Tarih:
28.05.2014
Esprili gününde!
Melih Aşık; Daha geçen hafta Fırat’ın kıyısında kaybolan koyundan ben sorumluyum diyen siz değil miydiniz? Sadece koyunlardan mı sorumlusunuz?
Başbakan bazen çok esprili... Örneğin dünkü şu sözleri...“15 yaşında çocukları dağa kaçırılan, yürekleri yanan annelerin babaların bu feryadını tüm Türkiye ve dünya medyasının görmesini özellikle arzu ediyorum. Neredesin dünya medyası? Galatasaray Lisesi’nin önünde gelip, oturma eylemi yapanları yazardınız, çizerdiniz. Peki yavruları dağa kaçırılan bu anneleri niye yazmıyorsunuz?
Türkiye medyası - bir kısımını tenzih ediyorum - ama duyarsız kalanlara sesleniyorum: Siz niye yazmıyorsunuz, siz niye görmüyorsunuz? Ey BDP, HDP siz neredesiniz? Hani zaman zaman gidiyorsunuz da anlaşıyorsunuz da alıyorsunuz geliyorsunuz ya... Bu annelerin yavrularını da alıp gelin bakalım. Alıp gelmediğiniz takdirde bizim de B planımız, C planımız devreye girer...”
Bu sözleri dinleyen herkesin kafasından aynı sorular geçmiş olmalı:
İmralı ile barış süreci başlatan siz değil miydiniz? PKK şimdiye dek çoktan silahlarını bırakıp sınır dışına çıkmış olmayacak mıydı? Anaların gözyaşı dinmeyecek miydi? Neden İmralı’daki dostunuzun adamları hâlâ araç yakıp çocuk kaçırıyor? Yoksa barış süreci diyerek sadece halkı mı uyuttunuz? Sözünü tutmadığı için İmralılı dostunuza seslenecek yerde neden dünya medyasını işe karıştırıyorsunuz? Güneydoğu’da asayişten hükümet değil de BDP ve HDP mi sorumlu? B ve C planlarınız varsa neden bekliyorsunuz? Daha geçen hafta Fırat’ın kıyısında kaybolan koyundan ben sorumluyum diyen siz değil miydiniz? Sadece koyunlardan mı sorumlusunuz?
Eşitlik ilkesi
Konumuz yine önümüzdeki ağustos ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi... Ve yine aday olması halinde Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlık’tan istifasının gerekip gerekmediği... Konuyu bu kez de CHP’nin hukukçu milletvekillerinden Rıza Türmen’le konuştuk. Söylediği;
- Cumhurbaşkanı Seçim Yasası’nda YSK’nin kesin aday listesini açıkladığı anda görevlerinden ayrılmış sayılacak kamu görevlileri arasında ‘Başbakan’ yer almıyor. Bu nedenle ortada yoruma açık bir durum var. Ama bana göre istifa etmesi gerekir. Çünkü yasaya göre daha üst hukuk normu olan Anayasa’nın eşitlik ilkesini göz ardı edemeyiz. Başbakanlıktan istifa etmeden seçime girmesi halinde kullanabileceği devlet imkanları nedeniyle rakiplerine karşı haksız avantaj sağlayacak, sonuçta eşitlik ilkesi ihlal edileceği gibi seçim de tartışmalı hale gelecektir.
- Başka gerekçeleriniz?
- Cumhurbaşkanı seçilirseniz partinizden ayrılıyor, siyasi kimliğinizden kopuyor, siyaset üstü bir konuma geliyorsunuz. O zaman aynı konumun adaylık sürecinde de olması lazım. O süreçte partinizden, siyasi kimliğinizden kopmazsanız cumhurbaşkanı seçilmeniz halinde o imajı ortadan kaldıramazsınız.
-Başbakan’ın istifası durumunda hükümetin düşeceği, yeni bir ükümet kurma sürecine girileceği, dolayısıyla bir sürü yeni sorun çıkacağı söyleniyor.
- Meclis’in bugünkü aritmetiği ortada. İktidar geçici süre için kısa sürede çok rahatlıkla yeni başbakan çıkarıp yeni bir hükümet kurulabilir.
27
Askeri darbeler yeni darbelerin yolunu açar. O yüzden tercih edilmezler.
27 Mayıs bir darbedir. Ancak sonuçları nedeniyle devrim olarak nitelenir.
27 Mayıs’ta hazırlanan Anayasa Türkiye tarihinin en özgürlükçü ve mükemmel anayasasıydı.
O anayasayı ortadan kaldırmak için iki darbe yapıldı... 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinin ana hedefi 27 Mayıs Anayasası’ydı...
Mevcut iktidar da yeni bir Anayasa yapmaya niyetlendi. Partiler komisyonu kuruldu. Bir yılı aşkın çalışma yapıldı. Anayasa komisyonu görevini tamamlayamadan dağıldı. Neden? AKP özgürlüklerden yan çizdiği, bir de başkanlık dayatması yaptığı için. Demokrat AKP (!) 27 Mayıs’ı yapanlar kadar özgürlükçü ve demokrat olamadı...
Mahmudiye’deki yerel seçime destek çalışması yapan
Melih Görçek, “Mahmudiye’de Hırsız Var” diye pankart açan çocuğu gözaltına aldırmış... Hırsız lafını görünce kendilerinin kastedildiğine neden bu kadar eminler?
TRT
TRT her dönemde iktidarın borazanı olmakla suçlanır... Ama asla bu dönemdeki kadar büyümemiş ve kumanda altına girmemişti. Mustafa Sönmez dün Sözcü’de TRT ağını özetlemişti:
“14 televizyon kanalı, 7 ulusal, 6 bölgesel, 1 yerel, 2 uluslararası toplam 16 radyo kanalı, trt.net.tr ve trt.world.com üzerinden 35 dil ve lehçede yayın, teleteks yayını ve dergicilik faaliyetleri...”
Peki bu çark nasıl dönüyor, paralar nereden?
Eldeki 2012 rakamlarına göre... Elektrik hasılat geliri 662 milyon TL, bandrol ücret geliri 546 milyon, reklam geliri 160 milyon...
TRT bütçesinin yüzde 87’sini halk ödüyor... Ama TRT halkın yüzde 43 oyunu alan AKP’nin özel yayın organı gibi çalışıyor. Borazanlık yapıyor. Böylesine taraflı bir TRT ile ne adil seçim olur ne demokrasi... Muhalefet ise
yılgın ve ilgisiz...
Melih Aşık - Milliyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları