Tarih:
16.05.2013
Asker göremedi!
Melih Aşık, 'Sınır güvenliği için harcanan yüz milyonlarca liraya rağmen PKK’lıların gidişini göremediler.'
Genelkurmay önceki gün açıklama yaptı: “TSK’nın elinde teröristlerin sınır ötesine çekilmesine ait herhangi bir görüntü ve bilgi yoktur.”PKK nanik yapar gibi bir gün sonra militanların Kuzey Irak’ta çekilmiş eli silahlı fotoğraflarını yayımladı. Bir kısmı da televizyonda Tayyip Erdoğan’ı izlerken resimlenmişti.
İki ihtimal var... Ya fotoğrafı yayımlanan PKK’lılar zaten Kuzey Irak’taydı. Çekilen yok.
Ya da çekildiler ama bizim asker saptayamadı.
Sınır güvenliği için harcanan yüz milyonlarca liraya rağmen PKK’lıların gidişini göremediler.
Neticede anlaşıldı ki PKK’nın çekilip çekilmediğini, kaç kişinin çekildiğini devlet saptayamıyor.
Bundan sonra... Militanların bir kısmı yerinde kalabilir. Bir kısmı sivilleri giyinip Ankara, İstanbul, İzmir gibi kentlerde kalabalığın arasına karışabilir. Devlet onları bilmiyor, görmüyor, duymuyor... Çünkü...
Sadece sanal bir barış ortamı yaratarak toplumu uyutuyorlar...
Diyelim çekildiler. Günün birinde dönüp baskınlara başlamayacakları ne malum?
Gidişlerini görmediğinize göre dönüşlerini de göremeyeceksiniz demektir.
Bir yasa çıkarmadan bu şekilde “çekiliyorlar” oyunu oynamak hem iktidara hem askerlere sorumluluk yükler. Kanunları çiğnemektir.
CHP de hiç merak edip sormuyor; eli silahlı militanların hangi yasaya göre yurtdışına çıkışlarına göz yumulduğunu...
Proxy war...
Dünya literatüründe “Proxy war” yani “Vekaleten savaş” diye bir deyim var. Tarifini sevgili Lale Akalın’ın mektubundan okuyalım:
“Bir güçlü devletin daha zayıf bir devlete karşı kendi çıkarı uğruna saldırı düzenlemek isteyip de bunu kendi yapmaktansa ve askerini tehlikeye sokmaktansa kendisine bağlı bir başka devletin askerini oraya sürmesine İngilizcede ‘proxy war’ deniliyor. Ben bu terimi ilk kez Dr. Pat Walsh’ın İngiltere’nin yayılmacı siyasetini anlatan ve I. Dünya Savaşı’nda İngiltere’nin Türkiye üzerindeki emellerini, Yunan saldırısını ve yenilgisini ele aldığı kitapta okumuştum. Şimdi Türkçede ‘Vekaleten Savaş’ diye kullanılan bu terimi Dr. Walsh Yunanistan’ın Türkiye’ye saldırısını tanımlamak için kullanıyor.
Aynı deyim Türkiye’nin Suriye serüveni ifade edilirken de kullanılıyor. ABD bildiğimiz gibi Irak’ta çok kayıp verdi, yorgun. Suriye işini Türkiye’ye ihale etti. Kürdistan petrollerinin kendisine sunulacağı vaadi ile gaza gelen Başbakan bir ‘vekaleten savaş’ eşiğinde. Rusya ve İran’ın ciddi ve sert direnişi olmasa ordumuzu belki çoktan Suriye’ye sokmuştu...”
Vekaleten savaşın onurlu bir ülkeye yakışmayacağını da ekleyelim..
ADA
Demokrat Parti Yüksek Danışma Kurulu Üyesi Ümit Yalım yazıyor:
“Yunan askerleri, 2004 yılından itibaren, tek kurşun atmadan, hiçbir karşı mukavemetle karşılaşmadan, Ege ve Akdeniz’de, Türkiye Cumhuriyeti’ne ait 16 adayı ve 1 kayalığı işgal ettiler. AKP Hükümetleri işgalin önlenmesi için Türk Silahlı Kuvvetleri’ne direktif vermediği gibi adaların boşaltılması için Yunan Hükümeti’ne 9 yıldır bir tek nota bile vermedi. Yunanistan’ın Başbakanı Mart 2013’te Türkiye’ye davet edilerek Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül tarafından ağırlandı. Yani, Türkiye Cumhuriyeti’ne ait 16 ada ve 1 kayalık alenen Yunanistan’a verildi.”
İlginçtir... Kamer Genç dışında CHP’den de ses yok bu konuda...
Reyhanlı katliamının olduğu akşam Burhan Kuzu’nun oğlunun düğününü iptal etmediler.
Matem diye 8 gün sonraki 19 Mayıs konserlerini iptal ediyorlar.
(twitter’dan)
Övün
IMF’ye olan borcumuzu ödedik, dış borç bittiiii... Gibi bir hava yayılıyor...
Evet 2001 krizinde 24 milyar doları bulan İMF borcu son kuruşuna kadar ödendi.
Ancak bu iktidarın döneminde 130 milyar dolarlık dış borç 337 milyar dolara yükseldi.
Yani 10 yılda 24 milyar dolarlık IMF borcunu ödemiş ancak dış borç portföyüne 207 milyar ek dış borç yüklemişsiniz.
Övünüyorsunuz...
Hemşire
Hemşire
Hemşirelik haftasında, bu kutsal mesleğin sorunlarından yalnızca birine değinelim... Doçent Şeyma Özcan gönderdiği notta diyor ki:
- Hemşirelikte yıllardır iyileştirilmeyen bir sorun yetersiz hemşirelik eğitimi, çocuk yaşta lise mezunu hemşirelerin yetiştirilmesidir. Hemşirelik hakkındaki eksik bilgilerine rağmen toplumun çok büyük bölümü, yaklaşık %80’i, hemşirelerin üniversite düzeyinde eğitim ile yetiştirilmesi gerektiğine inanıyor. Son yıllarda sağlık meslek liseleri tekrar açılarak, daha fazla lise mezunu hemşire yetiştirilmeye başlandı. Biz yaptığımız anketlerde toplumun bunu onaylamadığını da görüyoruz.
Melih Aşık - Milliyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları