Tarih:
20.04.2014
Hediyeler kimin?
Melih Aşık; Cumhurbaşkanı Gül’ün hediyeleri götüreceği anlaşılıyor. Muhtemelen değersiz gördüklerini Köşk’te bırakacaktır...
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Köşk’ten ayrılmasına yakın, görevi süresince kendisine verilen hediyeleri Köşk’te bırakacağını açıklamış ve bunların bir listesini yayınlamıştı... Liste şöyleydi:Halı (30), kilim (13), tablo (55), Kuran-ı Kerim (4), kalem takımı (4), tüfek-tabanca (4), kılıç - kama - balta ve mızrak (24), saat (4), madalyon (7), nişan-berat (4), heykel (23), Süs eşyası gümüş - porselen ve mermer (86), süs eşyası cam - bakır - toprak - tahta (83), maket (11), tabak (16), gümüş tepsi (5), vazo (22), kutu (15), çay - kahve, çatal - bıçak takımı (15), çanta (1), takı eşyası (9), mask (2), ev eşyası - sandalye (2), sehpa (1), şifonyer (1), şehir anahtarı (1), müzik aleti (1), plaket - flama - bayrak rozet (77), kitap - kaset - albüm - belge ve broşür (179), kumaş menşeli hediyeler; kaftan - yerel giysiler - masa örtüsü (50), madeni hatıra paralar (27), resim - fotoğraf - portre (71), öğrenci kabullerinde öğrenciler ile il ziyaretlerinde verilen hediyeler (396)...
Peki Abdullah Gül ne yapacak?
Sezer hediyelerin Cumhurbaşkanlığı makamına verildiğini düşünürken, Gül bunların şahsına verildiği görüşündedir. Birkaç yıl önce Suudi Arabistan Kralı’ndan ne tür hediyeler aldığı sorulduğunda bunları yanıtsız bırakan Gül sonunda şu açıklamayı yapmıştı:
“Bu hediyeler devleti temsilen cumhurbaşkanlarının şahsına verilmekte olup bugüne kadar görev yapan cumhurbaşkanlarımızın verilen bu tür hediyelerin kayda geçirilmesine ilişkin standart ve yerleşmiş bir uygulamaları bulunmamaktadır.”
Cumhurbaşkanı Gül’ün hediyeleri götüreceği anlaşılıyor. Muhtemelen değersiz gördüklerini Köşk’te bırakacaktır...
Evren'i aratır
Kemal Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı söz konusu olunca:
- Yeni bir Kenan Evren istemiyoruz, diyor...
Oysa büyük ihtimalle Evren’i arayacaktır...
Kenan Evren cumhurbaşkanlığı döneminde Anayasa’nın verdiği yetkileri kullanmadı.
Ülke yönetimini hükümetlere bıraktı.
Basın özgürlüğüne ayak uydurmaya çalıştı. Hiçbir gazeteciyi dava etmedi.
Evren, görevi bıraktıktan sonra yazdığı “12 Eylül’den önce ve sonra ne demişlerdi?” adlı kitabında bizim esprilerimizden örnekler vererek şikâyet eder. Ama ne dava açmış ne patrona şikâyet etmiştir... Ali Baransel’in naklettiği aşağıdaki olay ünlüdür.
Seçim henüz yapılmamış. Milli Güvenlik Konseyi iş başında... Ali Baransel Çankaya Köşkü’nde Orgeneral Kenan Evren’in basın müşaviri... Bir sabah Konsey üyelerinden biri Ali Baransel’i telefonla arıyor, gazetelerden birindeki fıkraya dikkati çekiyor, bu konuda Kenan Paşa’nın fikrini almasını istiyor... Fıkra şudur...
Şili Diktarörü Pinochet’ye sormuşlar:
- Turşu karmak mı zordur, cunta kurmak mı?
Pinochet şu yanıtı veriyor:
- Tabii turşu kurmak... Bir teneke hıyar bulacaksınız, tuzlu suya basacaksınız, limon sıkacaksınız, haftalarca bekleyeceksiniz... Dünya kadar iş... Oysa cunta kurmak için üç hıyar kafidir...
Baransel her sabah olduğu gibi o gün de Konsey Başkanı Evren’e basın özetlerini sunuyor. Araya, yukardaki fıkrayı sıkıştırıyor. Kenan Paşa üzerine alınma ve sinirlenme alametleri gösteriyor. Her zaman basından yana olan Baransel yine meslektaşlarını kolluyor:
- Fakat efendim dikkat buyrun beş demiyor üç diyor...
Evren bir daha bakıyor, yumuşuyor:
- Haklısın, diyor; adam beş dememiş üç demiş...
Evren o gün fıkranın üzerinde daha fazla durmuyor.
KES
AKP - Cemaat savaşı ne oldu?
Sanırız ateşkes ilan edildi..
Bir taraf tape yayınını durdurdu.
Öteki taraf da çete, casus, örgüt, ajan gibi suçlamaların ötesine geçmedi.
Cemaat’e yönelik herhangi bir suç duyurusu, soruşturma vs yok...
Gelelim konumuza...
Melih Gökçek, Başbakan Erdoğan’a “Sizi Cemaat ile savaşınızda yalnız bıraktım, özür dilerim” dedi geçenlerde. Neden AKP - Cemaat kavgasına katılmamış. Açıklamadı.
Duruma bir Karadeniz fıkrasıyla ışık tutalım:
Temel yolda rastladığı İdris’e sitemde bulunmuş:
- İki ay hastanede yattum bir tek gün ziyaretime gelmedun...
İdris’ten cevap:
- İyileşeceğini sanmayidum...
Erdoğan; “Köşke çıkarsam yetkilerimi kullanır, halkın cumhurbaşkanı olurum” diyor.
Madem öyle, Ahmet Necdet Sezer bu yetkilerin pek azını kullandığı halde yıllarca niye eleştirdiler?
Akif Kökçe
GARCIA
- Hayatta önemli olan başınıza gelen değil sizin onu nasıl hatırladığınızdır.
- İnsanların yaşlanınca rüyalarını unuttuğu doğru değildir, rüyalarını unuttukları için yaşlanırlar.
- Gözyaşlarınızı kimse hak etmez ama hak eden varsa sizi zaten ağlatmaz.
- Benim için şu anda senin ve benim var olduğumuzu bilmem yeterlidir.
- İnsan annesi doğurduğunda doğmaz... Hayat onların kendilerini yeniden doğurmasını zorunlu kılar.
- Gerçek dost elinizi tutarken kalbinize dokunandır.
- Bütün insanların üç hayatı vardır: Kamu, özel ve gizli.
- Birisi sizi istediğiniz gibi sevmiyorsa onun sizi bütün kalbiyle sevmediğini göstermez.
- Bir insanı özlemenin en kötü şekli yanında durup asla sizin olmayacağını bilmenizdir.
- Bir şey bitiyor diye üzülmeyin, zamanında başladığı için sevinin.
- Evlilikte problem mi... Gece seviştikten sonra biter, ama her sabah kahvaltıdan önce başlamak zorundadır.
G. G. Marquez
Melih Aşık - Millyet
Evren'i aratır
Kemal Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı söz konusu olunca:
- Yeni bir Kenan Evren istemiyoruz, diyor...
Oysa büyük ihtimalle Evren’i arayacaktır...
Kenan Evren cumhurbaşkanlığı döneminde Anayasa’nın verdiği yetkileri kullanmadı.
Ülke yönetimini hükümetlere bıraktı.
Basın özgürlüğüne ayak uydurmaya çalıştı. Hiçbir gazeteciyi dava etmedi.
Evren, görevi bıraktıktan sonra yazdığı “12 Eylül’den önce ve sonra ne demişlerdi?” adlı kitabında bizim esprilerimizden örnekler vererek şikâyet eder. Ama ne dava açmış ne patrona şikâyet etmiştir... Ali Baransel’in naklettiği aşağıdaki olay ünlüdür.
Seçim henüz yapılmamış. Milli Güvenlik Konseyi iş başında... Ali Baransel Çankaya Köşkü’nde Orgeneral Kenan Evren’in basın müşaviri... Bir sabah Konsey üyelerinden biri Ali Baransel’i telefonla arıyor, gazetelerden birindeki fıkraya dikkati çekiyor, bu konuda Kenan Paşa’nın fikrini almasını istiyor... Fıkra şudur...
Şili Diktarörü Pinochet’ye sormuşlar:
- Turşu karmak mı zordur, cunta kurmak mı?
Pinochet şu yanıtı veriyor:
- Tabii turşu kurmak... Bir teneke hıyar bulacaksınız, tuzlu suya basacaksınız, limon sıkacaksınız, haftalarca bekleyeceksiniz... Dünya kadar iş... Oysa cunta kurmak için üç hıyar kafidir...
Baransel her sabah olduğu gibi o gün de Konsey Başkanı Evren’e basın özetlerini sunuyor. Araya, yukardaki fıkrayı sıkıştırıyor. Kenan Paşa üzerine alınma ve sinirlenme alametleri gösteriyor. Her zaman basından yana olan Baransel yine meslektaşlarını kolluyor:
- Fakat efendim dikkat buyrun beş demiyor üç diyor...
Evren bir daha bakıyor, yumuşuyor:
- Haklısın, diyor; adam beş dememiş üç demiş...
Evren o gün fıkranın üzerinde daha fazla durmuyor.
KES
AKP - Cemaat savaşı ne oldu?
Sanırız ateşkes ilan edildi..
Bir taraf tape yayınını durdurdu.
Öteki taraf da çete, casus, örgüt, ajan gibi suçlamaların ötesine geçmedi.
Cemaat’e yönelik herhangi bir suç duyurusu, soruşturma vs yok...
Gelelim konumuza...
Melih Gökçek, Başbakan Erdoğan’a “Sizi Cemaat ile savaşınızda yalnız bıraktım, özür dilerim” dedi geçenlerde. Neden AKP - Cemaat kavgasına katılmamış. Açıklamadı.
Duruma bir Karadeniz fıkrasıyla ışık tutalım:
Temel yolda rastladığı İdris’e sitemde bulunmuş:
- İki ay hastanede yattum bir tek gün ziyaretime gelmedun...
İdris’ten cevap:
- İyileşeceğini sanmayidum...
Erdoğan; “Köşke çıkarsam yetkilerimi kullanır, halkın cumhurbaşkanı olurum” diyor.
Madem öyle, Ahmet Necdet Sezer bu yetkilerin pek azını kullandığı halde yıllarca niye eleştirdiler?
Akif Kökçe
GARCIA
- Hayatta önemli olan başınıza gelen değil sizin onu nasıl hatırladığınızdır.
- İnsanların yaşlanınca rüyalarını unuttuğu doğru değildir, rüyalarını unuttukları için yaşlanırlar.
- Gözyaşlarınızı kimse hak etmez ama hak eden varsa sizi zaten ağlatmaz.
- Benim için şu anda senin ve benim var olduğumuzu bilmem yeterlidir.
- İnsan annesi doğurduğunda doğmaz... Hayat onların kendilerini yeniden doğurmasını zorunlu kılar.
- Gerçek dost elinizi tutarken kalbinize dokunandır.
- Bütün insanların üç hayatı vardır: Kamu, özel ve gizli.
- Birisi sizi istediğiniz gibi sevmiyorsa onun sizi bütün kalbiyle sevmediğini göstermez.
- Bir insanı özlemenin en kötü şekli yanında durup asla sizin olmayacağını bilmenizdir.
- Bir şey bitiyor diye üzülmeyin, zamanında başladığı için sevinin.
- Evlilikte problem mi... Gece seviştikten sonra biter, ama her sabah kahvaltıdan önce başlamak zorundadır.
G. G. Marquez
Melih Aşık - Millyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları