loading
close
SON DAKİKALAR

Erkeklere hitabe

Melih Aşık
Tarih: 20.10.2013

Melih Aşık; Rektör Prof. Cemil Çelik’in kızı Elif Çelik kazanmış. Çünkü Elif Hanım sınava zaten tek başına girmiş...

- Pikniğe gideleceği zaman yalnızca eti kasaptan alıp, diğer tüm yiyecekleri ve malzemeyi eşine bırakan, piknikte yalnızca mangalı yakıp etleri pişiren, çay demleme dahil geri kalan tüm temizliği ve toparlanmayı eşine bırakarak kadıncağızın diğer günlerden daha çok yorulmasına neden olan Asteriks kılıklı çubuk pijamalı aile reisim,

- Akşam iş dönüşü kapıdan girer girmez kumandayı eline alıp da eşine: “Yemekte ne var?” diyen hazırcım,

- Hiç olmazsa pazar sabahları kahvaltıyı hazırla, git fırından taze simit, börek al. İki yumurta kır mutfak özürlüm,

- Tuttuğu takım “Ben izlemezsen mağlup olacak” inancıyla maç izlerken evde terör estiren, hele bir de takımı yenilirse evde savaş çıkaran meşin top kafalım,

- “Beni seviyor musun?” diyen eşine “Hı...” diyen, “Ne kadar?” sorusuna da “Her akşam dırdırına katlanacak kadar” diyen sevgi kelebeğim,

- Bin bir emekle hazırlanan yemekleri yedikten sonra eşine “eline sağlık” demediği gibi, geğirme eşliğinde yemeğe bahane bulan takdirsiz sığırım,

- Şekeri karıştırılıp eline verilen çayı bittiğinde, tazelenmesi için çay kaşığıyla bardağa vurarak mesaj veren iletişim sihirbazım,

- “Yine mi hamile kaldın lan? Üstüne ceketimi atsam hamile kalıyorsun!” diyerek karısı sanki tek başına hamile kalmış gibi davranan suçu, hiç üzerine almayan anatomik özürlü yaratığım,

- Evde “peşin satan esnaf” misali rahat koltuğuna kurularak talimatlar yağdıran, kimseye vermediği televizyon kumandasını, tuvalete giderken bile cebinde götüren, işe giderken de yanlışlıkla cep telefonu yerine yine kumandayı götüren telemanyağım,

- Eşi hastalandığında akşam eve özellikle geç gelen, sabah işe erken giden, eşine yarım ağız sevgi gösterisinde bulunan, ama kendisi nezle bile olsa çocuklar gibi naz yapan, huyu suyu değişen ve sonunda eşine “Tek sen hasta olma da ben olayım!” dedirten bıyıklı bebeğim,

- Gazete okurken manken resimlerini gösterip: “Bunlar kadınsa sen nesin, sen kadınsan bunlar ne?” diye sorup pis pis sırıtan koca göbekli kel, kıllı ve bodur şakacım,

- Alışverişe gidildiğinde eşini içeri gönderip kendisi arabada gazete okuyan, cep telefonuyla geyik yapan, bilgisayarda internete girerek zaman geçiren, eleştirenlere de “Alışverişi sevmiyorum ya zorla mı?” yanıtını veren sömürücü odunum,

- 8 Mart Kadınlar Günü’nde kendi gibi nazik(!) arkadaşlarını telefonla arayıp: “Kadınlar Günü’n kutlu olsun bilader” diye espri yapan kazma, o gün bari eşinin elini tut, “İyi ki varsın” de çiçekten vazgeçtim, yanağına bir öpücük kondur, tebrik özürlüm,

- Kadın erkek eşitliği konusunda:?“Fişle priz eşit olur mu?” diyerek her konuyu cinselliğe getiren sinsi ve de cinsi sapığım,

Sen ne zaman gerçek erkek daha doğrusu adam olacaksın?

Bu soruyu soran... Marmaris’ten Şahin Erkenez okurumuzdur...


Duvara konuşacağız

Bilim 21. yüzyılı nasıl değiştirecek? Bu konuda konferans vermek üzere yurdumuza gelen Prof. Machio Kaku, Cumhuriyet Bilim Teknoloji’de kendisiyle yapılan röportajda diyor ki:

- Yakın gelecekte bilgisayarlar heryerde olacak ama biz onları görmeyeceğiz. Bilgiye; duvarlara,lenslere, kağıtlara yerleştirilecek cihazlar sayesinde ulaşacağız... Evlerde ofislerde iletişim duvar kağıtları üzerinden gerçekleşecek. Herkes duvara bakıp konuşacak ve duvarlardan yanıt bekleyecek. Önümüzdeki yıllarda robo- doktor, robo - avukat, robo - profesör gibi kavramlar yaşantımıza girecek... Sağlık sorunlarımızı özel doktorumuz çözecek...
Bu süreçte biz ne mi yapacağız? Türban sorununu çözmeye çalışacağız tabii...



HOKKA

Dilimizde “Okkanın altına gitmek” diye bir deyim vardır...

Aniden ve haksız yere, zarara uğratılanlar için kullanılır.

Okurumuz bu deyimi yanlış kullandığımızı yazmış...

Bu sözün aslı “Hokkanın altına gitmektir” diyor...

Hikâye o ki... Abdülhamit padişah olmadan önce Mithat Paşa’ya çok saygı gösterir... O yazı yazarken, saygısını ifade için, mürekkep hokkasını tutarmış.

İlerleyen yıllarda ilişkiler değişmiş. Padişah günün birinde sadrazamı azletmiş, sürgüne gönderip zindana attırmış...

O zaman Mithat Paşa için “Hokkanın altına gitti” deyimi kullanılırmış.

Hikâye gerçekten böyle midir? Okurumuz emin değil. Daha net bilgiye sahip okurlarımız varsa lütfen bildirsinler, sözün aslını ortaya çıkaralım...

- İstiklal Marşı’nın yeni şeklini seslendirmek çok kolay... Arkanızdan atlı kovalıyormuş gibi söyleyeceksiniz...



UTKU
Er Utku Kalı gördüğü baskılar nedeniyle intiharın eşiğine gelmiş, halen hastanede tedavi görüyormuş... Utku Kalı, iktidar Reyhanlı saldırısını Beşar Esad’ın üzerine yıkmaya çalışırken bunun El Nusra Cephesi tarafından yapıldığına ilişkin belgeleri jandarmadan dışarı sızdırmakla suçlanıyor... Aslında Utku Kalı yurtseverce davranmış, yalanları bozmuştur.

Benzer bir olay; Müezzin Fuat Yıldırım şimdi de Arap Camii’ne kaydırılmış. Fuat Yıldırım, Gezi eylemcilerinin Dolmabahçe Camii’nde içki içtiği yalanına iştirak etmediği için süründürülüyor. Büyük baskı altında olduğunu söylüyor.
Bu dönemde mertlik, yiğitlik, doğruluk, dürüstlük gibi erdemler, eğer koltuktakilerin çıkarına uymuyorsa, ağır ceza görüyor. Topluma ahlaksızlık öneriliyor.



Rektör

Malatya İnönü Üniversitesi’nde öğretim görevlisi kadrosu için yapılan sınavı Rektör Prof. Cemil Çelik’in kızı Elif Çelik kazanmış... Çünkü Elif Hanım sınava zaten tek başına girmiş...

Müjdat Gezen’in bu konuda bir şiiri vardır:

“Kendi kendimle yarıştım, birinci oldum”

Elif Hanım da o hesap... Yarışmış birinci olmuş...

Malatya’da böyle şeylere tenezzül etmeyen bir rektör vardı; Fatih Hilmioğlu.

Şimdi hapiste... Ağır hasta olduğu halde tahliye edilmiyor...

Kabahati cetvel gibi düz olması... Dürüst olmayan yollarda gezinmemesiydi.

Melih Aşık - Milliyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları