Beyaz Zambaklar
Melih Aşık: Her gece birçok kanalda birçok profesör izliyoruz.
Finlandiya’nın zor yıllarını anlatan “Beyaz Zambaklar Ülkesinde” adlı kitap Grigory Petrov tarafından yazıldı. Atatürk kitabı okuduğunda bu destansı başarıya hayran olmuş. Kitabın derhal ülkedeki askeri ve sivil tüm okulların müfredatına dahil edilmesini istemişti.
Bu kitap tüm yoksulluğa, imkânsızlıklara ve elverişsiz doğa koşullarına rağmen, bir avuç aydının önderliğinde, askerlerden din adamlarına, profesörlerden öğretmenlere, doktorlardan iş adamlarına kadar, her meslekten insanın omuz omuza Finlandiya’yı geri kalmışlıktan kurtarmak için verdikleri mücadeleyi anlatır.
Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki kalkınma hamlesinin esin kaynaklarından biri bu kitaptır.
Orta Anadolu bozkırında bir vaha yaratma azmi, ülkenin demir ağlarla örülmesi, eğitim hamlesi, Köy Enstitüleri böyle bir azimle yaratılmıştı. Ne var ki o azim sürdürülemedi. Bugün 80. kuruluş yıl dönümünü kutladığımız Köy Enstitüleri ülkenin aydınlanmasından hoşlanmayan toprak ağalarıyla iç ve dış sermaye tarafından önce yozlaştırıldı, sonra kapatıldı.
Aydınlanmanın ışığını söndüren Türkiye, doğal olarak Beyaz Zambaklar Ülkesi olamadı. Ersoy Öngün dostumuzun deyimiyle “Beyaz ahmaklar ülkesi” olma yoluna saptı.
KUMLAR
Tabiat harikası Salda Gölü’nün kamyonlarla taşınan kumları hakkında: “Bu kumlar kimi lüks villaların havuz başlarına taşınıyor olmasın” şeklinde bir kuşku ifade etmiştik.
Çevre Bakanlığı Tabiat Varlıkları Genel Müdürü M. Ali Kahraman arayarak bilgi verdi. Kahraman’ın anlattığına göre son durum özetle şöyledir...
“Kumların bir başka yere taşınması kesinlikle söz konusu değildir. Kumlar bir plajdan alınmış, bir başka plaja nakledilmiştir. Müteahhit sıkıca tembihlenmesine rağmen böyle hatalı bir davranışta bulunmuştur.
Şu sırada hem bakanlığın uzmanları hem üniversitelerden bir ekip kumların tekrar eski yerine taşınması için vaka yerinde inceleme yapmaktadır. Kumların eski yerine taşınması mümkün görünmektedir.”
KEMER
Dünya gazetesinden değerli meslektaşımız Alaattin Aktaş’ın tespiti:
“Emniyet kemerini koltuğun arkasından dolandırıp yuvasına oturtarak uyarı sesini kesme başarısını gösteren halkımız, maskeyi de çenesinin altında tutmak suretiyle yeni bir yaratıcılık örneği sergiliyor. Maske var mı, var; o kadar! Markete girebilirsin.”
HIRSIZ
Önder Y. 24 yaşında, sabıka dosyası hayli kabarık bir genç. Polis kayıtlarına göre 47 kez ev hırsızlığı, 3 kez iş yeri hırsızlığı, 2 kez açıktan hırsızlıktan yakalanmış. Ayrıca 5 kez ruhsatsız silah bulundurma, 7 kez de yaralama suçlarından gözaltına alınmış. Gazetede haberi vardı. 24 yaşında 64 suçtan sabıkalı. Şu anda sanırız dışarıda. İçeride de olsa zaten son afla dışarı çıkmış olacaktı. Türkiye’de en büyük suç, malum, düşüncelerini zamana uyduramamak. Gazeteci arkadaşlarımız o yüzden hapiste. Hırsız Önder Y. o yüzden dışarıda.
KEŞKE
Bir hanım kız Nihat Genç’in Veryansın sitesindeki yazısının altına bir yorum yazmış ve arasına şöyle bir cümle iliştirmiş:
“Keşke böyle bir yazarla evlenebilsem.”
Nihat Genç’in bu hanım kıza yanıtı şöyle:
“Bir Rus filminde duymuştum, bir generalle evlenmek istiyorsan, önce bir teğmenle evlenip kasaba kasaba otuz yıl geçirmelisin, diye. Hanım kızım, ünlü bir yazarın karısı olabilmek için de, önce aç, tanınmamış, sefil, parasız bir yazara âşık olmalı, ilk otuz yıl, mahkeme mahkeme, icra, hapis, tazminat, kiramızı nasıl ödeyeceğiz ve hapis korkusuyla yaşamayı göze almalısın.”
DOKTOR
Her gece birçok kanalda birçok profesör izliyoruz.
Anlaşılan ülkemiz tıp profesörü açısından pek de fakir değil. Anlamadığımız...
Neden her Prof. unvanı ile birlikte Dr. unvanı kaydediliyor?
Bir akademisyen doktorasını vermeden doçent ve profesör olabilir mi? Doğrusu olanı pek duymadık.
Bu ülkede yüksekokul bitirmeden profesör hatta ordinaryüs profesör olan vardır ama doktora yapmadan profesör olan pek yoktur.
Yüksekokul bitirmeden ordinaryüs profesör olan mı kim?
Demokrat Parti’nin kurucularından, edebiyat ve tarih uzmanı Fuat Köprülü (1890 - 1966) öyle bir ün sahibidir.
İstanbul Hukuk Okulu’nu bitirmemiş ancak araştırmaya dayalı yazı ve yayınları o kadar dikkati çekmiş ki okullarda hocalıktan başlamış, ordinaryüs profesörlüğe kadar yükselmiştir.
HOSTES
İlginç bir uygulama... Ücretli izine çıkarılan SAS havayolu şirketinin yer ve hava hostesleri hastanelere ve huzur evlerine aktarılıyor. Havayolu görevlileri buralarda yardımcı tıbbi hizmetlerde çalıştırılıyor. İlk yardım gibi konularda deneyimli ve bilgili olan hosteslerin kısa bir kurs sonunda işe başladıkları ve çok yararlı oldukları bildiriliyor.
Korona günlerinde yaratıcı çözümler birbirini izliyor.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları