Tarih:
17.08.2014
CHP’li dediğin..!
Melih Aşık; Neticede Kemal Bey CHP ilkeleri içinde yetişmiş, o ilkeleri içselleştirmiş bir isim değildir...
Kemal Kılıçdaroğlu kendisine bayrak açan 6 milletvekili için:- Bu arkadaşlarımın çoğunu siyasete taşıyan benim, bundan da pişmanım, demişti.
Uşak milletvekili Dilek Akagün Yılmaz dedi ki:
- Beni siyasete Kemal Bey taşımış olamaz. Ben ondan daha eski CHP’liyim. 1988 yılından beri bu partideyim...
Muharrem İnce de bu noktada topa girdi:
“Ben, 1979 seçimlerinde 15 yaşımda samanlığın duvarına Cumhuriyet Halk Partisi yazdım.”
Kemal Kılıçdaroğlu ise çok daha yeni bir CHP’li... Önce DSP’li...
Kemal Bey 1999 başında SSK Genel Müdürlüğü’nden istifa ediyor, DSP’ye kaydoluyor. Seçimlerde “DSP’nin yıldızları” arasında sayılıyor.
Bülent Ecevit’in onu seçilecek bir yerden aday gösterileceği bildiriliyor.
Ne var ki adı aday listelerinde yer almıyor.
Acaba neden? O sırada DSP’de olan Uluç Gürkan, dostu olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun milletvekili olmasını çok istediklerin ancak bunu Rahşan Ecevit’in önlediğini anlatıyor...
Kemal Bey’in milletvekili adayı gösterilmeyişinin bir sebebi olarak da SSK Genel Müdürlüğü’ndeki çalışmalarından memnuniyetsizlik gösterilir... Bir ihtimal Bülent Bey Kemal Bey’i aday göstermekten vazgeçmiş, sorumluluk Rahşan Hanım’a bırakılmıştır. Kemal Bey’in CHP’ye kaydoluşu o tarihten sonradır.
Neticede Kemal Bey CHP ilkeleri içinde yetişmiş, o ilkeleri içselleştirmiş bir isim değildir... Belki bugünkü sıkıntılarının bir kaynağı da budur...
***
Gazeteci Özcan Pehlivanoğlu anlatıyor:
“Olaf Palme öldüğünde, Stockholm’deki cenaze törenine çağrılıydım, gittim. İçeriye bayraklarla partili erkekler girdi, hanımlar girdi, gençler girdi. Derken ellerinde yine bayraklarla, ilkokul çağında çocuklar girdi: ‘Bunlar kimdir?’ dedim, ‘Partinin çocuk kolu’ dediler. Çocuk yaşında politikaya alışıyorlardı.”
Netice; siyasete ne kadar erken yaşta başlanırsa o kadar iyidir...
Egemenlik ulusun
Tayyip Erdoğan seçim kampanyasının son gününde sözü yine İsmet İnönü’ye getirdi... Meclis’in duvarında asılı olan: “Egemenlik ulusundur” ibaresini İsmet İnönü’nün oradan kaldırdığını ancak Demokrat Parti iktidara gelince tekrar astığını söyledi.
Değerli yazar ve araştırmacı Cengiz Özakıncı konuyla ilgili kısa bir arşiv çalışması yaptı...
1944 yılındaki Meclis zabıtlarında Meclis’in duvarındaki “Egemenlik ulusundur” yazısından söz ediliyor. Anlaşılıyor ki o yıl sözü geçen yazı duruyor.
Demokrat Parti döneminde ise Meclis’in duvarından “Egemenlik ulusundur” yazısı kaldırılmış yerine “Hakimiyet milletindir” yazısı asılmış.
Tayyip Erdoğan iki hafta önce de İsmet İnönü cumhurbaşkanı seçilirken Meclis’in etrafının askerlerce çevrildiğini ve milletvekillerine baskı ile oy verdirildiğini söylemişti... Tabii o iddia da asılsız çıkmıştı.
Erdoğan’ın Atatürk ve İnönü hakkındaki ifadelerinin asılsızlığı üzerine Sinan Meydan 800 sayfalık kitap yazdı. İddiaları bu kitapta tek tek ele alıyor. Cumhuriyet’i kuranların camileri yıktığından tutun, Kuran’ı yasaklattığına kadar sayısız iftira bu kitapta belgelerle çürütülüyor.
Anlaşılıyor ki Cumhuriyet’i kuranlarla ilgili karalamalar bundan sonra da sürecek. Peki, doğruları kim savunacak? İnönü Vakfı, elindeki arşiv ve belgelerle, bu yalanlara karşı halkı aydınlatabilir. İftiralara karşı suç duyurusunda bulunabilir.
Vakıf duyarsız kalmamalı, İnönü üzerinden Atatürk ve Cumhuriyet’in karalanmasına izin vermemelidir... Çünkü karalamaların hedefi kişiler değil bizatihi Cumhuriyet tarihidir. Savaş Cumhuriyet’e karşı yürütülmektedir.
AKİF
Artık ne menem bir ülke olduysak! “Terörist, şeriatçı, yobaz, gerici” filan artık iltifat, “Ulusalcı” hakaret olarak kullanılıyor...
***
Gül gidiyor! Gidiyorum bütün kırgınlıklar yüreğimde, Gidiyorum hediyeler hâlâ üzerimde...
***
Recep Bey neden Gül’ün hediyelerini diline dolamıyor? Aynı hediyelerden onda da olduğu için...
***
“Yeni rejim” isteyenler az rüşvet yeseler de zayıflama rejimine girseler...
Yeni rejime gerek kalmayacak.
***
Lice’ye PKK’li komutan Mahsum Korkmaz’ın elinde Kaleşnikov’la dev anıtı dikilmiş.
İktidarın çözüm diye teslim bayrağı çektiğini görmemekte ısrarlı mıyız? Akif Kökçe
YE
Bilinen hikâyeyi tekrar hatırlamanın zamanı geldi galiba...
Sosyal demokrat lider Erdal İnönü ve partili arkadaşları, lokantaya gitmişler.
Ne yiyeceksiniz diye soran garsona Erdal Bey:
“Birbirimizi yiyeceğiz” demiş.
ANIT
Kadıköy vapurunda iki hanım Haydarpaşa Mendireği’nin üzerindeki taş anıtın ne anlama geldiğini, onu oraya kimin diktiğini birbirine soruyor ama yanıtını bilmiyorlardı. Çoğumuz bilmez. Şinasi Acar’ın “Osmanlı’dan Bugüne Gözümüzden Kaçanlar” adlı kitabından bilgi aktaralım.
Haydarpaşa limanının temeli 1900 yılında, İkinci Abdülhamit’in tahta çıkışının 25. yılında atılmış, mendireğin üzerine de mimar Vallaury o anıtı kondurmuştur. 1902 yılında açılışı yapılan liman ve anıtın kitabesi üzerinde özetle şu yazıyordu:
“Osmanlı’nın sürüp giden yüce tahtının parlaklığını arttıran Sultan El Gazi Abdülhamit Han’ın cülusunun 25. seneyi devriyesi hatırası olarak Anadolu Demiryolu Şirket-i Osmaniyesi tarafından uğur sayılarak dikilmiştir.”
Kitabenin deniz tarafında bir arma, kara tarafında Abdülhamit’in tuğrası bulunuyordu. Kitabe, arma ve tuğranın yerleri artık boştur.
Melih Aşık - Milliyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları