Tarih:
22.06.2014
Fikir teatisi
Melih Aşık; Sonuçta. Halk, iki muhafazakâr liderden birini seçme tercihi ile baş başa bırakılıyor.
Eski CHP milletvekillerinin destek bildirisini eleştirmiştik. Bu bildirinin imzacılarından Uluç Gürkan dostumuz gönderdiği notta diyor ki:“Ekmeleddin İhsanoğlu gönlümden geçen aday değildi. Ancak, gönlümden başka türlüsü geçiyor diye yaşamın gerçeklerine sırt çeviremez, gözümü kapayamazdım.
Öncelikle şu soruya yanıt aradım... Benim gönlümden geçen, senin değerlerinle de birebir örtüşen bir adayın günümüz koşullarında seçimi kazanma şansı ne kadar? Yok denecek kadar azsa ne yapmalıyız? Karşı karşıya olduğumuz ölümcül tehlikeye boyun mu eğmeli, beyaz bayrak mı çekmeliyiz? Atatürk’ün kutsal emaneti laik ve demokratik cumhuriyet düzenimizi İslami yapıda bir dikta rejimine dönüştürmeye çalışıyorlar. Bu uğurda, ülkemizin toprak bütünlüğü ve ulusal birliğini pazarlığa açıyorlar... Ölümcül tehlikenin uygulayıcısı da belli. Onun Cumhurbaşkanlığı seçiminde yenilmesi öncelikli ve kaçınılmaz görevimiz...”
Bu bir fikir tabii... Bizim fikirimiz de şu...
Cumhurbaşkanlığı yarışını Ekmel Bey’in kazanacağı garanti değil
Kazanırsa Tayyip Erdoğan’a denge ve fren olup olmayacağı belli değil. Çünkü aşağı yukarı aynı düşünce çizgisinde...
Kaldı ki o takdirde de Erdoğan tasfiye olmayacak, Başbakanlık koltuğunda bugünkü yarı başkan yetkilerini kullanmaya devam edecek.
Erdoğan Cumhurbaşkanı olursa partisini yönetmesi güçleşecek, bir kopuş yaşanabilecek, belki bugünkü kadar bile yetki kullanamayacak... Yani kazanmasının riskleri de var.
Sonuçta... Halk, iki muhafazakâr liderden birini seçme tercihi ile baş başa bırakılıyor.
Cumhuriyet ilkeleri halk nezdinde değersiz, geçersiz, savunulması gereksiz hale getiriliyor.
Laiklik, çağdaşlık, ilericilik gibi kavramlar siyasetten dışlanıyor.
Bu mudur aranan?
Refik Halid...
Vapurda bir yaşlı delikanlı önümü kesti:
- Beni tanıdın mı?
Dikkatli bakınca elbet tanıdım... Liseden sıra arkadaşım Erten Karay...
Hoş beş ederken söz seçim geçim işlerine geldi... Erten dedi ki:
- Mütevazı bir emekli maaşım var... Ayrıca dedemin kitaplarından bir miktar para geliyor. Geçinip gidiyorum...
Erten’in dedesi ünlü yazarımız Refik Halid Karay...
Kurtuluş Savaşı’na karşı tavır almıştı, 1922’de İstanbul’dan kaçtı. 1924’te 150’likler listesine konuldu, 16 yıl sürgünde yaşadı. 1938’de çıkarılan afla yurduna döndü...
Türkçeyi en iyi kullanan yazarlarımızdandır.
Şu sıralarda kitapçı raflarında Refik Halid’in kitapları İnkılap Kitabevi’nin özenli baskısıyla dizi dizi yer alıyor.
Refik Halid’in hikâye ve romanları 38 kitap olarak raflara ulaşmış.
Aydede dergileri 2 cilt olarak kitaplaştırılmış...
Gazete ve dergi yazıları 18 kitap halinde baskıya verilmiş... Dört kitap şimdiden piyasadaymış...
İyi yazar Refik Halid gibi olur... Kendisi yaşadığı dönemde yazılarıyla geçinirmiş... Şimdi torunu da onun yazılarını derleyip yayına hazırlayarak geçiniyor...
Atatürk’ün 150’likleri affetmesinde Refik Halid’in önemli rolü olduğu söylenir.
Sürgünde yazdığı “Deli” piyesini Atatürk bir gün sofrada kahkahalarla okur. Sonra: “Yazık oldu” diye söylenir ve İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’ya dönerek “Ne yapacaksak yapalım, onun bir an evvel memlekete dönmesinin çaresine bakalım” der... 150’likler Ata’nın ölümünden birkaç ay önce affedilir, yurda dönerler.
Erten Karay, Atatürk’ün Refik Halid’e sempatisiyle ilgili şu bilgiyi de aktarıyor:
- Aile dostumuz Behçet Kemal Çağlar Atatürk’ün dedeme sürgündeyken cep harçlığı gönderdiğini anlatırdı...
Refik Halid’in en azından bir iki kitabını mutlaka okumalısınız...
KART
Faydalı bir uygulama oldu... 65 yaş üstü vatandaşlar bir resimle başvurup beş dakikada kart alıyor. Şehir içinde bedava seyahat ediyor... Otobüs bedava, metrobüs bedava, vapur bedava, motor bedava. İhtiyarlar son demlerinde şehri gezmenin tadını çıkarıyor. Ne var ki bu imkânı reddedenler de varmış. Ali İzzet Eken dostumuz anlattığına göre...
Bir hanımefendi dostları yaşı tuttuğu halde “Ben o kartı katiyen almam” diyormuş. Nedenini sormuşlar...
- Otobüste bastığın zaman çıkardığı sesten 65 yaş üstü kart olduğu anlaşılıyor, demiş, milletin ortasında yaşımın ortaya çıkmasını istemem...
Erdoğan, Gezi Parkı için “Sorun ağaçlar değil, göstericiler” diyor.
Haklı!
Çünkü ağaçlar katledilirken sesini çıkarmıyor...
Akif Kökçe
PAŞA
Beşiktaş -Kadıköy seferlerinde yerinize oturmanızla salona birkaç müzisyen gencin damlaması
bir oluyor.
İki şarkı söylüyor, yolcuların gönlünden ne koparsa toplayıp gidiyorlar. Son zamanlarda bıkkınlık vermeye başlamışlardı ki... Kadıköy yolcusunu zayıf tarafından yakalamayı başardılar. Şimdi söyledikleri iki türkünün biri mutlaka şu oluyor:
“İzmir’in dağlarında
çiçekler açar.
Altın güneş orda sırmalar saçar.
Bozulmuş düşmanlar yel
gibi kaçar.
Yaşaaa
Mustafa Kemal Paşa, yaşa;
Adın yazılacak mücevher taşa.”
Türkü bitince ciddi bir alkış kopuyor. Eller hemen cüzdanlara gidiyor. Ağlayanlar bile oluyor.
Nuri Bilge Ceylan’ın yaptığı ‘Kış Uykusu’ filmini, ilk 3 gün 44 bin kişi, ‘Recep İvedik 4’ filmini ise ilk 3 günde 1 milyon 641 bin kişi izlemiş... Yani... Film mi başarısız?
Seyirci mi?
Bu bir fikir tabii... Bizim fikirimiz de şu...
Cumhurbaşkanlığı yarışını Ekmel Bey’in kazanacağı garanti değil
Kazanırsa Tayyip Erdoğan’a denge ve fren olup olmayacağı belli değil. Çünkü aşağı yukarı aynı düşünce çizgisinde...
Kaldı ki o takdirde de Erdoğan tasfiye olmayacak, Başbakanlık koltuğunda bugünkü yarı başkan yetkilerini kullanmaya devam edecek.
Erdoğan Cumhurbaşkanı olursa partisini yönetmesi güçleşecek, bir kopuş yaşanabilecek, belki bugünkü kadar bile yetki kullanamayacak... Yani kazanmasının riskleri de var.
Sonuçta... Halk, iki muhafazakâr liderden birini seçme tercihi ile baş başa bırakılıyor.
Cumhuriyet ilkeleri halk nezdinde değersiz, geçersiz, savunulması gereksiz hale getiriliyor.
Laiklik, çağdaşlık, ilericilik gibi kavramlar siyasetten dışlanıyor.
Bu mudur aranan?
Refik Halid...
Vapurda bir yaşlı delikanlı önümü kesti:
- Beni tanıdın mı?
Dikkatli bakınca elbet tanıdım... Liseden sıra arkadaşım Erten Karay...
Hoş beş ederken söz seçim geçim işlerine geldi... Erten dedi ki:
- Mütevazı bir emekli maaşım var... Ayrıca dedemin kitaplarından bir miktar para geliyor. Geçinip gidiyorum...
Erten’in dedesi ünlü yazarımız Refik Halid Karay...
Kurtuluş Savaşı’na karşı tavır almıştı, 1922’de İstanbul’dan kaçtı. 1924’te 150’likler listesine konuldu, 16 yıl sürgünde yaşadı. 1938’de çıkarılan afla yurduna döndü...
Türkçeyi en iyi kullanan yazarlarımızdandır.
Şu sıralarda kitapçı raflarında Refik Halid’in kitapları İnkılap Kitabevi’nin özenli baskısıyla dizi dizi yer alıyor.
Refik Halid’in hikâye ve romanları 38 kitap olarak raflara ulaşmış.
Aydede dergileri 2 cilt olarak kitaplaştırılmış...
Gazete ve dergi yazıları 18 kitap halinde baskıya verilmiş... Dört kitap şimdiden piyasadaymış...
İyi yazar Refik Halid gibi olur... Kendisi yaşadığı dönemde yazılarıyla geçinirmiş... Şimdi torunu da onun yazılarını derleyip yayına hazırlayarak geçiniyor...
Atatürk’ün 150’likleri affetmesinde Refik Halid’in önemli rolü olduğu söylenir.
Sürgünde yazdığı “Deli” piyesini Atatürk bir gün sofrada kahkahalarla okur. Sonra: “Yazık oldu” diye söylenir ve İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’ya dönerek “Ne yapacaksak yapalım, onun bir an evvel memlekete dönmesinin çaresine bakalım” der... 150’likler Ata’nın ölümünden birkaç ay önce affedilir, yurda dönerler.
Erten Karay, Atatürk’ün Refik Halid’e sempatisiyle ilgili şu bilgiyi de aktarıyor:
- Aile dostumuz Behçet Kemal Çağlar Atatürk’ün dedeme sürgündeyken cep harçlığı gönderdiğini anlatırdı...
Refik Halid’in en azından bir iki kitabını mutlaka okumalısınız...
KART
Faydalı bir uygulama oldu... 65 yaş üstü vatandaşlar bir resimle başvurup beş dakikada kart alıyor. Şehir içinde bedava seyahat ediyor... Otobüs bedava, metrobüs bedava, vapur bedava, motor bedava. İhtiyarlar son demlerinde şehri gezmenin tadını çıkarıyor. Ne var ki bu imkânı reddedenler de varmış. Ali İzzet Eken dostumuz anlattığına göre...
Bir hanımefendi dostları yaşı tuttuğu halde “Ben o kartı katiyen almam” diyormuş. Nedenini sormuşlar...
- Otobüste bastığın zaman çıkardığı sesten 65 yaş üstü kart olduğu anlaşılıyor, demiş, milletin ortasında yaşımın ortaya çıkmasını istemem...
Erdoğan, Gezi Parkı için “Sorun ağaçlar değil, göstericiler” diyor.
Haklı!
Çünkü ağaçlar katledilirken sesini çıkarmıyor...
Akif Kökçe
PAŞA
Beşiktaş -Kadıköy seferlerinde yerinize oturmanızla salona birkaç müzisyen gencin damlaması
bir oluyor.
İki şarkı söylüyor, yolcuların gönlünden ne koparsa toplayıp gidiyorlar. Son zamanlarda bıkkınlık vermeye başlamışlardı ki... Kadıköy yolcusunu zayıf tarafından yakalamayı başardılar. Şimdi söyledikleri iki türkünün biri mutlaka şu oluyor:
“İzmir’in dağlarında
çiçekler açar.
Altın güneş orda sırmalar saçar.
Bozulmuş düşmanlar yel
gibi kaçar.
Yaşaaa
Mustafa Kemal Paşa, yaşa;
Adın yazılacak mücevher taşa.”
Türkü bitince ciddi bir alkış kopuyor. Eller hemen cüzdanlara gidiyor. Ağlayanlar bile oluyor.
Nuri Bilge Ceylan’ın yaptığı ‘Kış Uykusu’ filmini, ilk 3 gün 44 bin kişi, ‘Recep İvedik 4’ filmini ise ilk 3 günde 1 milyon 641 bin kişi izlemiş... Yani... Film mi başarısız?
Seyirci mi?
***
Radikal gazetesi kapandı. Üzüldük ama... Gazetenin son yıllardaki misyonu entel görüntü altında “Cumhuriyetin altını oymak” idi... Okur gazeteyi sonunda reddetti. Bu açıdan pek üzülünesi bir durum yok.
Melih Aşık - Milliyet
Melih Aşık - Milliyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları