Tarih:
20.07.2016
Fırtına mevsimi!
Melih Aşık; Darbe girişimi bastırıldı, böylece olası pek çok haksızlığın, hukuksuzluğun önüne geçildi. Ama aynı zamanda yeni hukuksuzluklar başladı.
Devlet kurumlarında sayıları yüzlerle, binlerle ifade edilen gözaltılar, açığa almalar devam ederken... İçişlerinden 8 bin, yargıdan 3 bine yakın savcı ve hâkimin işine son verilirken... Dün yeni haberler geliyor:- Milli Eğitim Bakanlığı 15 bin 200 personelini açığa aldı..
- Aile Bakanlığı’nda 393 personel görevden uzaklaştırıldı...
- Diyanet İşleri Başkanlığı 492 personeli görevden uzaklaştırdı...
Bu konuda açıklama yapılmadığı için halk merak içinde. Soruluyor:
- Bu listeler ne zaman hazırlandı.. Bu kadar kapsamlı listelerin 15 Temmuz’u izleyen iki gün içinde hazırlanması olası mı?
- Yoksa listeler hazır bekletiliyordu da darbe girişimi listelerin yürürlüğe konulması için fırsatı mı sağladı?
- Tasfiye edilen memurların tümü Cemaatle mi ilişkili, yoksa fırsattan istifade iktidarın hoşlanmadığı her kesimden insan da tasfiye mi ediliyor?
Bu sorulara Batı dünyasından gelen kuşkulu sorular ve yorumlar ekleniyor... Türkiye’deki başarısız darbenin ülkenin laik yapısını değiştirmeye gerekçe yapıldığı söyleniyor. Alman Frankfurter Rundschau gazetesi şöyle diyor:
“Erdoğan’ın sahnelediği şeyin kendisi de bir darbedir...”
Bu satırlar yazılırken YÖK açıklaması geliyor...
YÖK bütün devlet ve vakıf üniversitelerinin dekanlarının (1577 kişi) istifasını istemiştir. Peki bu ne?
Ülke üzerinde rüzgâr diyemeyiz bir fırtına esiyor...
RAPOR
Darbe girişimi bastırıldı, böylece olası pek çok haksızlığın, hukuksuzluğun önüne geçildi. Ama aynı zamanda yeni hukuksuzluklar başladı.
Onlardan biri de sağlık müdürlüklerince hastanelere yollanan “Rapor almak için gelen devlet memurlarına rapor vermeyin” talimatı.
Bundan amaç malum; darbe gerekçesiyle gözaltına alınma ihtimali olanların rapor alarak gözaltını geciktirme, o arada kaçma ihtimallerini ortadan kaldırmak.
İyi de bunu önlemenin yolu raporu yasaklamak mıdır?
Raporluk bir devlet memuru, sırf rapor alamayacağını bildiği için hastaneye gitmez de başına bir şey gelirse... Ya da bir hekim... Rapor vermesi şart olan bir devlet memuruna sırf yasak geldi diye rapor vermez, veremez de hastanın başına bir şey gelirse...
Devlet memurunun sorumlusu kim olacak? Rapor vermeyen doktoru hangi yasa koruyacak? Bu talimat verilirken bu sonuçlar düşünüldü mü?
İdam sehpası!
Darbecilere karşı ülke çapında haklı ve ciddi bir öfke var...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı karşısında gören kitleler o öfke sonucu bir talebi yüksek sesle dile getiriyor:
“İdam isteriz”
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu taleplere destekleyici yanıtlar veriyor:
“Meclis yasa yapar, bana gönderirse onaylarım.”
Batı dünyası ise bu konuda tepkili. AB’den gelen mesajlar çok net:
- İdam cezası olan bir ülke AB’ye üye olamaz...
- Türkiye AB yolunda yürümeye kararlıysa idamı geri getirmemelidir...
Bu tartışmaların kafamızı kurcalayan bir yanı da var. Malumunuz, modern hukukun temellerinden biri kanunların geri yürümemesidir.
Bu durumda idam cezası bugün yasalaşsa da mevcut darbeciler idamla yargılanmayacak.
Bir hukukçu dostumuz şunu hatırlatıyor:
- Ne biliyorsun, belki idamı geri getirirken “Geriye yürüyebilir” şerhi de koyacaklar!
Burası Türkiye.. Olur mu olur... O zaman demokrasi ile birlikte hukuk da sizlere ömür!
Hani demokrasi kazanmıştı?
“Demokrasi için çıkın” denilen sokaklardan demokrasi dışı sloganlar yükseliyor!
Akif Kökçe
Melih Aşık - Milliyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları