Tarih:
16.02.2016
Hedef Cumhuriyet
Melih Aşık; Gençlik Parkı’nın ana kapısının tam karşısındaki meydanın halk arasındaki adı ''Hergele Meydanı''ydı. Son yıllarda otopark olarak kullanılıyordu.
Gençlik Parkı’nın ana kapısının tam karşısındaki meydanın halk arasındaki adı “Hergele Meydanı”ydı. Son yıllarda otopark olarak kullanılıyordu. Birkaç yıl önce üzerinde devasa bir cami inşaatı başladı. İnşaat bitmek üzere. Ama o biterken hemen yanındaki bir bina... Mimarlık fakültelerinde “Yakın Cumhuriyet döneminin simgesel binalarından” olarak gösterilen İller Bankası binası yıkılmak isteniyor. Hatta boşaltılmasına bile başlandı. Ankara Mimar Odası Başkanı Tezcan Karakuş Candan’la bu konuyu konuştuk.- Bina neden yıkılmak isteniyor?
- Yıkım için açıklanan sebep; caminin daha görünür olması. Aynı gerekçeyle caminin öbür tarafında kalan TİKA binası da yıkılacak.
- Sebep sadece camiyi daha görünür kılmak mı?
- Hayır, asıl sebep Çankaya - Ulus aksındaki yakın Cumhuriyet döneminin simge binalarını teker teker ortadan kaldırarak, yerine bugün işbaşında olan zihniyetin kendi simgelerini koymak istemesi. Bu nedenle daha önce Sıhhıye’deki Etibank ile Zafer Meydanı’ndaki Danıştay binası bu kafanın kurbanı oldu. Cumhuriyet’in bu temsil aksı üzerinde hiç ibadethane yoktu. Bu arada o eksikliği! de gideriyorlar. Kulağımıza daha vahim haberler de geliyor.
-Ne gibi haberler?
-Söz konusu cami ibadete açıldıktan sonra, caminin bu kadar yakınında opera olur mu, denilerek mevcut opera binasının yıkılacağı haberleri!
Öcalan’ın marifeti!
Sabah gazetesinin haberine göre “Emniyet’in hazırlayıp ABD Dışişleri’ne yolladığı 55 sayfalık raporda PYD’nin Öcalan’ın talimatıyla kurulduğu anlatılıyor”muş.
Hangi tarihte kurulmuş PYD... 2003 yılında... Öcalan o sırada nerede? İmralı’da hapiste. Peki PYD’yi nasıl kurmuş... Avukat görüşmelerinde verdiği talimatlarla...
Rapora göre PYD’nin adı da Abdullah Öcalan tarafından belirlenmiş.
Öcalan avukatlarla görüşürken devlet onu dinlemiyor muydu? Elbette dinliyordu. Peki dinlerken Öcalan’ın örgüt kurduğunu anlamadı mı? Anladıysa neden engel olmadı?
Gazeteci Müyesser Yıldız, bu konuda Amerikalıların Ankara’ya sorabileceği soruları sıralamış:
- Öcalan o talimatları verirken, siz ne yapıyordunuz?
- Gözünüzün önünde PYD’yi kurduran Öcalan’la daha sonra masaya oturan, ona postacılar, sekreterler tahsis eden, iktidara, MİT’e iç ve dış politikada “akıl vermesini” sağlayan kimdi?
- Ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm biri, terör örgütü kurmaya ve yönetmeye devam ettiğine göre, hakkında herhangi bir dava açıldı mı?
***
PKK - PYD ilişkisi için uzun ve çelişkili raporlara gerek var mı? Geçenlerde Moskova’da açılan PKK bürosunda Öcalan’ın resminin baş köşede yer alması ve duvardaki haritada da Türkiye’nin Güneydoğu’sunun Kürdistan olarak gösterilmesi örgütün kimliğini ispata gerek kalmayacak şekilde ortaya koymuyor mu?
Savaş
Zaruret olmadıkça savaş cinayettir...
Bunu ömrü savaş meydanlarında geçmiş büyük Atatürk söylüyor.
Bugün Türkiye’yi yönetenlerin ise savaş hakkında pek fikirleri olmadığı anlaşılıyor. Çünkü sürekli savaşa davetiye çıkaran eylemlerde bulunuyorlar.
Cizre ve Sur... Bu iki ilçedeki hendeklerle zor başa çıkan ordunun Suriye bataklığına girdiğini düşünün... Oradan yıllarca çıkamayız. Üstelik merkezi Türkiye olacak bir üçüncü dünya savaşının da fitilini ateşlemiş oluruz...
Amerika “Yapmayın” diye uyarıyor. Rusya “Üçüncü dünya savaşı çıkabilir”, kaygısında. İran tepkili. Ne hukuki durum ne askeri durumumuz savaşa uygun değil.
Peki o efelenmeler, o kuru sıkı atışlar niye? Rahat mı batıyor?
Yurtiçinde giriştiği haksız savaşları
medya, polis ve yargıyla kazanmaya alışan bir iktidar
yurtdışında savaşa girerken bir daha düşünmeli…
Akif Kökçe
SAFİR
Suriye’den gelenler için çoğunlukla “Suriyeli mülteciler” tanımı kullanılıyor. Doğru mu bu tanım? Hayır... CHP eski Mv. Ahmet Ersin anlatıyor:
“Türkiye, Mültecilerin Hukuki Statüsüne Dair 1951 yılında kabul edilen Cenevre Sözleşmesi’ni, 1961’de ciddi bir coğrafi sınırlama çekincesiyle imzalamıştır. Sözleşmeyi imzalayan devletler, mültecilere kendi yurttaşlarına uyguladıkları muamelenin aynını uygulamak zorundadır. Türkiye ise sözleşmeye koyduğu çekincelerin gereği, sadece Avrupa ülkelerinden gelenlere mülteci statüsü tanımakta, Asya, Afrika ve Güney Amerika ülkelerinden gelenleri mülteci veya sığınmacı kabul etmemektedir. Onlara ‘misafir’ demek daha doğrudur.”
Melih Aşık - Milliyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları