Tarih:
19.06.2012
Güncel hayaller!
Ey vicdan... Nerelerde kaldın? Neden sesin hiç çıkmıyor?
CHP’nin Zonguldak mitingi pek de parlak geçmedi... Katılım beklenenden azdı.Genel Başkan gazetecilerle sohbetinde iyimser bakış ve sözlerini sürdürdü. Örneğin Kürt meselesinde her zamanki
gibi iyimserdi:
- Meclis’teki dört parti biraraya gelirse bu sorun çözülür.
- İyi de gelmiyor. En azından MHP gelmedi.
- Evet, gelmedi ama bu işler öyle kolay işler değildir. Sabır ister, zaman ister. Zamanla kamuoyu oluşturulursa, onun
da baskısıyla herkes bir araya gelebilir. Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun kuruluşu da baştan zor olmuştu. Şimdi
görüyoruz ki gayet uyumlu çalışıyor.
- Başbakan, o komisyona kırmızı çizgilerini açıklarken, bunlardan birinin 12 Eylül referandumunda kabul edilen
değişiklikler olduğunu söyledi. Yargının bağımsız olmadığı bir ülkede demokratik ve özgürlükçü anayasa yapmak
mümkün mü?
- Başbakan öyle söyledi ama komisyon, kırmızı çizgi diye bir şey kabul etmedi.
- Nasıl yani? AKP’li üyeler Başbakan’ı dinlemeyecekler mi!
- Onu zaman içinde göreceğiz.
- Kürt sorununun çözümü için çağrı yaparken, PKK’ya silah bırakma çağrısını hiç yapmamanız eleştirildi.
- Yapmadık çünkü yapsaydık PKK’yı muhatap almış olurduk. PKK bizim muhatabımız değil.
* * *
Öztin Akgüç’ün bu hafta Cumhuriyet’teki yazısında şu paragraf gözümüze çarpıyor:
“Sık sık, terörle bir yere varılmaz klişesi yinelenir. Ancak yaşanan olayların bir sorun olarak kabul edilmesi, açılım
paketleri dahi terörün bir başarısı olarak kabul edilmelidir. Terör zorla size bazı şeyleri kabul ettiriyorsa, hatta
yaptırıyorsa, başarılı oluyor demektir..”
Yani... Terör sizi yönlendiriyorsa onu görmezden gelmeniz çok da inandırıcı olmaz...
AB’nin Genişlemeden Sorumlu Temsilcisi Stefan Füle, “Türkiye’de basın özgürlüğü güvencede değil” demiş.
Basını boşver, hangi özgürlük güvencede onu söyle!
Fahrettin Fidan
Soru: Fethullah Gülen hoca, Erdoğan’a neden “O” diyor?
Yanıt: Başbakanımız “tek adam” olduğu için...
Haldun Ertem
Basın fıkrası...
Napolyon tekrar dünyaya gönderilmiş. Önce Beyaz Saray’da akşam yemeğinde ağırlanmış...
Yemek bittiğinde Napolyon, Obama’ya şöyle demiş :
“Sizin elinizdeki bu silahlar bende olsaydı Waterloo’da savaşı kaybetmezdim...”
Ardından Rusya ağırlamış kendisini.. Yemek bittikten sonra Napolyon, Putin’e dönerek:
“Sizdeki bu KGB polis teşkilatı bende olsaydı Waterloo’da savaşı kaybetmezdim” demiş...
Nihayet Ankara’da ağırlanmış Napolyon... Yemekten sonra Napolyon yine konuşmuş:
“Mösyö Tayyip çok şanslısınız... Sizdeki bu mükemmel basın bende olsaydı, benim Waterloo’da kaybettiğimi kimse
bilmeyecekti...”
İDO hakkında...
İstanbul Deniz Otobüsleri (İDO) hakkında özelleştirmeden sonra başlayan şikâyetler bir süredir gündemde...
İDO Yönetim Kurulu Başkan Vekili Önder Sezgi ile bu şikâyetleri konuştuk.
En büyük şikâyet malum; esnek fiyat uygulamasıyla erken bilet alanlar düşük, geç alanlar pahalı fiyat ödüyor. İDO
anket yaptırarak Yalova - İstanbul hattında her gün gidip gelen pazarcıların mağdur olduğunu saptamış... Bunun
üzerine Yenikapı ve Pendik ile Yalova arasındaki seferlerde belli bir bölümde fiyatı sabit hale getirmişler. Bu iyi. Ancak
esnek fiyat uygulaması genelde tüketici aleyhine işliyor. İnterneti kullananlar erken alım yapabildikleri için avantaj
sağlıyor.
Önder Sezgi “gizli yolcu” uygulamasıyla iskele ve gemilerde hizmeti sürekli kontrol ettirdiklerini anlattı... Özellikle
temizlik ve güvenlik üzerinde duruyorlar... Dış hatlarda her kata bir kabin amiri yerleştirilmiş. Gemilerde internet
yaygınlaştırılıyor. Yakında vatandaş yolculuk anında dizüstü bilgisayarından şikâyetini merkeze bildirebilecek.
İskelelerdeki büfeler ve kafeler yenileniyor... Yenikapı’daki kafeterya öncelikle yenilenmiş, gerçekten güzel olmuş.
Aldığımız en büyük müjde ise Ambarlı ile Bandırma arasında bu yıl sonuna doğru feribot seferlerinin başlayacağı oldu.
TIR’ları taşımak üzere 6 adet dev feribot satın alıyor İDO... Böylece İstanbul TIR yükünden büyük ölçüde kurtulacak...
İDO’yu izlemeye devam ediyoruz...
Çağlayan’da vicdan
Odatv duruşmasında Müyesser Yıldız tahliye oldu... Yalçın Küçük, Soner Yalçın, Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan ve
Hanefi Avcı üç ay daha hapisteler... Sebep? TÜBİTAK’tan 97 gün önce istenen bilirkişi raporunun gelmemesi...
Mahkeme Başkanı Mehmet Ekici, “4 - 5 kez telefonla, bir kez de yazıyla istedik, duruşmaya gelsin dedik ama
gelmedi.” diyor... TÜBİTAK o raporu neden bir türlü göndermiyor? “İşimiz çok” mazeret değil. Belli ki raporu birileri
engelliyor? Üç üniversitenin “kanıtlar virüslü” raporu var. Onlar neden yetmiyor?
Ey vicdan... Nerelerde kaldın? Neden sesin hiç çıkmıyor?
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları