Casus bankacılar!

Tarih: 30.08.2013

Melih Aşık, 'Merkez Bankası’nda yaklaşık üç ay önce 3 genel müdür yardımcısıyla 11 bölüm şefi açığa alındılar.'

Merkez Bankası’nda yaklaşık üç ay önce 3 genel müdür yardımcısıyla 11 bölüm şefi açığa alındılar.

Bu 14 kişi, haklarındaki kararı koridorlardaki panodan öğrendiler.

Panoda, Merkez Bankası meclis kararıyla açığa alındıkları belirtiliyordu...

Şoka uğrayan şef ve müdürler koşa koşa üst yöneticilere çıkıp bu kararın sebebini sordular... Aldıkları cevap...

- Bir casusluk ihbarı var... O yüzden başlatılan soruşturmanın sonuna kadar açığa alındınız...

- Casusluk ihbarı mı? Ne casusluğu...

- Merkez Bankası’nın sırlarını yabancı ülke temsilcilerine vermişsiniz...

Sözü geçen Merkez Bankalılar bu sözler üzerine bir kez daha şoka uğradılar... Aradan üç ay geçti... Her gün işe geliyor, bir odada akşama kadar oturup çay kahve içiyor, sohbet ediyor, akşam da eve dönüyorlar. Haklarındaki soruşturmadan ise ses seda yok.

Bu 14 kişinin ortak yanı... Zihniyet olarak iktidar partisi yandaşı olmayıp klasik devlet memuru yapısında insanlar olmaları... Laik - demokrat görüşlü insanlar...

Malumunuz İstanbul ve İzmir’de de askeri casusluk davaları var. Yüzlerce subay, ne casusluğu yaptıkları bilinmediği halde mahkemede süründürülüyor. Kimi uzun süredir hapiste...

Merkez Bankası’ndaki olay bu askeri casusluk davaları gibi...

Bir tasfiye komplosunu andırıyor.

Zafer derken...

Bugün 30 Ağustos zaferinin 91. yıldönümü...

19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal’in Samsun’da ateşlediği işaret fişeği, ulusu ayağa kaldırdı, 30 Ağustos 1922’de Başkumandanlık Meydan Muharebesi’yle zafere ulaştı. Yunan Ordusu 10 gün içinde topraklarımızı terk etti.

İstanbul Barosu dün yayımladığı bildiride sözü ordunun bugünkü durumuna getirdi. Özetle dedi ki:

“ Atatürk, Türk Ordusu’nu ülkenin bağımsızlığının, kurtuluş ve kuruluş felsefesinin, Cumhuriyet ideallerinin, çağdaş değerlerin savunucusu olarak görmüştür.

Ancak son dönemde, hukukun silaha dönüştürülmesi yoluyla Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kurumsallığına, saygınlığına, caydırıcılığına yönelik bir kampanya dikkatlerden kaçmamaktadır. Yargı üzerinden Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik organize bir saldırının varlığı gerçektir. Bu saldırının Cumhuriyet’e ve ülke bütünlüğüne karşı bir tertibin ön hazırlığı olduğuna ilişkin belirtiler güçlüdür...”

Daha kısaca söylenirse: “Türk Ordusu’na karşı hukuk yoluyla bir darbe yapıldı, yüzlerce subay hapse atıldı, ordu susturuldu.”

Büyük Taarruz’un 91. yılında durum budur...

DOPİNG

Doping yaptığı saptanan atlet sayısı 48’i buldu.. Bir dünya rekoruna imza attık... Avrupa Şampiyonu Nevin Yanıt bu sayının içinde... Hiç dilemeyiz ama... Olimpiyat Şampiyonu Aslı Çakır Alptekin de doping listesine eklenebilir yakında...

Doping yaptığı kesinleşen sporcuların madalyaları geri alınacak...

Peki... Uluslararası yarışmalarda madalya alan sporculara verilen yüklü para ödülü de geri alınacak mı?

Mutlaka alınmalıdır...

Ayrıca doping yaptığı saptanan sporcuların antrenörleri hakkında ne yapılıyor? Hiçbir sporcu antrenörün haberi olmadan doping yapmaz...

Antikapitalist Müslümanlar “Suriye ile savaşa hayır” diyor!
Ne çare! Yukarıdaki antimüslüman kapitalistler
“Evet” diyor...

***

“Gezi protestosunda esnaf zarar gördü” diye ağlayanların
“Türkiye ekonomisi savaşta çöker” kaygısı nedense hiç yok...
Akif Kökçe

PRESS

“Savaş zorunlu olmadıkça, milletin hayatı tehlikeye düşmedikçe bir cinayettir...”

Hayatı cephelerde geçmiş, savaşın felaketlerini hepimizden daha yakından yaşamış Atatürk işte böyle diyor... 

Gazeteci de eğer halkın esenliğine öncelik veriyorsa böyle düşünmelidir. Ne var ki birçok gazeteci küçük çıkarlar uğruna saldırgan ülkelerin safına geçmiş, savaşı desteklemekte, çığırtkanlığını yapmaktadır...

İşte böylelerine ad takılmış:

“Presstitute” diyorlar... Anlamını çözenler, çözmeyenlere anlatsın!

Çankaya Köşkü

30 Ağustos davetiyesinde daveti yapan: “Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Bayan Gül” diye ifade ediliyor. 

Kadının adı yine yok...

Melih Aşık - Milliyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları