Tarih:
12.03.2013
Halka soralım
Melih Aşık, ''Başbakan Erdoğan barış ve çözüm adı altında 'başkanlık' sistemini öne sürüyor''...
Siz barış istemiyor musunuz? Gelecekle ilgili küçük bir soru sormaya niyetleniverin... Üzerinize çullanan soru bu oluyor... Biraz daha üstelerseniz barışı sabote ediyor oluyorsunuz...Oysa insanın sorası gelen çok soru var...
Başbakan Erdoğan barış ve çözüm adı altında “başkanlık” sistemini öne sürüyor... Öcalan ise sözcükleri değiştirmekle birlikte her zaman “Özerk Kürdistan” modelini...
Başbakan’ın başkanlık istediği açık... Peki karşılığında ne öneriyor?
Çözüm önerisi nedir?
Orhan Bursalı arkadaşımız Cumhuriyet’teki köşesinde diyor ki:
“Başbakan kendi çözüm paketini açıklasın... Paket referanduma sunulsun... Halk barış koşullarını kabul ediyor mu etmiyor mu sözünü söylesin...”
Böyle olunca ne Başbakan’ın baldıran zehiri içmesine gerek kalır, ne siyasi hayatını tehlikeye atmasına..
Bütün tehlikeler pazarlıkların gizli tutulması ve halkın önüne aniden hazmedemeyeceği çözümlerin konulması sonucu baş gösterir...
AKP sıkıştı... Sürece CHP’yi de katmak, yükün yarısını onun sırtına yüklemek istiyorlar... Oysa...
“30 yıldır bu sürece kanını, canını, malını döken bu millet değil mi? Bu sürecin çözümüne milleti neden katmıyorsunuz?”
Saddam’ın ardından...
Onu bütün dünya Saddam’ın heykelini yıkan adam olarak tanıyor. Eski bir halterci ve motosiklet tamircisi olan El Caburi, elinde balyozla Saddam’ın heykelini yıkanların en önünde yer almıştı 2003’te.. İşte o El Caburi konuşuyor Guardian gazetesine:
“O heykeli yıktığım için şimdi çok pişmanım. ABD’lilerin hakimiyeti Saddam’ın diktatörlüğünden daha beter. Bugünlere gelineceğini bilseydim asla bu işe kalkışmazdım...”
Saddam’ın devrilmesi hem Irak’a hem Türkiye’ye faleket getirdi. Irak yakıldı yıkıldı. Bugün bir türlü doğrulamıyor. Türkiye içinse Saddam’ın gitmesi terörün hortlaması sonucunu verdi. Ülkemizi bölünmenin eşiğine getirdi... Amerikan çıkarları ile bölgenin çıkarları çatışıyor. Amerikan çıkarlarına uygun politikalar bölgenin istisnasız tüm ülkelerine felaket getiriyor. Bunu hâlâ anlamadık mı?
Koyun aldatma...
Hemen her gün gazetelerde yeni içki yasağı haberleri okuyoruz... İrfan Öztürk diyor ki...
- İçkiyi yasaklayacağınıza hukuksuzluğu, zulmü, keyfiliği, rüşveti, yolsuzluğu, kalpazanlığı, sahtekarlığı, yasa dışı kadrolaşmayı, israfı yasaklayın da size teşekkür edelim...
Meclis’te “Halk Günü” uygulaması başlatılıyormuş. Aman başlatılsın ki halk nasıl bir Meclis seçtiğini görsün!
Fahrettin Fidan
Kadir
Ölenlerin arkasından iyi konuşulur... Ancak Kadir, iyi sözcüğünün bile tarif edemeyeceği kadar iyi bir adamdı. Arkadaşlarının onun ardından yazdığı gibi :
“Çalışkanlığıyla, tertemiz kalbi, saf duyguları, güler yüzüyle gazetenin en aranılan insanı”ydı... Ne zaman bir gece değişikliği gerekse hemen Kadir’i bulurduk. Öylesine içten koştururdu her işe...
Milliyet’te müstahdem olarak çalışan fakir bir babanın oğluydu Kadir. 12 yıl önce stajyer gece sekreteri olarak işe başlamıştı. Aradan geçen zamanda yükseldi, birinci sayfanın emanet edildiği adam oldu. Birkaç gün önce kapıda rastladığımızda fazla mesai yaptığını gündüzden işe gelip gece yarısına dek çalıştığını söylemişti. Görünüşte turp gibiydi ama meğer öyle değilmiş. Üç gün önce hastaneye kaldırılmış... İki gün içinde bir melek gibi sessizce ayrıldı aramızdan. Nur içinde yatsın...
Tüm basında Kadir kadar ağır çalışan pek çok meslektaşımız var. Gazeteler özellikle gece çalışanlarına ihtimam göstermeli. Mesela en az yılda bir zorunlu genel tıbbi kontrolden geçirilmeli çalışanlar.
Kadir’in acısı tekrarlanmamalı...
Haberin başlığı: “Türkleri kızdıracak film İtalya’da vizyona giriyor.” En azından iktidar ve muhalefet liderleri buna kızmaz.. Onlar “Biz Türk’üz” demiyor ki...
Ergenekon Davası’nda, sanıkların reddi hakim talebi “yargılamayı uzatmaya yönelik olduğu” gerekçesiyle reddedilmiş. “Uzatmak” demişken; 11 Eylül iddianamesi 7 sayfa, Ergenekon iddianamesi 17 bin sayfa...
Akif Kökçe
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları