Gençliğe hitabe

“Hey Türk Gençliği,

Birinci vazifen cumhuriyete kararlı şekilde sahip çıkarken itidalini ve demokratik rejimi muhafaza ve müdafaa etmektir. Varlığının ve özgürlüğünün yegane temeli budur. Seni bu kazanımlarından mahrum etmek isteyecek dahili ve harici bedhahların olacaktır. Bu mücadelende koşullar çok olumsuz şekilde ortaya çıkabilir. Laik cumhuriyete ve özgürlükçü demokrasiye kasteden tertipçiler emsali görülmemiş bir örgütlenmeye ulaşmış olabilirler
Cebren, hile ve takıyye ile laik cumhuriyetin önemli kaleleri zaptedilmiş, bütün dersanelerine girilmiş, şeriatçılar karakollara adliyeye sızmış, bürokrasinin kritik noktaları fiilen işgal edilmiş olabilir. Siyaset kurumu, liderlerini bir 10 Kasım‘da bile bir araya getiremeyecek derecede dağılmış bulunabilir. Siyasi kudret sahipleri oy hesaplarını şeriatçıların çıkarlarıyla birleştirebilir.
Hey Türk geleceğinin evladı! İşte bu ahval ve şeriat içinde dahi görevin laik cumhuriyeti ve çoğulcu demokrasiyi korumaktır. Bu mücadeleyi insan haklarına ters düşmeden, din düşmanlığına ve kardeş kavgasına sürüklenmeden kazanmak için muhtaç olduğun kudret laik ve demokratik hayat tarzını benimsemiş fakat çeşitli siyasi adreslere dağılmış olan seçmen çoğunluğunun ezici potansiyelinde ve yüksek bilincinde mevcuttur...”

Gülriz Sururi...

Tam 84 yaşında bir genç kadın... Gülriz Sururi’yi SKY 360 kanalında Hilmi Hacaloğlu’nun programında izledik... Altını çizdiğimiz birkaç sözü...

- Ankara’da Etnan Bey Duymasın adlı oyunu oynuyoruz. Oyun Adnan Menderes’i yüceltiyor, İsmet İnönü’yü eleştiriyor. Bir akşam İnönü oyuna geldi. Muammer Karaca metinde değişiklik yaptı. İnönü ile Menderes yer değiştirdi. Bu defa oyun boyunca Menderes eleştirildi İnönü yüceltildi...

- Biz darbelerden çok çektik.. Ama darbeler, bugün askerlere yapılanları mazur göstermez...

- Askerlerin Apo’nun yüceltilmesi için hapsedildiğini düşünüyorum..

Baştan sona renkli ve cesur konuşmasından dolayı kutlarız Gülriz Hanımı...



Sanayide çarklar hızlanmış.
Eee... Boşa dönüyorsa hızlanır tabii!

* * *

Tayyip Erdoğan, “Biz bu yolda kefenimizi giydik” demiş.
Bu kadar tehlikeli bir yola neden neden girdiniz peki?
Fahrettin Fidan

Sansür

Abdülhamit dönemi sansürü malum. Örneğin tahtakurusu sözcüğü “tahtın kurusun” diye yazılabileceği gerekçesiyle yasaklanmış. Vatan, millet, hürriyet, ihtilal, cinnet, mecnun, yıldız, gibi kelimeler hepten yasak. Her gazetede bir sansür memuru var. Yazılar baskıya girmeden denetleniyor.

Yazar Ahmet Rasim Bey sansür memuru Hıfzı Bey’le aralarında geçen diyaloğu anlatıyor...

- Sansürden gelen provalarda her seferinde başka başka kelimeler, cümleler görüyoruz ki çizmişsiniz... Bize neyin sakıncalı olduğunu söyleseniz de onu bilsek ve yazmasak...

Sansür memuru Hıfzı Bey’in cevabı:

- Onu ben de bilmem... Yalnız size şu kadarını söyleyeyim ki... Siz hangi yazınızı en çok beğenerek yazarsanız, ‘oh ne güzel oldu’ derseniz, benim onu çizeceğimi biliniz...

Cumhuriyet döneminde sansür kalkmış. Ama gazete ve dergi kapatma var. O yüzden Marko Paşa dergisinde şakayla karışık:

“Gazetemizi kapatmak yerine bize de sansür uygulayın” çağrısı yapılıyor.

Abdülhamit sansürü bugün olsa 70 gazeteci hapiste yatmayacak, geri kalanlar sık sık fırça yemeyecekti. Abdülhamit araya sansür memurunu koyarak gazeteciyi korumuş. Bile diyebiliriz!



Kadınlar hakkında erkeklerin
asla söylemedikleri gerçek:
“Düşüncem kadın erkek eşitliğinden, duygularım ve çıkarlarım erkek hakimiyetinin sürmesinden yana..”

Melih Aşık - Milliyet