Tarih:
10.12.2015
Halk savaşı(!)
Melih Aşık; Diyarbakır’ın Sur ilçesine bir haftadır giremeyen. Rus uçağını düşürdükten sonra Suriye sınırının ötesine geçemeyen. Sınırda 98 kilometrelik alanı kapatamayan ordumuz, hangi akla hizmet ettiğini bilmediğimiz bir emirle Irak’a girdi.
Haberi gazeteden okuyoruz: “Mardin’in Nusaybin ilçesi Fırat Mahallesi’nde hendekleri kapatmaya ve barikatları kaldırmaya çalışan polis ekiplerine PKK’lı teröristler tarafından otomatik silahlarla ateş açıldı. İlk ateşte biri ağır 2 polis memuru yaralandı. Nusaybin Devlet Hastanesi’ne kaldırılan polis memurlarından Özel Harekât Şube Müdürlüğü’nde görevli Mesut Demirkan (38), yapılan müdahaleye rağmen şehit oldu.Şehidin eşi Zehra Demirkan (38), kızları Zeynep (12), Rabia (8) ve oğlu Kaan’ın (3) Ankara’da oturdukları belirtildi. 16 yıllık polis olan Şehit Mesut Demirkan’ın Ankara’da görevliyken, 17 gün önce geçici görevle Nusaybin’e gittiği bildirildi...”
Bu polis memurlarının öykülerini şehit olduklarında arkalarından ağlayan çocuklarının feryatlarından biliyoruz:
- Babam bizi okutabilmek için kendini feda etti...
Bu polisler Güneydoğu’ya adam öldürmek için gitmiyorlar. O cehennem noktasına çocuklarını okutabilmek için mecbur olduklarından yollanıyorlar. Ve kalleş bir kurşun her şeyi bitiriyor. Bu kalleşliğin adı HDP’lilerin ağzında “halk savaşı”dır... Kaza kurşunuyla bir sivil ölse katil devlet diye ortalığı ayağa kaldıranlar teröristlerin şehit ettiği güvenlik görevlilerini ve onların çocuklarını ise can saymıyor, savaşta zafer kazanmış gibi seviniyorlar. Sonra da insanım diye ortalıkta dolaşıyorlar...
Şaşkın ve taşkın...
Diyarbakır’ın Sur ilçesine bir haftadır giremeyen... Rus uçağını düşürdükten sonra Suriye sınırının ötesine geçemeyen... Sınırda 98 kilometrelik alanı kapatamayan ordumuz, hangi akla hizmet ettiğini bilmediğimiz bir emirle Irak’a girdi, Başika bölgesinde bir üs kurmaya teşebbüs etti. Ve başına gelmeyen kalmadı. Meğer Irak’a girmek için Bağdat hükümetinden izin almak gerekirmiş! İzinsiz harekâtı ABD bile onaylamazmış... Türkiye’yi Musul’a çağırdığı söylenen vali de kentin eski valisi imiş. Hükümetimiz bunları Başika’ya askeri birlikleri gönderdikten sonra öğrendi. Şimdi itibar yitirmeden geri çekilmenin yollarını arıyor. Derken bu arada:
- Bağdat hükümeti Türk mallarına ambargo koydu.
- İran gaz sevkiyatını yüzde 50 azalttı..
- Ruslar Akkuyu Santral ihalesini iptal etti...
Bu haberlerin kesinlik derecesini bilmiyoruz. Ancak şunu biliyoruz...
Bütün komşularla gırtlak gırtlağa gelmiş durumdayız.
Ve bu kış çok muhtemelen çok üşüyeceğiz...
* * *
Bugün Dünya İnsan Hakları Günü... Meslektaşlarımız Can Dündar ve Erdem Gül haksız tutukluluğun ikinci haftasını hapiste geçirirken NOKTA dergisi yöneticilerine 20 yıla kadar hapis istendiği haber veriliyor...
Dış dünyada antidemokrat olarak damgalanmayı umursamayan iktidar, dış politikada da saldırgan olarak damgalanmayı önemsemiyor. Ya da attığı ve atacağı hiçbir adımın yaratacağı etkiyi hesaplayamıyor...
HAZİNE
CHP’li Murat Hazinedar İstanbul’da hakkında en çok şikâyet ve şaibe bulunan belediye başkanı. Son kongrede adamları kaybedince çılgına dönen Beşiktaş Belediye Başkanı Hazinedar’ın muhaliflerin iş yerlerini kapatmaya kalkıştığı, partililerin de direniş komiteleri kurduğu bildiriliyor.
Bir süre önce CHP Genel Merkezi’nin kurduğu üç kişilik bir heyet, şaibeli belediye başkanlarını incelemeye başlamış, ilk olarak da Murat Hazinedar’ın suç dosyasını ele almıştı. Komitenin çalışmalarını tamamladığı ve Hazinedar’ın kesin ihracını tavsiye eden bir raporu Genel Merkez’e verdiği söyleniyor. Ancak Genel Merkez, aradan 1.5 ay geçtiği halde Hazinedar’ın dosyasına el atmıyormuş. Neden? Herkes onu merak ediyor...
Yandaş medya “Rus uçağı tuzak mıydı?” diye soruyor.
Tuzaktır.. Ya da komplodur...
Arkasında da muhtemelen Cemaat vardır... AKP iktidarı hata yapmayacağına göre...
Akif Kökçe
HAK
Bugün 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü... İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabulünün 67. yıldönümü... Prof. Rona Aybay, “İnsan Hakları Hukuku” adlı kitabını bu gün elimize geçecek şekilde göndermiş. Teşekkürle aldık. Kitabın ön kapağında insan hakları konusunda Yaşar Kemal’in “Ağacın Çürüğü” adlı kitabından alınma bir tanım var. Doğal bir tanım. Şöyle:
“İnsanlar dünyaya geldikten sonra, ellerinden alınamaz, ya da alınmaması gereken birtakım haklara sahip olurlar: Yaşamak hakkı, yemek hakkı, doymak hakkı, başını sokacak bir deliği bulmak hakkı, işkence edilmemek, tutsak olmamak, sömürülmemek hakkı, eğlenmek, dinlenmek, gülebilmek hakkı... Ne bileyim ben, bir sürü hak... Bunların hepsi insanların insanca yaşamasını sağlarlar.”
Melih Aşık - Milliyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları