Hatay’da operasyon!

Melih Aşık; Bakalım Hatay’da 3389 hatalı oy bulabilecekler mi?

AKP, Yalova’dan sonra Hatay’da da kısıtlılar oy kullandığı gerekçesiyle seçimin iptalini istedi. YSK bunun üzerine aldığı ara kararla Hatay İl Seçim Kurulu’na söz konusu iddianın araştırılması talimatını verdi. Oradan gelecek sonuca göre YSK seçimi iptal edecek ya da etmeyecek. İktidar, iptal kararı verilmesi durumunda yenilenecek seçimden başarılı çıkmak için şimdiden kolları sıvamış, o çerçevede bazı “operasyonlara” başlamış durumda. Onların neler olduğunu CHP Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu’dan dinliyoruz.
“AKP’nin seçime itiraz etmesinin hemen ardından Hatay Adliyesi’ndeki Adalet Komisyonu Başkanı değiştirildi. Tayin dönemi olmamasına rağmen İl Seçim Kurulu Başkanı ile Defne İlçe Seçim Kurulu Başkanı’nın tayinleri çıkarıldı. Bilindiği üzere bu makamlardaki kişiler seçimlerin adil ve dürüst yapılması konusunda yasalarla yetkili ve görevli kılınmış kişilerdir. Onların yerine ne nitelikte kişilerin geleceğini tahmin etmek zor olmasa gerek.”
Bu arada hukuku temsil eden YSK’nin marifetlerine ne demeli...
YSK oy kulunma hakkına sahip olmayan “kısıtlı”larla ilgili yeterli araştırma yapmıyor. Onlara seçmen kartı gönderiyor. Ancak itiraz üzerine kısıtlıların oylarını iptal ederek sonucu değiştirebiliyor.
Bakalım Hatay’da 3389 hatalı oy bulabilecekler mi?

Ne anladığı önemli

Başbakan’ın 1915 olaylarına ilişkin bildirisi iyi hazırlanmış bir metindi. Dedi ki:
- Osmanlı İmparatorluğu vatandaşı herkes gibi Ermenilerin de o dönemde yaşadıkları acıların hatıralarını anmalarını anlamak ve paylaşmak bir insanlık vazifesidir.
- 20. yüzyılın başındaki koşullarda hayatlarını kaybeden Ermenilerin huzur içinde yatmalarını diliyor, torunlarına taziyelerimizi iletiyoruz...
Güzel sözler... Ne var ki önemli olan anlatmak istediğiniz değil karşı tarafın anladığıdır.
Bu açıklama tarihi kırgınlıkları mı onaracak yoksa taleplerde yeni paragraflar mı açacak...
Unutmayınız ki karşı taraf 3 T yani Tanıma, Tazminat, Toprak taleplerinden bir adım geri atmış değildir... Nitekim ABD’deki güçlü Ermeni Ulusal Komitesi şu açıklamayı yapmakta gecikmedi:
“Yalnızlaşan Ankara inkarı yeniden ambalajladı.”
Ermenistan Cumhurbaşkanı da yıllardır durduğu yerden bir milim kamıldamadı. Mesajında şunu söyledi:
“Osmanlı Türkiye’sinin takipçileri inkar politikasını sürdürdükçe soykırım devam ediyor demektir.”
Eski ABD büyükelçilerimizden Nüzhet Kandemir noktayı koyuyor...
- Türkiye öteden beri 1915 olaylarında ölen her milletten insanlar için üzüntü beyan edegelmiştir. Ama bu kez sadece Ermenilere bir taziye mesajı gönderilmesi bunun bir özür mesajı ve taviz olarak algılanmasına yol açacaktır... Türkiye’nin tezlerinde büyük gedik açacaktır.

OTUR

Eskişehirli dostumuz Tarık Erden devlet büyüklerine öneride bulunuyor:
“23 Nisanlarda artık çocuklar büyüklerin yerine geçmesin.
Büyükler çocukların yerine geçsin.
Örneğin Başbakanımız sanayi çarşısında çalışan 12 yaşındaki çırağın yerine geçsin.
Mesela Cumhurbaşkanı, Çocuk Esirgeme Kurumu’nda bir süre kalsın.
Aile Bakanı bir çocuk gelinin evinde birkaç dakika geçirsin.
Sağlık Bakanı tinerci çocukların semtine bir uğrasın.
İçişleri Bakanı ‘Berkin ölümsüzdür’ dedikleri için polis saldırısına uğrayan çocukların safında dursun birkaç dakika.
O çocukların sizin halinizden anlamasına gerek yok.
Siz onların halinden anlayacaksınız.
O yüzden vazgeçin bu koltuğa çocuk oturtma tiyatrosundan.”

23 Nisan’da çocuklar gözaltına alındı.
Cumhuriyet karşıtı politikanın gereği:
23 Nisan çocuklara, 29 Ekim ulusalcılara, 1 Mayıs emekçilere yasak...
Akif Kökçe

KUTSAL

Sendika Başkanı Taksim için; burası bizim kutsalımızdır, demiş...
Başbakan kızmış:
- Burası bizim kutsalımızdır, diyor, lafa bak yaa, nasıl bir kutsalsa...
Belli ki Başbakan, “kutsal”ın anlamını tam bilmiyor...
Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük’ündeki 2. ve 3. anlamlara dikkat:
1. Güçlü bir dini saygı uyandıran...
2. Tapınılacak ya da yolunda can verilecek derecede sevilen...
3. Bozulmaması, dokunulmaması, karşı çıkılmaması gereken, üstünde titrenen.
4. Tanrıya adanmış olan...
Sendika Başkanı “Kutsal”ın anlamını pekâlâ biliyor da...

Melih Aşık - Milliyet