loading
close
SON DAKİKALAR

Ah şu Kemalizm

Melih Aşık
Tarih: 10.11.2013

Melih Aşık; Atatürk’ü hayattan ayrılışının 75. yılında O’nu sadece saygıyla değil hasret ve özlemle de anıyoruz...

Atatürk’ü hayattan ayrılışının 75. yılında O’nu sadece saygıyla değil hasret ve özlemle de anıyoruz... 

Bu büyük adamın cehalete, geriliğe, çağdışılığa karşı inşa ettiği setler yıkıldıkça karşımıza onun bizi uyardığı tehlikeler çıkıyor. Başta laiklik olmak üzere yaptığı devrimlerin önemini tekrar tekrar kavrıyoruz...

Bugün Cumhuriyet, demokrasi, laiklik, çağdaş yaşam, özgürlükler topluca tehlikededir.

Bu kazanımları tehlikeye atanların ağzından eksik olmayan düşman, Atatürk ve Kemalizm’dir...

Kemalizm’in siyasetteki temsili çok küçüldüğü halde neden böylesi saldırı hedefidir? Ne istiyorlar Kemalizm’den?

1999’da teröre kurban verdiğimiz Prof. Ahmet Taner Kışlalı, bakın ne diyor bu konuda:

“Bir din devleti kurmak isteyenlerin önündeki en büyük engel, Kemalizm...

Türkiye’yi etnik kökenlere göre parçalamak isteyenlerin önündeki en büyük engel, Kemalizm...

Ve ‘yeni mandacı’ numaracı cumhuriyetçilerin önündeki en büyük engel gene Kemalizm...

Niçin Atatürk değil de Kemalizm...

Çünkü Atatürk’le baş edemeyeceklerini anlayanlar hedef olarak kendilerine Kemalizmi seçtiler...”

***

Bizler 1960’larda Atatürk ve Kemalizm’in aşıldığını, Türkiye’nin sosyalist devrim aşamasına geldiğini... Atatürk’ün artık tarihin sayfalarında kalacağını veya kalması gerektiğini düşünürdük.

Şeriat ve Osmanlı özentileri ABD ve AB desteğinde güçlenince, laiklik tehlikeye düşünce Atatürk geri döndü. Yeniden kurtarıcı oldu.

Türkiye’yi 1923’ün gerisine götürmek isteyenlere karşı halk Atatürk’lü bayrağa sarılıyor.

Çoktan aşmış olmalıydık bu dönemi...

Ne var ki...

Eller giderken aya... Biz hâlâ buralardayız...

Anılarda kalanlar

Atatürk hangi kulübü tutardı? Rivayet muhtelif... Ancak Atatürk’ün uşağı Cemal Granda Fenerbahçeliydi. Granda İstanbul’da Fenerbahçe’nin bir Yunan takımıyla oynadığı maçı izliyor. Ankara’ya dönüşünde Atatürk soruyor:

- Maç nasıldı?

- Fenerbahçe öyle oynadı ki paşam, diyor Cemal Granda, senin Sakarya muhareben yanında hiç kalır...
Granda’nın anılarında bunu ciddi ciddi anlatıyor. Herhalde şakadır...

***

Atatürk’ün özel kaleminde 15 yıl görev yapan Zühtü Uray, Nazmi Kal’ın “Atatürk’le yaşayanlar” adlı kitabında anlatıyor...

“Bir yaz günü Florya’daydık... Londra’daki elçimiz Fethi Okyar şifreli bir telgraf çekmişti Atatürk’e... Telgrafta İngiliz gizli servisine atfen İngiltere Dışişleri Bakanlığı Türk elçiliğine şunu bildiriyordu:

‘Ermeni komitacıları Türkiye’ye sızmışlar. Atatürk’e suikast yapmak üzere İstanbul’a geliyorlar. Bunlar iyi yüzücüymüş, ağızlarındaki şnorkel denilen ve denizaltında iken nefes alabildikleri boruları ile Florya Köşkü’nün altına gelecekler bomba koyacaklarmış.’

Telgrafın geldiği akşam ben nöbetçi idim. Şifreyi açtım bir hademe ile Atatürk’ün sofrasına gönderdim. Biraz sonra Atatürk beni çağırttı. Şifrenin aslını alarak huzuruna gittim. ‘Bu ne’ dedi. İngiliz sefaretinden gelen şifrenin çözümü, dedim... Hiç unutmam:

‘Böyle şey olmaz. İngilizler moral bozma gayretindedirler’ dedi ve sofra devam etti. Biz ertesi gün köşkün altını elektrik ile aydınlattık, bir polis bir asker nöbetçi koyduk, fakat hiçbir hadise olmadı...”

Bugün olsa bir telaş bir telaş...

Özgül

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Başbakan’ın kendisini yalanlamasından rahatsız... Şikâyetini dile getirirken:

- Benim bir özgül ağırlığım var, diyor, kum torbası olmak istemem...

Ne demek “özgül ağırlığım var”? Hiçbir anlam taşımıyor...

Çünkü herkesin özgül ağırlığı var.

Nedir özgül ağırlık? Bir maddenin 1 santimetre veya metre küpünün ağırlığı...

Bir santimetre küp su 1 gramdır. Zeytinyağının özgül ağırlığı daha hafiftir o yüzden üste çıkar. Sütün özgül ağırlığı daha fazladır, suya dökülünce dibe çöker. Arınç belki de “siyasi ağırlığım var” demek istedi.

O başka...

Tosun Paşa filminin hamam sahnesini sansürleyen RTÜK, 7 erkekle aynı evde yaşayan Pamuk Prenses’in çizgi filmine nasıl izin verdi acaba?
Selin Y. Oğuz

Manaki

Türk sineması önümüzdeki yıl 14 Kasım’da 100. yılını kutlamaya hazırlanıyor.

Türk sinemasının başlangıcı olarak Fuat Uzkınay’ın 14 Kasım 1914’te çektiği Ayestefanos’taki Rus Abidesi’ne ilişkin film esas alınıyor... Bu filmde Uzkınay’ın abidenin havaya uçurulmasını çektiği anlatılır...

Aydınlık’ta Burçak Evren diyor ki... Üzerinde neredeyse ciltler yazılan bu filme ait elimizde hiçbir belge ve bilgi yoktur. 

Bu filmi gören de yoktur. Böyle bir filmin çekilip çekilmediği de kuşkuludur...

Peki Türk sinemasının başlangıcı neresidir?

Evren’in verdiği bilgiye göre... Makedonyalı Manaki kardeşlerin film çekmek için kamera düğmesine bastığı 1905 yılı Türk sinemasının başlangıcı sayılmalı. Çünkü Makedonya o zaman Osmanlı toprakları içindeydi. Manaki kardeşler Osmanlı idi... Bu filmler arasında İkinci Meşrutiyet kutlamaları ve Sultan Reşat’ın Bitolo (Manastır) ziyareti de vardır.

Bülent Arınç “Belediye Başkanı ya da milletvekili için aday değilim” demiş. Çankaya’ya talip olduğunu özgül ağırlığına yakışır şekilde anlatmış
Akif Kökçe

AY

Değerli gazeteci arkadaşımız Savaş Ay hayatını kaybetti... İlk gırtlak kanseri teşhisini 15 yıl önce hekim dostumuz Prof. Sedat Katırcıoğlu koymuştu. Savaş hastalığı umursamadı. Yaşamını aksatmadı. Umulandan da fazla yaşadı. Nur içinde yatsın...

Melih Aşık - Milliyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları