Tarih:
12.07.2015
İsveç’te bir Türk!
Melih Aşık; ben de İsveç’e ayak basan ilk Türk işçilerindenim...Bu küçük tarihi olay da bir biçimde kutlanmamalı mı?Sonunda karar verdim... Bir plaket yaptıracağım...
Sene 1965, mevsim sonbahar... Üniversitenin birinci sınıfını bırakıp cebimde sadece 200 dolar, gönlümde sinemacılık hayalleriyle İsveç’e yollanmışım. Daha Malmö’ye ayak basmadan paralar suyunu çekmiş... Vakit geçirmeden Lund şehrinde lokanta işçiliğine başlamışım... Akademiska Föreningen, Grand Hotel, gibi lokantalar... Sonra Tetra Pak, Scan (Kavlinge) gibi fabrikalarda iş tutmuşum... Mülkiye’deki arkadaşlar ikinci sınıfı okurken ben İsveç’te bu aleme girmişim. O yılı öyle geçirmişim. Geçenlerde İsveç’ten gelen bir gazeteciyle sohbet ederken:- Bu yıl Türk işçilerinin İsveç’e gelişlerinin 50’inci yılı kutlanıyor, demez mi...
Benim de o sarışın ülkeye ayak basışımın tam 50. yılı... Demek ben de İsveç’e ayak basan ilk Türk işçilerindenim...
Bu küçük tarihi olay da bir biçimde kutlanmamalı mı?
Sonunda karar verdim... Bir plaket yaptıracağım...
Üzerinde İsveççe ve Türkçe:
“İlk Türk işçisi Melih Aşık’ın Lund şehrine gelişinin 50. yılı” gibi bir ibare bulunacak.
Önümüzdeki haftalarda Lund’a gideceğim.
Belediye Başkanından randevu isteyip bu plaketi bana vermesini rica edeceğim...
Herhalde kırmayacak benim götürdüğüm plaketi makamında bendenize takdim edecektir.
O tarihi anı resimleyerek ölümsüzleştireceğiz...
Peki sonra ne mi olacak? Plaketlerin sonu malum....Çocuklar, onlar olmazsa torunlar, evde kalabalık yapıyor diye plaketleri eskiciye satıyor...
Eskiciler de yere serdikleri gazete kağıdı üzerinde gelen geçene okutmak üzere sergiliyor.
Gelecekte eskici tezgahlarında gözünüze böyle bir plaket ilişirse...
Bilin istedim, öyküsü yukardaki gibidir.
Dert etmeyin!
Ufuk Şeyleri Dert Etmeyin, ABD’de çok satan bir kitap... Ufak nasihatler veriyor. Uygulaması zor olmayan nasihatler.
Mesela:
? Kusursuz olmayabileceğinizi kabullenin.
? Sizden başka herkesin bilgili olduğunu düşünün.
? Bırakın çoğu zaman başkaları haklı olsun.
? Kendinize sorun: Bir yıl sonra bunun bir önemi olacak mı?
? Gerçeği kabul edin: hayat adil değildir.
? Rasgele iyilikler yapın...
? Her gün birkaç dakikanızı sevecek birini düşünmeye ayırın.
? Eleştirme isteğinizi bastırın.
? Sırf gırgır olsun diye size yöneltilen eleştiriyi kabul edin.
? Başkalarının fikirlerinde biraz olsun doğruluk payı arayın.
? Kendi görüşlerinizden farklı makale ve kitap okuyun ve bir şeyler öğrenmeye çalışın.
? Sahip olmak istediğiniz şeyleri değil elde etmiş olduklarınızı düşünün.
? Canınız sıkılıyorsa bırakın sıkılsın. Bir süre sonra huzura erersiniz.
? Bir iyilik yapın ve karşılığını ne isteyin ne bekleyin.
? Başkalarını suçlamayı bırakın.
? Biraz yüzünüz gülsün.
? Bugün son gününüzmüş gibi yaşayın.
Vefat
CHP eski milletvekillerinden Onur Kumbaracıbaşı’ın annesi Mualla Hanım 97 yaşında vefat etti... Mualla Hanım’ı tanımıyoruz. Ancak bir sohbette Onur Bey onun ilginç bir sözünü aktarmıştı.
Onur Bey annesine, (o zamanlar 80’lerinde olmalıydı) sormuş:
- Şimdi kaç yaşında olmak isterdin anne?
- 60 yaşımda olmak isterdim, demiş Mualla Hanım...
Bu sözü o zaman garipsemiştik...
İnsan 20 - 30 yaşlarında olmak varken 60 yaşında olmak ister mi?
Ancak yaş ilerleyince Mualla Hanım’a hak verdik...
İnsanın gençlik yılları öylesine yorucu geçiyor ki...
Meslek endişesi, gelecek kaygısı, hevesler, beklentiler, yüreği kasıp kavuran duygular derken...
İnsan ancak 50 - 60 yaşına gelince rahat nefes almaya başlıyor.
Mualla Hanım’ı saygıyla uğurluyoruz...
“Allah dostları bir parça ekmek bulunca yarısını yoksula verir.
Padişah ise yedi ülkenin sahibi iken gözünü sekizinciye diker”
Şeyh Sadi
YALAN
Bir politikacı:
- Bütün politikacılar yalan söyler, demiş...
Bu politikacı doğru söylemiş.
İyi ama bu adam da politikacı olduğuna göre demek ki bütün politikacılar yalan söylemiyormuş.
Bütün politikacılar yalan söylemediğine göre demek ki o politikacı yalan söylemiş.
O politikacı da yalan söylediğine göre demek hepsi yalan söylüyormuş.
Demek ki o doğru söylemiş.
Doğru söylediğine göre demek ki hepsi yalan söylemiyormuş. Hepsi yalan söylemediğine göre demek ki o yalan söylemiş. O yalan söylediğine göre...
Bu fıkra böyle uzar gider. Kimse sonunu bulamaz...
Bağnazlar yaratmanın en şaşmaz yöntemi, öğretmeden inandırmaktır.
Voltarie
Melih Aşık-Milliyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları