Eğitim ve seçim

Melih Aşık; Seçim akşamları sonuçlar açıklandıktan sonra yapılan tartışmaları hatırlayalım...

Seçim akşamları sonuçlar açıklandıktan sonra yapılan tartışmaları hatırlayalım..
Hemen hemen bütün konuşmacılar başlar iktidarın başarısını övmeye, kerametlerini anlatmaya:
- Milli iradenin tecellisi... Halk istikrara oy verdi... Millet yolsuzluk tezgâhına prim vermedi...
Ardından muhalefet yerden yere vurulup, aşağılanır, akıl verilir, yol gösterilir...
Bu sahneleri her seçim sonrası izleriz. Ancak eğitim sisteminin alınan sonuçlardaki rolü pek konuşulmaz.
İktidara bağlanmış medya aracılığıyla sabah akşam halkın beyni yıkandığı gibi,...
Eğitim sistemi de sürekli iktidar zihniyeti yönünde dönüştürülmektedir.
Bu günlerde açıkça görüldüğü gibi... İktidar kendi biçimlediği bir din kültürünü ana okullarına kadar indiriyor...
İmam - Hatip okullarının sayısını artırıyor, milyonlarca öğrenci imam hatip okullarına yönlendiriliyor... Geri kalan okullar imam hatipleşiyor.
Bu eğitim tornasından çıkacak çocuklar yarın birer AKP militanı olacaktır.
Muhalefet bu gelişmelere insan hakları, çağdaş değerler, eğitim ilkeleri açısından karşı koymaya çalışacağı yerde “dindar kesimlerden da oy almak” bahanesiyle susuyor.
Gerçekten o kesimlerden oy mu umuyor, bu kadar saf mıdır, yoksa okyanus ötesindeki “üst akıl” muhalefet partilerine Türkiye’nin dönüştürülmesinde rol mü vermiştir? O da ayrı muamma...

Önceleri neredeydi?

Gazeteye verdikleri tam sayfa ilanda Zaman gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı ve Samanyolu Grubu Başkanı Hidayet Karaca ile diğer gazeteci ve dizi senaristlerinin gözaltına alınmasını kınıyorlar, “Biz aşağıda imzası olanlar, medya ve düşünce özgürlüğüne yönelik her türlü müdahaleye karşı çıkıyor, gözaltındaki gazetecilerin derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz” diyorlar. İmza sahiplerine baktık, bir - ikisi dışında hemen hepsi 2. Cumhuriyetçi, liberal aydın geçinen isimler... Bu muhteremler beş yıl kadar önce İlhan Selçuk’lar, Soner Yalçın’lar, Nedim Şener’ler, Ahmet Şık’lar, Barış Terkoğlu’lar, Hikmet Çiçek’ler gözaltına alınırken neredeydiler acaba? diye sormuyoruz, çünkü nerede olduklarını biliyoruz. Kumpasçıların yanındaydılar ve onların iddialarını, gerçekmiş gibi köşelerine taşımakta... İktidara yardımcı olmaktaydılar. O zaman da şimdi de hukuku savunma çabasında olan bizleri Ergenekoncu, darbeci, postalcı diye hem suçluyor, hem ihbar ediyorlardı. Savundukları Ekrem Dumanlı’nın o operasyonlar sırasında hapisteki meslektaşları için attığı başlık şöyleydi:
“Onlar gazetecilik yaptıkları için gözaltına alınmadılar.”
Şimdi hep birlikte özgürlükçü oldular. Bu da iyi... Umarız biraz da mahçup olurlar...

TRT

TRT’nin yeni Genel Müdürü Şenol Göka, verdiği konferansta TRT’nin tarafsızlığı konusundaki bir soruya şu yanıtı veriyor:
- TRT’nin tamamen tarafsız olması mümkün değildir. Biz gelenekten, milletten, kamuoyundan yana bir taraf sergilediğimizi düşünürüz...
TRT’nin yeni genel müdürü muğlak ifadelerle konuşmuş. Göka, TRT tarafsızlığını daha net anlatabilmek için TRT yayın ilkelerine bir göz atmalı. Orada TRT’nin görevi aynen şöyle belirtiliyor:
“Tek yönlü, taraf tutan yayın yapmamak ve bir siyasi partinin, grubun, çıkar çevresinin, inanç veya düşüncenin menfaatlerine alet olmamak.”
Yayın ilkelerinde “milletten yana olmak” gibi bir deyim yok. Bu iktidarın sığındığı bir kavram...

Nişantaşı’ndaki yeni yıl kutlamaları sorun oldu! Esnafın dükkânın önüne asacak 2 metre elektrik kablosuyla, 5 ampul almaya gücü yok demek!
H H H
Tenis Federasyonu Başkanı yapılan PTT Genel Müdürü şimdi de ‘Danıştay üyesi yapıldı.
Ülkemizdeki atamaların işe değil, kişiye göre yapıldığına her gün yeni örnek...
Akif kökçe

MV

CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı, milletvekili adayı olacağı için görevinden istifa etti. Salıcı istifasında şöyle dedi:
“Bundan böyle partimize TBMM’de hizmet etmek için istifa ediyorum.”
Okurumuz anımsatıyor:
- TBMM partiye hizmet yeri değil millete hizmet yeridir. Milletvekili görevleri Anayasa ve milletvekili andında belirtilir. Partiye hizmet diye bir madde yoktur...

Melih Aşık - Milliyet