih’in kalemini alıyor. Fatih geri ver, diyor. Ekrem vermiyor. Fatih bunun üzerine “Vermezsen yoğun bakım oksijenini keserim” diyor. Ekrem kalemi yine vermiyor. Fatih ünitenin oksijenini kesiyor. Ekrem durumu birkaç dakika sonra fark ediyor. O arada bir hasta oksijen yetersizliğinden can veriyor. Mahkemeye çıkarılan Fatih’in suçu sabit görülüyor. Mahkeme Fatih’e önce müebbet veriyor, sonra cezasını 17 yıla indiriyor.
Bu süreçte ilginç olan ne mi?
Fatih’in tutuksuz yargılanıyor olması.
Ölen hastanın yakınları en çok buna isyan ediyor.
Mağdur ailenin avukatı soruyor:
- Fatih’in özelliği ve ayrıcalığı ne?
Yoksa bu da bir yargı şakası mı?
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları