Tarih:
19.01.2016
Ağır toplar!
Melih Aşık; Genel Sekreter Gürsel Tekin, Genel başkan yardımcıları Mehmet Bekaroğlu, Faik Öztrak, Nihat Matkap, Enis Berberoğlu...
Genel Sekreter Gürsel Tekin, Genel başkan yardımcıları Mehmet Bekaroğlu, Faik Öztrak, Nihat Matkap, Enis Berberoğlu...Her biri Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun en yakın çalışma arkadaşı, partinin üst düzey yöneticisi, “ağır top”larıydılar. Son kurultayda neredeyse her dört delegeden birinin oyunu dahi alamayıp Parti Meclisi dışında kaldılar. Üstelik çoğu Genel Başkan’ın anahtar listesinde olmasına rağmen. Zaten çoğu geçmiş kurultaylarda da Genel Başkan’ın desteği sayesinde var olabilmişlerdi.
Parti Meclisi’ne bile giremediler ama Nihat Matkap hariç tümü halen milletvekili... Tabii ön seçime girip delegelerin oyunu alarak milletvekili olmadılar. Ön seçimden kaçıp, Genel Başkan’ın kanatları altına sığınarak kontenjandan oldular. Kontenjan olmasaydı bugün milletvekili bile değildiler.
Adettir her kurultaydan sonra tabanın mesajından söz edilir...
Bu defa tabanın Kemal Kılıçdaroğlu’na mesajı; “Seni değiştiremiyoruz ama bil ki politikalarını ve kurduğun kadroları da beğenmiyoruz” diye özetlenebilir.
Bundan sonra ne olacak peki?
Bugüne dek ne olduysa o olacak... Parti bilinçli olarak AKP’yi tehdit edecek bir program ve siyasi çizgi oluşturmayacak, iktidara yönelik çakma eleştirilerle muhalefet yapıyor görünecek, önümüzdeki seçimde yüzde 25’i tutturup Meclis’te kalmaya çalışacak.
Dışarıdan yüklenen misyon budur.
BARAJ
CHP Milletvekili Mustafa Balbay, kendisini aday gösteren delege sayısı 92’de kalınca genel başkanlığa aday olamadı... Aday olabilmesi için kurultay delgelerinin oyunun en az yüzde 10’unu (125) alması gerekiyordu.
Seçimlerde yüzde 10 barajının yüksekliği konuşulur, CHP barajın yüzde 3’lere çekilmesini savunurken genel başkan adaylığı için yüzde 10 barajı yüksek görünmüyor mu?
Kurultayda bazı tüzük maddeleri değiştirildi. Tüzüğün bu maddesinin de değiştirilmesi, genel başkanlık için asgari oyun aşağı çekilmesi düşünülemez miydi?
Üstelik ne diyor kurultayda yayımlanan bildiri:
“Lider sultasına son verilerek demokratik siyaset rejimi getirilmelidir...”
Temenni güzel ama...
Yandaşlar “Teröre terörle yanıt verilmeli” diyor.
Mübarekler açılımda akil, açılım bittiğinde katil...
***
“Avrupa’ya götüreceğiz” diye yola çıkardılar,
“Ortadoğu bataklığına” bıraktılar…
Akif Kökçe
Divan
Kurultaydan akıllarda kalanlar mı?
En başta Divan Başkanı Murat Karayalçın’ın tüzük değişikliği oylamasındaki müthiş sürati... Değişikliğe 728 delegenin evet dediğini 2 dakika (yazıyla iki dakika) içinde sayıp ilan etmesi... Hayır diyenleri saymaya gerek görmemesi.
Tek aday olmasına rağmen Kemal Kılıçdaroğlu’nun delegelerin neredeyse dörtte birinden (1275 delegenin 285’inden) oy alamaması... Ama bu 285 delegenin yarısının bile Mustafa Balbay’ın adaylığı için imza vermemesi... Yani, sadece Kılıçdaroğlu’na değil sana da karşıyız demesi.
Ve CHP kurultayları tarihinde ilk kez yaşanan olay... Kemal Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan seçimini kazandıktan sonra kurultaya teşekkür konuşması yapmaması.
Akademisyonlar...
“Akademisyenler” adı altında yayımladıkları bildiri büyük tepki görünce bu kez “Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi” adıyla yayımladılar yenisini. Lutfetmişler, yeni bildiride “PKK”nın adını da geçirmişler.. Nasıl mı?
“PKK ise Kürtlerin imha edilmesi politikasıyla mücadele ederken kör teröre kayarak sivillere zarar veremez, kendi halkını çaresiz bırakamaz, iktidara daha büyük baskı uygulama fırsatı yaratamaz.”
Yani... PKK, Kürtlerin imha edilmesi politikasıyla mücadele eden meşru bir örgütmüş...
Ancak sivillere zarar vermemeli, kendi halkını çaresiz bırakmamalı, iktidara baskı uygulama fırsatı yaratmamalıymış.
Bunun dışında polis ve asker öldürmesinde, yol kesmesinde, hendek kazıp hafif silahlarla arkasına geçip ateş etmesinde sakınca yok.
Bir soru: Devlet zulüm yapıyor, hukuksuz davranıyor, diyorlar. Peki bu akedemisyonlar yasa dışı bir örgütün terör yöntemleriyle mücadelesini hangi hukuka dayanarak meşru buluyorlar?
***
Devlet öz yönetim ilan edilen ve hendek kazılan 19 ilçede PKK ile mücadeleyi sürdürüyor. Her gün şehit veriyor. O arada PKK’lı da öldürüyor. Peki birkaç yüz PKK’lı öldürmekle bu savaş biter mi? Gençlerin ölmesi Kandil’in umurunda mı? Bu iktidarın terörü bitirme politikası bundan mı ibaret?
Hendekler temizlenince bir daha kazılmayacağını, militanların geri gelmeyeceğini kim söylüyor?
Melih Aşık - Milliyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları