Tarih:
09.03.2012
Hoca Götürmüş!
1990’lı yıllarda Tayyip Erdoğan’ın... Ardından Refah Partisi’nin “gizli kasası” olarak bilinen Süleyman Mercümek’in
1990’lı yıllarda Tayyip Erdoğan’ın... Ardından Refah Partisi’nin “gizli kasası” olarak bilinen Süleyman Mercümek’in... Son olarak Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın avukatlığını yapan Faik Işık bundan birkaç ay önce Habertürk televizyonunun canlı yayınında neler demişti?“Bizim arkadaşların Bosna’ya yardım diye topladığı paralar rahmetli Necmettin Erbakan’ın emriyle Körfez ülkelerinde repoya yatırıldı. Daha sonra bir kısmı Erbakan Hoca’nın uygun gördüğü yerlere harcandı. Erbakan Hoca’nın yakınında bu işleri yöneten birkaç kişiye, niçin repo yapıldığını, bunun haram olup olmadığını sorduğumda aldığım yanıt şu oldu: Hoca’mız, Türkiye’de cihat kazanılmadan başkalarına yardım edilmez, diyor. Bana kısaca, sen savunmanı yap, bu işleri sorgulama ültimatomu verdiler.”
Derkeeennnn, Milli Selamet Partisi’nin kuruluşundan beri Erbakan’ın en yakınında yer almış... Hoca’nın vefatına kadar öyle kalmış Oğuzhan Asiltürk önce 11 Eylül 2011 Pazar günü Saadet Partisi’nin Bursa’daki... Ardından Konya’daki toplantısında müthiş bir itirafta bulunuyor.
“Bosna paralarını Hoca değil, çocukları zimmetine geçirdi.”
Bunu söyler söylemez toplantıyı canlı olarak veren Erbakancı Konya TV, yayını birden kesiyor. Hemen ertesi gün de Erbakan Hoca’nın sesi olarak bilinen El - Aziz gazetesi Asiltürk’ü, “Kripto Ermeni” ve “münafık” olarak suçlayan yayınlara başlıyor.
O yıllarda Erbakan Hoca’nın “çekirdek kadrosu”nda yer alan tek isim Oğuzhan Asiltürk değildi tabii ki. Örneğin Abdullah Gül ve birçok AKP’li o kadronun önemli isimlerindendi. Acaba diyoruz... Bu isimler Bosna paralarının akıbeti konusunda bildiklerini kamuoyuyla paylaşmak istemezler mi?
Bir sorumuz da savcılara; harekete geçmeniz için daha başka ne gibi suçlamalar yapılması gerekiyor?
İleri manzaralar!
Demokrasinin “normal”ini aşmış, “ileri” aşamasına geçmiş bir ülkede ne gibi olaylara tanık olunur ne gibi manzaralarla karşılaşılır? Okurumuz İlke Hanım bu sorunun yanıtını merak edeceklere önceki günkü gazetelerden minik bir haber derlemesi yapmış. Buyurun, buradan yakın... Ya da okuyun:
- İnternette Başbakan’ı eleştiren 17 yaşındaki Balıkesir Cumhuriyet Anadolu Lisesi öğrencisi B.K.’nin bir yıl hapsi isteniyor.
- Eğitim - Sen’in düzenlediği mitinge katılan öğretmen Dengiz Sönmez polis copuyla kör oldu.
- Hopa davasında tutuklu arkadaşlarına destek için saçlarını kestiren Uludağ Üniversitesi öğrencilerine “çevreyi kirlettikleri” gerekçesiyle ceza verildi.
- Abdullah Gül’ün Bolu İzzet Baysal Üniversitesi’ni ziyareti sırasında çantalarında yumurta bulunan iki öğrenciye 160’ar lira para cezası verildi. Ayrıca rektörlüğün açtığı soruşturma halen sürüyor.
- Harçları protesto eden Süleyman Demirel Üniversitesi’nin 52 öğrencisine okuldan uzaklaştırma cezası verildi.
- İnsanlığa karşı işlenmiş suçlarda zamanaşımını kaldırılan yasa teklifinin öne alınmasını öngören CHP’nin teklifi AKP’li milletvekillerinin oylarıyla reddedildi.
- 15 yıldır aranan Sivas katliamı sanığı o süre içinde askere gitmiş, evlenmiş, doğan çocuğunu nüfusa kaydettirmiş, Emniyet’e başvurup ehliyet almış.
- Topkapı Sarayı’ndaki şaraplı konsere katılanları, “Başınızı gövdenizden ayırırız” diye tehdit eden ülkücü Mustafa Kayatuzu “eleştiri hakkını kullandığı” gerekçesiyle beraat ettirildi.
Murdoch
Başbakan Erdoğan önceki gün konuşurken hapiste tutuklu olan gazeteci sayısının yüz küsur değil sadece 6 olduğunu söyledikten sonra, “dünyanın başka yerlerinde böyle şeyler olmadığını söyleyenler yalancıdır, daha geçen hafta İngiltere’de polise rüşvet vermek suçlamasıyla gazeteciler tutuklandı” dedi...
Ancak nedense ek bilgiyi vermedi. Verse şöyle diyecekti:
- İngiltere’de polise verilen rüşvet dün beni ziyaret eden Sabah grubunun talibi Murdoch’un kasasından çıktı...
Tayyip Erdoğan, “Hapistekiler gazeteci değil” demiş.
Doğrudur. Kimi overlokçu, kimi makastar, kimi son ütücü!
Fahrettin Fidan
Bumm!
Tuncer Bahcıvan arkadasımız uyarıyor...
“Haberin başlığı şu: ‘Sig Sauer’li koruma’. Konusu, sayın Başbakanımızın muhterem eşleri Emine Hanım, Uludere’ye gitmiş. Haberde hanımefendiyi koruyan Başbakanlık korumalarının taşıdığı tüfeklere atıfta bulunuluyor. Tabancaları da Sig Sauer markaymış...
Dünyada habere böyle yaklaşan bir mantık var mıdır? Korumaların taşıdığı silahlar o habere başlık olur mu? İçinde silahın reklamı sayılabilecek cümleler kullanılır mı?
Bana sorarsanız polis yanlış tüfek seçmiş. Hele tabanca P-226 ise kötü seçim. Aynen meşhur Ruger vakası gibi. Teşkilattan çok bilmiş birileri, o markanın en dandik tabancasını polise aldırmıştı. Kullanan polisler ciddi sıkıntılar yaşamıştı. Ben olsam neyi seçerdim, yazamam reklama girer.”
Kapı
AKP Milletvekili Volkan Bozkır’ın “Türkiye Devler Liginin kapısını zorluyor” açıklamasına yanıt CHP’li Faruk Loğoğlu’ndan geldi:
“- The Economist dergisi 2011 Demokrasi Endeksi’ne göre Türkiye 167 ülke içinde 88. sıradadır.
- Legatum Institute Dünya Refah Endeksi’nde Türkiye 110 ülke içinde 75. sırada ve Avrupa’nın toplumsal refah bakımından en geri ülkesidir.”
Türkiye hangi kapıyı zorluyor? Arka kapıyı mı?
Eğitim sistemi için düşünülen 4+4+4 taktiğinin uzun vadeli sakıncalarından biri de memleketi
“4 kadınla evlilik sistemi”ne götürme ihtimali olabilir mi?
Haldun Ertem
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları