loading
close
SON DAKİKALAR

Balyoz Ankara’da

Melih Aşık
Tarih: 20.07.2013

Melih Aşık, 'Yargıtay’da Balyoz duruşmalarının ilk haftası geride kaldı'...

Yargıtay’da Balyoz duruşmalarının ilk haftası geride kaldı...

Asrın davası... Asrın iftirası... Asrın dijital darbesi... Gibi adlarla da anılan davanın ilk haftasında iddialardaki çelişkiler ve kanıtların sahteliği mahkeme önüne konuldu.

Genelkurmay’ın duruşmalara ilgisizliği dikkat çekiciydi... Gazeteci Müyesser Yıldız şöyle yazıyor:

“Genelkurmay, Yargıtay’a 250 metre uzakta. Terörle Mücadelenin polisleri bile bellerinde silahlarıyla duruşma salonundaydı ama karargâhtan kimse görünmedi. Başlarına ne işler gelmiş öğrenme, olayın tüm fotoğrafını çekme isteğinden geçtim. Silah arkadaşlığının raconunu yerine getirmelerinden de... Perişanları oynayan, oraya korka korka gelen eşlere, çocuklara, kardeşlere teselli için de mi gönderecek kimseleri yoktu?”

Genelkurmay, Balyoz davasına başından beri gözlemci göndermiyor.

Oysa en azından... Silah arkadaşlarının başına gelenin bir gün kendilerinin başına da gelebileceğini düşünerek izlemeleri gerekmez mi?

Bu arada Yargıtay ve Genelkurmay’ın önündeki demokratik gösterilere çok az askerin katılması da ilginçti. Ankara’da binlerce emekli subay yaşıyor. Nedense evlerinden çıkmadılar. Gezi gösterilerine katılan lise öğrencisi kızlar kadar cesur olmadıklarını düşünmüyoruz. Başka bir sebep olmalı...


Sanatsız festival!

Dostumuz, sayıları iki elin parmakları kadar azalmış özel tiyatrolardan birinde yönetici... Tiyatrosu ödün vermeden ayakta kalmaya çalışıyormuş ama bu giderek zorlaşıyormuş. Nedenlerini anlatıyor:

- Çok değil birkaç yıl öncesine kadar yaz aylarında, daha çok CHP’li belediyelerin düzenlediği “Kültür ve Sanat Festivalleri”ne katılır, böylece kışın ayakta kalmamızı mümkün kılacak parayı kazanırdık. Kültür ve sanat, artık bu festivallerin sadece adında kalmaya başladı. Genelde bir hafta süren bu festivallerde tiyatro oyunları, film gösterileri, panel ve sergiler, yani gerçek kültür ve sanat etkinlikleri giderek yer almamaya başladı. Varsa yoksa şarkıcı, türkücü, popçu. Onlarda da aranan kriter sanatsal kalite filan değil, nasıl olursa olsun şöhret... Şöhrette aranan birinci koşul da öyle ya da böyle magazin basınından ve televizyon programlarından tanınmış olmak. Bu insanlara diğer masraflar hariç bir konser için 80-100 bin lirayı gözünü kırpmadan veren sözüm ona sosyal demokrat belediye başkanları bize gelince üç-beş kuruşun hesabını yapıyorlar. Çoğu zaman masraflarımızı bile karşılamayacak paralar teklif ediyorlar.

- Sonuç?

- Bugünlere kadar ayakta kalabilmemizde yaz festivallerinin büyük katkısı olmuştu.

Artık o günler geride kaldı.


ÖSYM

Halen Cumhurbaşkanı’nın önünde bekleyen torba yasaya göre, ÖSYM sınavlarına ait soru ve cevaplar 4982 sayılı Bilgi Edinme Kanunu kapsamı dışına çıkarılıyor. Adayların itiraz hakkı ellerinden alınıyor. Dün yasanın yol açacağı sakıncaları yazmıştık. ÖSYM’den bu konuda uzun bir açıklama aldık. Gerekçelerden biri şöyle belirtilmiş:

“Sınavlarda sorulan soruların aleniyet kazanması, tekrar veya benzeri soruların sorulmasına engel olmaktadır. Bu durum ise bilimsel olarak kaliteli soruların bir daha kullanılamaması anlamı taşımaktadır.”

Soru sormakta güçlük çekileceği gerekçesiyle şeffaflık ve hak arama ilkelerinden vazgeçilebilir mi? Bizce hayır... Cumhurbaşkanı bu yasayı onaylamamalıdır.


Erdoğan suçu “kredi kartlarına” atmasın!
AKP işsizlik sorununu çözmüş, insanca bir gelir sistemi kurmuş olsaydı, millet kredi kartı borcuna batmamış olacaktı...
Akif Kökçe


Liseli

İstanbul Erkek Lisesi’nden Görkem Tükenmez yazıyor:

“Bir araştırma için ansiklopedi karıştırmam gerekiyordu. Beyazıt İl Halk Kütüphanesi’ne gittiğimde tadilatta olduğunu söylediler. Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nde ise daha içeri girmeden güvenlik görevlisi liseye mi üniversiteye mi gittiğimi sordu, lise deyince de kütüphaneye girebilmek için en az üniversite öğrencisi olmak gerektiğini söyledi. Üniversite öğrencileri için zaten 100 metre ötede İstanbul Üniversitesi’nin kütüphanesi var. Liseliler için kütüphane yok...”


“Oğlum telefon ettiğinde ismimle hitap ederse hiç heyecanlanmıyorumama söze

‘Baba’ diye başlarsa bende şafak atıyor, belli ki yine para isteyecek...”
Bir baba...

Melih Aşık - Milliyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları