Tarih:
13.03.2013
CHP’nin Kürtçesi
Melih Aşık, ''Eleştiri Kemal Kılıçdaroğlu açısından doğru olabilir. Zira Kılıçdaroğlu genelde Sezgin Tanrıkulu’nun etkisindedir''...
AKP İmralı sürecinde zor bir dönem yaşarken...CHP’nin de sürece tutarlı bir yaklaşımının olmadığı söyleniyor. Eleştiri Kemal Kılıçdaroğlu açısından doğru olabilir. Zira Kılıçdaroğlu genelde Sezgin Tanrıkulu’nun etkisindedir. Meclis’te dörtlü bir komisyon kurulup bir de akil adamlar heyeti oluşturulursa bu konu ancak o şekilde çözümlenir noktasında duruyor. Daha ileri gitmiyor.
Peki CHP’nin İmralı sürecine yönelik politikası bundan mı ibaret? Hayır...
Partinin programına uygun görüşü Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan dile getirdi. Dedi ki:
“AKP tarafından izlenen yöntem yanlıştır çünkü gerçek ve sürdürülebilir bir çözüm siyaset zemininde ve silahlar sustuğunda mümkündür.
Kafanıza silah dayamış bir örgütle demokratik bir anayasa yapamazsınız.
Meşum ‘tutanak’ da göstermiştir ki, terör örgütü, tehdit ve gözdağından vazgeçmez.
Hukukun ve siyasetin dışındaki yöntemler ona sadece cesaret verir.
İzlenen yöntem yanlış olduğu gibi ahlaki de değildir...
Ahlaki değildir çünkü Başbakan’ın meramı ülkenin geleceği değil, başkanlıktır.
Açılım açılmış, saçılmış, kapanmış, yarım kalmış Başbakan’ın umurunda değildir.”
Emine Ülker Tarhan’ın sözleri CHP’nin öteden beri savunduğu ilkeleri yansıtıyor...
12 Mart gerçeği...
12 Mart askeri darbesinin 42. yılındayız...
O darbe, özünde, 27 Mayıs anayasasının getirdiği özgürlüklerin üzerine şal örtmek için düzenlendi. Bir anayasa darbesiydi. Yeterli olmadı. Hak ve özgürlüklerin geri kalanı 12 Eylül darbesiyle ortadan kaldırıldı.
Ülkenin solcuları, devrimcileri, soylu aydınları, Atatürkçüleri hem 12 Mart hem 12 Eylül darbelerinde müthiş darbeler yediler.
Ne var ki bugünlerde darbe mağduru olarak konuşanlar o gün hiç ortalarda görünmeyen ya da kollanan dinci kesimlerdir. Gerçek mağdurlar ise acı bir tebessümle oynanan tiyatroyu izliyor...
12 Mart ve 12 Eylül darbelerinde görev alan, görevini kötüye kullanan, işkence yapan yüzlerce, binlerce sivil ve askeri yetkili bugün hayattadır. Ancak onlar gündem dışıdır. Topu topu iki kişi, Evren ve Şahinkaya var yargı önünde. Onlar da sembolik... Neden?
O darbelerin arkasında ABD olduğu için mi?
Olmuş darbeler ıskalanırken bugün olmamış darbelerden ötürü emekli ve muvazzaf yüzlerce general, amiral, albay hapis yatıyor...
Bu durumun izahı nedir?
Tek akla gelen gerçek amacın darbelerden hesap sormak değil ama “geçmişin intikamını almak ve TSK’yı tasfiye etmek” olduğudur... Başka bir açıklaması görünüyor mu tablodaki çelişkinin...
Kemal Kılıçdaroğlu, “Kul hakkı yiyen bizden korksun” demiş.
İlahi Kemal Bey; Allah’tan bile korkmayan sizden neden korksun ki!
Fahrettin Fidan
Uludere
28 Aralık 2011’de 34 yurttaşımızın hayatını kaybettiği Uludere olayıyla ilgili Alt Komisyon Raporu birkaç gün önce açıklandı. Ve tahmin edildiği üzere dağ fare doğurdu. Rapor hiçbir şeyi aydınlatmadı. Neyse ki Komisyon’un işini ciddiye alan Levent Gök gibi bir üyesi vardı. CHP’li Gök, 62 sayfalık dört dörtlük bir muhalefet şerhi hazırladı... Konuyu gündemde tuttu...
Böyle bir rapor aslında kendilerini Kürt halkının asli temsilcisi olarak gören BDP’den... Onun Komisyon’daki üyesi
* * *
Afyon’da “taciz ve hırsızlık olayları” nedeniyle “kadınlara özel belediye otobüsü” konmuş.
İzinsiz kuran kursu açanlara getirilen kolaylıklar gazetelerde yer aldı. Bir dostumuz iktidarı uyarıyor:
- Karar El Kaide, Taliban, El Nusra gibi örgütlerin ülkemizde izinsiz kurs açmasını özendirmek için alınmış olabilir.
Peki CHP’nin İmralı sürecine yönelik politikası bundan mı ibaret? Hayır...
Partinin programına uygun görüşü Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan dile getirdi. Dedi ki:
“AKP tarafından izlenen yöntem yanlıştır çünkü gerçek ve sürdürülebilir bir çözüm siyaset zemininde ve silahlar sustuğunda mümkündür.
Kafanıza silah dayamış bir örgütle demokratik bir anayasa yapamazsınız.
Meşum ‘tutanak’ da göstermiştir ki, terör örgütü, tehdit ve gözdağından vazgeçmez.
Hukukun ve siyasetin dışındaki yöntemler ona sadece cesaret verir.
İzlenen yöntem yanlış olduğu gibi ahlaki de değildir...
Ahlaki değildir çünkü Başbakan’ın meramı ülkenin geleceği değil, başkanlıktır.
Açılım açılmış, saçılmış, kapanmış, yarım kalmış Başbakan’ın umurunda değildir.”
Emine Ülker Tarhan’ın sözleri CHP’nin öteden beri savunduğu ilkeleri yansıtıyor...
12 Mart gerçeği...
12 Mart askeri darbesinin 42. yılındayız...
O darbe, özünde, 27 Mayıs anayasasının getirdiği özgürlüklerin üzerine şal örtmek için düzenlendi. Bir anayasa darbesiydi. Yeterli olmadı. Hak ve özgürlüklerin geri kalanı 12 Eylül darbesiyle ortadan kaldırıldı.
Ülkenin solcuları, devrimcileri, soylu aydınları, Atatürkçüleri hem 12 Mart hem 12 Eylül darbelerinde müthiş darbeler yediler.
Ne var ki bugünlerde darbe mağduru olarak konuşanlar o gün hiç ortalarda görünmeyen ya da kollanan dinci kesimlerdir. Gerçek mağdurlar ise acı bir tebessümle oynanan tiyatroyu izliyor...
12 Mart ve 12 Eylül darbelerinde görev alan, görevini kötüye kullanan, işkence yapan yüzlerce, binlerce sivil ve askeri yetkili bugün hayattadır. Ancak onlar gündem dışıdır. Topu topu iki kişi, Evren ve Şahinkaya var yargı önünde. Onlar da sembolik... Neden?
O darbelerin arkasında ABD olduğu için mi?
Olmuş darbeler ıskalanırken bugün olmamış darbelerden ötürü emekli ve muvazzaf yüzlerce general, amiral, albay hapis yatıyor...
Bu durumun izahı nedir?
Tek akla gelen gerçek amacın darbelerden hesap sormak değil ama “geçmişin intikamını almak ve TSK’yı tasfiye etmek” olduğudur... Başka bir açıklaması görünüyor mu tablodaki çelişkinin...
Kemal Kılıçdaroğlu, “Kul hakkı yiyen bizden korksun” demiş.
İlahi Kemal Bey; Allah’tan bile korkmayan sizden neden korksun ki!
Fahrettin Fidan
Uludere
28 Aralık 2011’de 34 yurttaşımızın hayatını kaybettiği Uludere olayıyla ilgili Alt Komisyon Raporu birkaç gün önce açıklandı. Ve tahmin edildiği üzere dağ fare doğurdu. Rapor hiçbir şeyi aydınlatmadı. Neyse ki Komisyon’un işini ciddiye alan Levent Gök gibi bir üyesi vardı. CHP’li Gök, 62 sayfalık dört dörtlük bir muhalefet şerhi hazırladı... Konuyu gündemde tuttu...
Böyle bir rapor aslında kendilerini Kürt halkının asli temsilcisi olarak gören BDP’den... Onun Komisyon’daki üyesi
Ertuğrul Kürkçü’den bekleniyordu. Karşımıza o değil Atatürkçü ve ulusalcı CHP’li Levent Gök çıktı... Neden böyle oldu?
BDP’lilerin AKP ile başka işleri var, ondan mı?
AKP - PKK müzakeresi eşit şartlarda yapılmıyor!
Silahları ellerinden alınmış askerlere mahkemede savunma hakkı bile verilmezken teröristler elde silah pazarlık yapıyor...
AKP - PKK müzakeresi eşit şartlarda yapılmıyor!
Silahları ellerinden alınmış askerlere mahkemede savunma hakkı bile verilmezken teröristler elde silah pazarlık yapıyor...
* * *
Afyon’da “taciz ve hırsızlık olayları” nedeniyle “kadınlara özel belediye otobüsü” konmuş.
En muhafazakar kentlerden biri olan Afyon’da ahlaksızlık neden bu boyutlara vardı acaba?
Akif Kökçe
Kurs
Akif Kökçe
Kurs
İzinsiz kuran kursu açanlara getirilen kolaylıklar gazetelerde yer aldı. Bir dostumuz iktidarı uyarıyor:
- Karar El Kaide, Taliban, El Nusra gibi örgütlerin ülkemizde izinsiz kurs açmasını özendirmek için alınmış olabilir.
Buna diyeceğim yok. Fakat Kemalistler din kursu görüntüsü altında çocukları toplayıp cumhuriyetçilik, Atatürkçülük gibi konularda gizli dersler verirse ne yapacaksınız? İktidar bunu düşündü mü?
Melih Aşık - Milliyet
Melih Aşık - Milliyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları