Tarih:
15.01.2013
Aygün sahnede!
Melih Aşık yazdı, ''Parti kadroları, sandalyeyi kurtarma telaşıyla her türlü hakareti sineye çekiyorlar...''
CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, yine kendisini gündeme getirmeyi başardı: “Dido Sotiriyu’nun ‘Benden Selam Söyle Anadolu’ya’ adlı kitabını okudum, Ege’de Rumlara etnik temizlik yapıldığını anlatıyor” diye yazınca sinirleri gerdi. CHP Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz şu cevabi mesajı geçti:“Hüseyin Aygün, Ege’de yaşanan Yunan zulmüne ve işgalcilere karşı verilen ulusal kurtuluş mücadelesine etnik temizlik diyorsa CHP’de yeri yok”.
CHP eski Milletvekili Kemal Anadol ise der ki:
“O romandan bu anlam çıkmaz. Bugün Yunanistan’daki sol ve demokrat çevreler, ‘Küçük Asya Felaketi’ olarak niteledikleri İzmir ve Anadolu işgalini emperyalizmin bir oyunu olarak görmektedirler. Buna ‘Benden Selam Söyle Anadolu’ya romanı yazarı, yakından tanıdığım merhum Dido Sotiriyu da dâhildir. Ünlü roman şöyle bitmektedir:
‘Ana yurduma selam söyle benden Kör Mehmet’in damadı. Benden selam söyle Anadolu’ya... Toprağını kanla suladık diye bize garezlenmesin. Ve kardeşi kardeşe kırdıran cellâtların Allah bin belasını versin!’
Bir tek Yunanistan’da son seçimlerde parlamentoya giren faşist Altın Şafak Partisi’nin söylemi Hüseyin Aygün’ün söylemiyle örtüşüyor. Bu da bana garip gelmiyor. Yadırgadığım şey, beyan sahibinin ‘CHP milletvekili’ sıfatı taşımasıdır.”
Hüseyin Aygün yakında “Mustafa Kemal, masum Yunanlı turistlere saldırdı ve adına Kurtuluş Savaşı dedi” gibisinden bir demeç verirse şaşırmamalı... Meydan boş... Parti kadroları, Dilek Akagün gibi bir iki istisna hariç, önümüzdeki seçim sandalyeyi kurtarma telaşıyla her türlü hakareti sineye çekiyorlar nasıl olsa...
Denktaş ve Balbay...
Türkiye’nin ve Kıbrıs Türklerinin kahramanı, büyük devlet adamı Rauf Denktaş’ı ölümünün 1. yıldönümünde saygı ile anarken, onun son günlerinde KKTC’de katıldığı Dünya Basın Özgürlüğü Günü töreninde söylediklerini aktaralım... Bir büyük adamı yeniden tanıyalım:
“Her gün Mustafa Balbay’ın köşesinde tutuklanmasının kaçıncı günü olduğunun yazıldığını gördükçe uykularım kaçıyor. Türkiye’de basın özgürlüğü vardır demek için hakikaten yüzümüzün kızarmaması lazım. Basın özgürlüğü yoktur ve aleyhe olan ne varsa, kim varsa, aşağı yukarı susturulmuştur, susturulmak üzere içeri alınmıştır... 1957’de yeni federasyon başkanı olduğum zaman Türkiye’de Menderes hükümeti gazetecileri benzer bir durumla sürekli hapse atıyordu. O günlerde benim Menderes’le bir irtibatım yok ama dayanamadım kendisine bir mektup yazdım. Dedim ki ‘efendim bizde, yani İngiliz kolonisinde basın eğer birine hakaret etmişse bu bir sivil davadır, zem ve kadih denilen, şahsiyete girme davasıdır, bu tazminatla hallolunur, kimse hapse atılmaz. İngiltere’de ve dünyanın birçok yerinde böyledir...’ Menderes tabii cevap vermedi, ne yaptı bilemem ama o acı durumu Türkiye’nin yeniden yaşaması bizi ciddi şekilde üzmektedir. Gazeteci olarak tutuklamadık diyorlar, e ne olarak aldınız? Ne zaman belli olacak? O da belli değil. 5 seneye kadar içeride tutulabilirler, neden tutuklandıkları belli olsun, mahkemeye çıkıp çıkmayacakları anlaşılsın diye... Zannedersem bunlar hepimize acı veren şeylerdir ve özellikle böyle bir günde eğer bunları konuşamazsak, o zaman hakikaten hiçbir özgürlük kalmamış demektir.”
Madenci ölümlerinin nedeni “Borçlarından dolayı kafası
dalgın olan madenciler”
olduğu için
icraya verilen madencilerin
işine son verilecekmiş.
Yeni iş ilanı bizden!
Asgari ücret alıp hobi için madende çalışacak zenginler aranıyor.
Akif Kökçe
PEN
Dünya Yazarlar Birliği PEN’in Türkiye Şubesi, Fazıl Say’ın “twitter” mesajıyla dini değerleri aşındırdığı gerekçesiyle hakkında soruşturma açılmasını kınadı. Yayınladığı bildiride şöyle dedi:
“Dünya Yazarlar Birliği PEN Türkiye Merkezi olarak değerli besteci ve piyanistimiz Fazıl Say’ın mahkemeye sevk edilmesini dehşetle karşılıyor, kuvvetle kınıyoruz. Dünya kamuoyu Türkiye’deki faşist gelişmeler karşısında alarma geçmiş durumdadır.”
PEN Yönetim Kurulu bu bildiriden ötürü 301. madde kapsamında savcılığa çağrılıyor.
Bir polis memuru PEN bürosuna gelip Yönetim Kurulu üyelerinin ev adreslerini istiyor.
Dava mı açılacak?
Yukardaki üç satırlık eleştiride suç olabilir mi?
Üstelik faşist devlet, faşist iktidar vs denmiyor... Faşist gelişmeler deniyor...
Burada faşist sözü anti demokrat anlamında kullanılıyor...
Dava açılırsa ne mi olur? “Faşist gelişme” sözü gerçeklik kazanır...
Türk halkı internette en çok
e-devlet’e güveniyormuş.
Ah, bir de “e”si olmayan devlete güvenebilseydik ne güzel olurdu!
* * *
Başbakanlık’a “Böceklerle Mücadele Şubesi” kuruluyormuş.
Böcekler sonunda Başbakanlığı sarmasaydı o şube biraz zor kurulurdu!
Fahrettin Fidan
e-devlet’e güveniyormuş.
Ah, bir de “e”si olmayan devlete güvenebilseydik ne güzel olurdu!
* * *
Başbakanlık’a “Böceklerle Mücadele Şubesi” kuruluyormuş.
Böcekler sonunda Başbakanlığı sarmasaydı o şube biraz zor kurulurdu!
Fahrettin Fidan
Paris
Başbakan Erdoğan, Fransa Cumhurbaşkanı’na:
Başbakan Erdoğan, Fransa Cumhurbaşkanı’na:
“Kırmızı bültenle aranan teröristle nasıl görüşürsün?” diyor.
Dört bir taraftan Erdoğan’a:
- Siz onların lideriyle nasıl görüşüyorsunuz, sorusu geliyor...
Ya Fransa Cumhurbaşkanı:
- Akan kan dursun, analar ağlamasın, diye görüştüm derse ne diyeceğiz?
En kritik soruyu Dr. Okan Öztürk soruyor:
- PKK’nın Paris’in göbeğinde enformasyon bürosu açtığını bilmiyor muyduk? Acaba bu konuda Fransız Hükümeti’ne bir şikâyette bulunduk mu?
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları