loading
close
SON DAKİKALAR

Ekşi davanın sonu

Melih Aşık
Tarih: 21.07.2012

Melih Aşık yazdı: Gazeteciler, aydınlar ve niceleri bir - iki sözcükleriyle yakalanıp linç ediliyor...

Hürriyet Başyazarı Oktay Ekşi, 28 Ekim 2010’da Hürriyet gazetesindeki yazısını şöyle bitirmişti:

“... Biliyorsunuz ‘ileri demokrasi’ ve yeni ‘hukuk devleti’ anlayışıyla yönetiliyoruz ya... Bu anlayış, Anadolu’daki 2000’den fazla akarsuyu, o yörenin tabiatına ne zarar vereceğini hesaba katmadan tuttu. ‘Baraj yapıp elektrik üreteceğim, bunu da devlete satacağım’ diyen şirketlere 49 yıl için peşkeş çekti. Şimdi, analarını bile satan işte o zihniyetin marifetlerini görüyoruz.”

Bu yazı üzerine gazete baskı altında kalınca Oktay Ekşi istifaya zorlanmıştı.

Başbakan Erdoğan, Ekşi ve Hürriyet Gazetesi hakkında 100 bin liralık tazminat davası açtı. Ankara 9’uncu Asliye Hukuk Mahkemesi yazının “basın özgürlüğü kapsamında kaldığını, Erdoğan’ın kişilik haklarına hakaret kastının bulunmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verdi. Sonuç ne oldu? Oktay Ekşi gazetedeki sütunundan ve mesleğinden oldu. Evet bugün CHP’den milletvekili. Ama olmayabilirdi de... Gazeteciler,aydınlar ve niceleri (maksadını aşan - aşmayan) bir - iki sözcükleriyle yakalanıp linç ediliyor günümüzde. Fazıl Say aynı durumda. Başbakan’ın dili sürçebiliyor. Onların ne dil sürçmesi ne özür hakları olabiliyor. Neyse ki Ankara’da hala hakimler var.

Arap sonbaharı...

İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (İMSAD) Başkanı Hüseyin Bilmaç, Arap Baharı’nın inşaat sanayicileri için aslında sonbahar olduğunu söylüyor...

Bilmaç, Türk müteahhitlerinin paralarını tahsil etmekte zorlandıklarını, malzeme üreticilerinin de 300 milyon dolar zarar ettiğini anlatıyor... Mustafa Sönmez ise Cumhuriyet’teki yazısında ilk 5 ayın verilerine göre İran ve Suriye’den gelenlerin yüzde 40 azaldığını anlatıyor.

Fakir halkımız ne adına neyin bedelini ödüyor?

Başbakan bir ara da bunu anlatırsa iyi olacak.


Suriye lideri Esad diyor ki: “AKP rol kapma peşinde.”
Öyle tabii... Batılılar tarafından “Ortadoğu’nun en önemli aktörü” olarak gösterilen Erdoğan’ın ABD yapımı filmlerde rol almak istemesinden daha
doğal ne olabilir...

Haldun Ertem


Haklar Sokağı...

Almanya’nın Nürnberg şehrine yerleşen mühendis okurumuz Ender Kahraman yazıyor:

“Mahkemeleriyle ünlü Nürnberg şehrinin, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra insan hakları konusunda çalışmalar yaptığını ve eski şehir merkezinde bir sokağın “İnsan Hakları Sokağı” olarak adlandırıldığını öğrendim. Bir hafta sonu bu sokağı ziyarete gittim. Sokağa belirli aralıklarla bir baştan bir başa sütunlar dikilmişti. Her sütunda insan hakları bildirgesinin bir maddesi, ayrı bir dilde yazıyordu. Türkçenin bu sokakta yer alıp almadığını varsa hangi maddenin Türkçe yazıldığını öğrenmek için merakla sütunları dolaştım. Türkçe yazılı sütunu bulduğumda buruk şekilde gülümsedim. Türkçe yazılan madde 10. maddeydi... Yani şu:

“Herkesin, hak ve yükümlülüklerinin belirlenmesinde ve kendisine herhangi bir suç isnadında bağımsız ve yansız bir mahkeme tarafından tam bir eşitlikle, hakça ve kamuya açık olarak yargılanmaya hakkı vardır.”

Bir mesaj bu kadar yerine oturabilir...

İkinci uçak var mı?

Nasıl düştüğü hâlâ muamma olan F4 jetimizle ilgili CHP İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz bir soru önergesi verdi TBMM’ye... Dedi ki:

“Londra’da Arapça yayın yapan El Kuds El Arabi gazetesi ilginç bir iddia ortaya attı. Konuya ilişkin yayınlanan bir haberde; aslında 2 uçağımızın düşürüldüğü ve ilkinin pilotlarının kendilerini fırlatarak kurtulduğu iddiaları dile getirilmiştir. Söz konusu gazete, bu bilgileri Lazkiye’den bir askeri kaynaktan aldığını söylemektedir. Uçağımızın düşürüldüğü iddiaları doğru mudur?”

Özgündüz’ün sorularının sonuncusu hepsinden ilginç:

“Düşürülen uçağımızın enkazına ulaşılmadan önce deniz yüzeyinde bulunan askeri postallar ve kasklar şehit olan pilotlarımıza mı aittir? Yoksa bahsi geçen gazetenin iddia ettiği gibi, diğer uçakta bulunan ve sağ olarak kurtulan pilotlarımıza mı aittir?”

Gerçekten de... Deniz yüzeyinde bulunan 4 postalla ilgili sorular şimdiye kadar havada kaldı...


Diyanet, “Ramazan’ı reklam malzemesi
yapmayın” demiş.
Bunu demek kolay. Marifet, “Dini siyasetin malzemesi yapmayın” diyebilmek!

* * *
İstanbul “ajan” kaynıyormuş.
Olabilir. Ankara da “taşeron” kaynıyor!

Fahrettin Fidan


Kurultay dumanı...

CHP’de Kurultay’ın dumanları tüterken en çok eleştirilen konu Genel Başkan’ın önce 98 kişilik peşinden 52 kişilik liste yapmış olması... İlk listeyle umutlananlar ikinci listeye giremeyince fena halde hayal kırıklığına düştüler. Daha da büyük skandal oyların sayımında oluştu. 1200 delegenin oyunu saymak bu kadar mı zordu? Sandık görevlileri ile ilçe seçim kurulu rakamları karıştırdılar da karıştırdılar. İtiraz üzerine yapılan yeni sayımlarda oy sayısında 200’e varan oynamalar oldu. Falanca isim listeye girememişken ikinci üçüncü sayımlarda girmeyi başardı, ilk sayımda girenler sonraki sayımlarda listeden düştüler. ÖSYM’nin sınavlarında bile bu kadarı olmuyor, dedi bir dostumuz...

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları