Bilim ve Sanat
Melih Aşık; Devlet adamlarının değil de bilim ve sanat insanlarının adının tercih edilmesi, eğitimin politikanın dışında, bağımsız ve evrensel bir alan olarak kalmasının arzusuyla da açıklanabilir.
“ABD veya Fransa’da üniversiteler neden bizdeki gibi devlet ve siyaset adamlarının değil de bilim adamları ve sanatçıların adlarını taşırlar? Bu durum bilim ve sanatı nasıl etkiler?”
Bu soruyu meraklı okurumuz Mustafa Öncül yapay zekaya sormuş…
Aldığı yanıt bir ders güzelliğinde...
“ABD ve Fransa gibi ülkelerde üniversitelerin bilim insanları ve sanatçıların adını taşımasının arkasında, bu toplumların bilime ve sanata verdikleri önemin derin bir yansıması vardır. Bu durum, bu ülkelerde bilgi üretiminin ve yaratıcı düşüncenin toplumun gelişimi için kritik rol oynadığının kabul edilmesiyle doğrudan ilişkilidir.”
Üniversiteler, bilginin ve estetik anlayışın geliştiği yerlerdir; dolayısıyla bu kurumlara adını veren kişilerin bilimsel ya da sanatsal başarıları, eğitimin ruhunu ve amacını yüceltir.
Devlet adamlarının değil de bilim ve sanat insanlarının adının tercih edilmesi, eğitimin politikanın dışında, bağımsız ve evrensel bir alan olarak kalmasının arzusuyla da açıklanabilir.
Bilim insanları ve sanatçılar, toplumun uzun vadeli gelişimi için kalıcı katkılar sağlarlar ve üniversitelerin bu isimlerle anılması, yeni nesillere ilham verme amacını taşır.
Bu yaklaşım, topluma bilginin ve yaratıcılığın değerini hatırlatır.
KUMPAS BEDELİ
Eski Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, Meclis’teki konuşmasında Ergenekon davalarının kumpas olduğunu ifade etti.
Yüzlerce kişinin yargılandığı Ergenekon, Balyoz, askeri casusluk gibi davaların kumpas olduğu daha önce de çeşitli ağızlardan ifade edildi.
İnsanın en değerli varlığı ne parası ne malı veya mülküdür...
İnsanın en değerli varlığı malum; hayatıdır...
Bu davalarda insanların hayatları çalındı...
Bir küçük örneği Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz’dan verelim...
Ahmet Yavuz, Balyoz davasında üç buçuk yıl hapis yattı... Sonunda beraat etti...
Bu üç buçuk yılın kendisine iade edilmesi elbet mümkün değil...
Peki sembolik bir tazminat ödendi mi?
Bu sorumuza Ahmet Yavuz şu cevabı verdi:
“Henüz tazminat almadım. Arkadaşlarımızın büyük çoğunluğu da almadı. İlk derece mahkemesi 300.000 lira manevi tazminata hükmetmişti, Yargıtay hem miktarı çok bulduğu hem de maddi tazminata kararda yer verilmediği gerekçesiyle kararı bozdu. Mahkeme ikinci kararında 299.000 TL tazminat hükmetti. Bu karar da iki yıla yakın bir süredir Yargıtay’da onay bekliyor...”
- 2015’ten bu yana devam ediyor. 10 yıl oldu!
Boşuna hapis yatırılan insanlar ve aileleri yıllarca perişan oldular...
Ne bir tazminat ne özür var görünürde.
MİLANO
İtalya’nın sanayi ve moda kenti Milano’da sigara içme yasağı gündemde.
Otobüs ve tramvay duraklarında, ayrıca şehrin park ve yeşil alanlarında, spor ve dinlenme alanlarında, çocuk oyun alanlarında, stadyumlarda ve mezarlıklarda... Özetle diğer insanlara 10 metreden daha yakın uzaklıkta sigara içilmesine izin verilmeyecek.
Karar sağlık ve çevre temizliği açısından memnunlukla karşılandı.
Ancak elektronik sigaraya yasak yok...
Bu yasağın olmaması elektronik sigarayı teşvik edecek...
DÜĞÜN MEKANI
Eğitimci Ali Özdemir yazıyor:
“Bir süre önce Konya ve Bolu ilinde nişan, nikah, kına, düğün için çeşitli mekanları kiralamak amacıyla yer dolaştım. İki ilde de inanılmaz, akıl dışı, vicdan dışı, hukuk dışı fiyatlarla karşılaştım.
Biraz asitli içecek, biraz kuru pasta ikramı ihtiva eden ortamlar için sıradan yurttaşın alım gücünün 8 - 10 katı yüksek fiyatlar karşıma çıkarıldı.
Gelinlik sektörünün ise tamamen izan dışı olduğunu gözledim.
Çok sıradan, çok vasat gelin elbiselerine bile 30 - 50 bin TL para istendi.
Kadın kuaförleri de fırsat bu fırsat deyip 15 - 30 dakikalık üfürük işlemleri için 4 - 8 bin TL paralar aldılar.
Öğretmenevi, polisevi, orduevi gibi yerleri kiralamak istediğimde “Tadilattayız, doluyuz, uygun değiliz” gibi olumsuz sözlerle karşılaştım.
Dar gelirli insanların bir düğün salonu tutmak için bile 6 - 12 ay çalışıp hiçbir harcama yapmadan birikime yönelmesi şart olmuştur.
Belediyelerin bu vurgunları, soygunları önleyici tesisler açması mutlaka gereklidir. Halk resmen soyuluyor.
Bu koşullarda gençlerin evlenmesi de çok zordur.”
KELEPÇE
Bir gazeteciye yasal gerek olmadan kelepçe vurulması
Gazetecinin itibarını azaltmaz...
Sadece …
Ülkeyi çağdaş dünyanın iyice dışına taşır...
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları