Hesap vakti
Melih Aşık; Koşullar çok müsait olmasına rağmen CHP öncülüğündeki Millet İttifakı 212, AKP öncülüğündeki Cumhur ittifakı 323 sandalye kazandı.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığına ne CHP üyeleri ne Parti Meclisi karar verdi.
Kemal Bey adaylık kararını kimseye sormadan kendisi aldı.
Altılı Masa’yı kendisi kurdu.
Adayı Altılı Masa’nın seçeceğini kendisi açıkladı.
Sonra Masa’ya bol keseden cumhurbaşkanı yardımcılığı, bakanlık ve milletvekilliği vaat ederek kendisini seçtirdi.
Anketlerde kazanacak aday olarak Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın adları öne çıkıyordu.
İyi Parti içinden “Kemal Bey’le kazanamayız” sesleri yükseliyordu.
Kılıçdaroğlu Yavaş ve İmamoğlu’nun yolunu kapattı, Masa’ya kendini seçtirdi.
Tüm sorumluluğu üstüne aldı.
Bu arada sadece kendisi kaybetmedi.
Partisi de kaybetti.
Koşullar çok müsait olmasına rağmen CHP öncülüğündeki Millet İttifakı 212, AKP öncülüğündeki Cumhur ittifakı 323 sandalye kazandı.
CHP’nin Meclis’e soktuğu 38 sağcı milletvekilinin desteğiyle Cumhur İttifakı Anayasa’yı değiştirecek sayıya (360) ulaşmış oldu.
CHP geçen seçime göre daha çok oy almasına rağmen Meclis’teki sayısı geçen seçimden daha aza indi. Laik Atatürkçülerin ağırlığı iyice azaldı.
Sonuçta ortada bir sorumluluk ve ödenmesi gereken bir hesap var.
Bu hesabı kim, nasıl ödeyecek?
ÇAR PETRO MİSALİ
“Yenile yenile yenmesini öğreneceğim.”
Bu tarihi söz bizim “Deli”, Rusların ise “Büyük” diye andığı Çar Petro’ya aittir.
Çar Petro sonunda yenmesini öğrenmiş, Poltava savaşında İsveç’i yenerek bugünkü Rusya’nın temellerini atmıştır.
Petro için geçerli olan bu özdeyiş başkaları için geçerli olmamıştır
Çoğu komutan yenile yenile sadece yenilmesini öğrenmiştir.
O yüzden ne askerlikte ne demokraside böyle heveslere izin verilmez.
Osmanlı’da savaş kaybeden vezirin başı vurulurdu.
Viyana fethini başaramayan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, dönüşte Belgrad’da idam edildi.
Demokrasilerde bir, en çok iki seçimde yenilen lider istifa eder, yerini o işi daha iyi yapabilecek başkasına bırakır.
Margaret Thatcher ya da Angela Merkel gibi liderler seçimi de beklememiş, partileri anketlerde oy kaybetmeye başlayınca istifa kararı almışlardır.
Siyasi partiler liderle birlikte ölmez. Lider partisini yaşatamayacağını anladığı anda önünden çekilerek nefes almasına izin verir.
Soylu bir lider kendisinden sonra başa geçebilecek yetenekte insanların önünü açar.
Görünürde mevcut liderden daha iyisinin bulunmaması o liderin koltukta kalması için mazeret diye öne sürülmez. İlkeler korundukça her görev için iyinin daha iyisi bulunabilir. Yoksa yetiştirilir.
Dönüp dolaşıp bu mevzulara gelinmesi bile hüzün vericidir.
HALK İNANMADI
Bu sütunda yıllardır yazıyoruz.
Ana muhalefet partisinin bir siyasi programı yoktur.
Yeni kurulan küçücük partilerin bile programı vardır da CHP Baykal’dan sonra, yani 15 yıldır bir program yapmamıştır.
İdeolojisi, siyasal çizgisi, ilkeleri yoktur.
Partinin il ve ilçe örgütlerinde görevli olup, vatandaşla temas eden partililer, hatta milletvekilleri, program olmadığı için, iktidara geldiklerinde hangi sorunu nasıl çözeceklerini halka anlatamamışlardır.
Partinin internet sitesinde eğitim politikaları, sosyal politikalar, vs. gibi başlıklar vardır. Ancak içleri boştur.
Partinin neler yapacağını Genel Başkan seçim kampanyasında bol keseden vaatlerle anlattı. Her kesime sınırsız kredi, hibe, ikramiye vaadi verdi. Ancak bunların hangi kaynaktan sağlanacağını bir türlü açıklayamadı.
İngiltere’ye yaptığı iki günlük seyahatte 300 milyar dolar kredi bulduğuna, 418 milyar doları kuruşuna kadar geri alacağına biraz hesap bilen kimse inanmadı.
İlke ve ideoloji olmadığı için eyyamcı bir politika öne çıktı. Oy nereden gelecekse oraya bir parmak bal çalındı. Kâh Kürtlere, kâh türbanlılara, kâh milliyetçilere, kâh Atatürkçülere şirin görünerek her tarafa mavi boncuk uzatıldı. Türbe ziyareti yapıldı, cuma namazına gidildi.
Sonuç mu? Evet, seçim adaletine ilişkin çok şikâyet var ama... Bir sonuç çok açık:
Halk sorunları Kılıçdaroğlu’nun çözeceğine, onun daha iyi bir iktidar oluşturacağına ikna olmadı!
CANNES
Cannes Film Festivali’nde en iyi kadın oyuncu ödülünü alan Merve Dizdar sahnedeki konuşmasında dedi ki:
“Filmde canlandırdığım Nuray karakteri, inandığı şeyler ve varoluşu için mücadele veren ve bu uğurda bedeller ödemek zorunda bırakılmış bir kadın. Onu tanımak ve anlamak için uzun uzun çalışmak isterdim ama ne yazık ki yaşadığım coğrafyada bir kadın olmak, Nuray’ın ve Nuray’ların duygusunu doğduğum günden beri ezbere bilmeyi gerektiriyor.”
Merve Dizdar’ın bu sözleri sağ kesimden eleştiri aldı. Yine sağ cenahtan bir gazeteci, Nihal Bengisu Karaca ise Merve Dizdar’ı savundu ve mesajında dedi ki:
“Ödülü alan mesajı verir, kusura bakmayın. Siz de ödül alın, çıkın o sahnede siz de mesaj verin.”
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları