Tarih:
26.05.2013
Çılgın Kanal
Melih Aşık, 'Bu projeyle ilgili olarak Karadeniz’e sahili bulunan ülkeler ve Montreux imzacısı ülkelerle istişare edildi mi?'
Çılgın proje diye de adlandırılan “Kanal İstanbul” projesi pek ciddiye alınmamıştı. Ancak bu gayriciddi proje giderek ciddileşiyor. Örneğin geçen ay Yüksek Planlama Kurulu kararı bile çıkarıldı. Halen hapiste bulunan Balyoz tutuklusu Amiral Cem Gürdeniz bu konuda ayrıntılı bir değerlendirme yapmış. Çok özetle diyor ki:-Dünyada, mevcut doğal ve işleyen bir boğaz var iken buna paralel, insan yapısı, alternatif bir kanal örneği var mıdır? (Malakka, Dover, Kattegat, Oresund vb?)
- Bu projeyle ilgili olarak Karadeniz’e sahili bulunan ülkeler ve Montreux imzacısı ülkelerle istişare edildi mi?
- Montreux Sözleşmesi’ne göre ticaret gemilerinin Boğazlar’dan geçiş ücreti ödemeden geçme hakkı söz konusu iken, tankerler ve diğer ticaret gemileri neden İstanbul Kanalı’ndan paralı geçişi tercih edecekler?
- Söz konusu kanal, Doğu Trakya’nın ekolojisini ne şekilde değiştirecektir? Kaybedilecek tarım arazisinin yıllık getirisi hesap edilmiş midir? Sadece İstanbul’a yapılması planlanan üçüncü havaalanı için 657 bin ağaç kesilecekken, bu devasa projede kaç ağaç kesilecektir?
- Boyutları itibariyle muhtemelen bu kanal içerisinde iki yönlü bir akıntı sistemi gelişmeyecek ve Karadeniz’in kirli ve zehirli suları daha kolay ve öncelikli olarak Marmara’ya dolacaktır. Bu durum hesap edildi mi?
Amiral Cem Gürdeniz, yazısını “Kanal İstanbul’dan önce kanalizasyonları tamamlayın!” diyerek şöyle bitiriyor:
“Türkiye’de yılda kabaca 30 milyon metreküp sanayi atığı denizle buluşuyor. Belediyelerimizin % 85’inin arıtma tesisi, 700 belediyenin de kanalizasyonu yok. Kanal İstanbul’dan önce kanalizasyonları tamamlamak daha akılcı değil mi?”
Bugün (26 Mayıs) Arnavutköy’de semtin geleneksel şenliği var. Saat 12.00’de başayacak şenlikte, “çocuktan gelin olmaz”, denilerek “çocuk gelinler” sorununa dikkat çekilecek. Davetlisiniz...
Esad’ın annesi...
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, gazetecilerle yaptığı sohbette diyor ki:
“Beşar Esad’ın problemi, annesinin yaşıyor olması. Bizimle konuşuyor, sonra gidip annesiyle konuşuyordu. O da hep babasını ve Hama’da izlediği yöntemi hatırlatıyor.”
Bu derin analize ne diyeceği sorulduğunda CHP’li Onur Öymen şöyle konuşuyor:
“Esad’ın yaptığı yanlışlardan annesi sorumluysa niçin şimdiye kadar annesini değil de Esad’ı eleştirdiniz. Esad’ın kararlarını annesi etkiliyorsa, yani perde arkasında esas siyasi güç annesindeyse evvelce niçin Esad’la görüşüp dostluk ilişkisi kurdunuz da annesiyle görüşmediniz? Görüşmemekle de iyi ettiniz zira sizin muhatabınız devlet temsilcisi olan Beşar Esad’dır....
İkincisi... Uzun zamandan beri en ağır sözlerle Esad’a ağır suçlamalarda bulundunuz. Şimdi o yönetimin temsilcileriyle Cenevre’de aynı masada nasıl oturacaksınız?”
Bir okurumuz da “Esad’ın annesi” buluşuna şu uyarı notunu yollamış:
- Onlar da bizim siyasetçilerin anneleriyle uğraşırsa iyi mi olur?
***
Muhalifler ile Esad’ın temsilcilerinin de katılacağı 2. Cenevre Konferası’nın haziran ayında yapılması bekleniyor. ABD ve ortakları bir yandan konferansa hazırlanırken bir yandan da Suriye ve İran’a karşı savaş hazırlıklarını sürdürüyor. Konferanstan bir sonuç çıkması zor. Suriye’ye yönelik savaşın sürmesi ve bunun bütün bölgeyi içine alan çatışmaya dönüşmesi daha büyük ihtimal. O yüzden en az hata ile çok dikkatli bir dış politika izlememiz gerekiyor.
Kıyak
Hünkar güzel konuşmuş:
“Ufacık çocukların ‘şarabül leyli ven nehar’ olmasını istemiyoruz.” Yani gece gündüz içen, gece gündüz kafa kıyak dolaşan bir nesil istemiyoruz.
Şarap içip kafa kıyak dolaşan çocuk var mı? Hiç rastlamadık.
Ancak başka bir olay var... Geçenlerde bir yakınımız anlattı...
İlkokul son sınıfta okuyan çocuğunun arkadaşları geçenlerde ceza almış.
Çocukların suçu, sporcular sakatlandığında dumanlar çıkararak sıkılan soğutucu bir kimyasal var hani... İşte o maddeyi avuçlarına sıkıp sonra da koklayarak kafa bulmak... Çocuklarda yaygın olan bu koklama işidir. Çeşitli uyuşturuculardır.
İktidarın bunlardan haberi var mı? Onlar daha çok dindar kesime şov yapma peşinde görünüyor da!
Gökdel
İdare Mahkemesi, Zeytinburnu’nda tarihi silüeti bozan 3 gökdelenin yıkımına karar verdi. 35’er katlı üç gökdelen inşa edilirken hukuka ve şehirciliğe aykırı olduğunu kimse fark etmiyor! O fark etmeyenlerin sorumluluğu ne olacak peki?
Düşünün ki o “kör”ler bu kenti yönetiyorlar...
Kıymık
Düşünün ki o “kör”ler bu kenti yönetiyorlar...
Kıymık
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Başbakan‘a vekaleten Fethullah Gülen’e yaptığı ziyaretle ilgili dedi ki:
“Başbakan, ‘Sevgilerimi iletin, bir emri olur mu, tavsiyeleri olur mu’ öğren dedi.”
İlk bakışta masum ve ayrıntılı bir bilgi...
Ancak Başbakan Erdoğan, Fethullah Gülen’e “Bir emriniz var mı?” diye haber yollamasının kamuoyuna o ifadelerle duyurulmasını ister mi?
Bülent Arınç bunu saflığından mı söyledi, yoksa bilinçli mi? Merak ettik...
Viktatör
Viktatör
Macaristan’dan gelen dostumuzla sohbet ederken söz siyasete kayıyor... Macar Başbakanı Victor Orban’a halk ve basın “Viktatör” diye ad takmış...
Siyaset bilgimiz yettiği kadar:
- Eğer gerçekten diktatör olsa öyle diyemezlerdi, diyoruz...
- Ne derlerdi?
- Beyefendi, Sayın Orban, Sayın Başbakan, falan derlerdi...
Yetim
Okurumuz Ahmet Avcı yazıyor:
- Yıllar önce Hatay’da görev yaptım... Hatay’ı ve Hataylıyı çok sevdim... Ama hep şunu gözlemledim: Hataylı buruktu... İhmal edildiği, ülkede ve devlette hak ettiği yeri bulamadığı inancındaydı... Maraş’a Kahraman, Urfa’ya Şanlı, Antep’e Gazi unvanı verilirken Hataylı da bir unvan beklemişti... Unutulduğunu düşünmüştü... Hatta: “Bize de Yetim Hatay deselerdi” serzenişini duymuştum...
Melih Aşık - Milliyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları