Tarih:
16.03.2014
Kahraman memur!
Melih Aşık; Bir ülkede görevini yaptı diye memur kahraman ilen edilir mi? Etrafı gırtlağa kadar rüşvet çamuruna batmışsa edilir...
Bir ülkede görevini yaptı diye memur kahraman ilen edilir mi? Etrafı gırtlağa kadar rüşvet çamuruna batmışsa edilir... Teoman Dudak Coşkun geçen yıl İstanbul Gümrük Müdür Yardımcısı’dır. Rıza Zarrab’ın kuşkulu uçağına sahte belgeyle uçuş izni verilmesine karşı çıkıyor. Rıza Zarrab telefonda onun için diyor ki:“Neler yaptım ne vaatler ne şeyler... Yok yok yani adam almıyor.”
Bu adamın geçen yaz İstanbul’dan Gaziantep’e tayini çıkartılıyor...
Dürüst davrandığı için cezalandırılıyor.
Gelelim eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’a...
Başbakan Mersin mitinginde onu şöyle savunuyor:
“Ahlaksızca yalan uyduruyorlar. Zafer (Çağlayan) kardeşim için uydurdukları gibi, diğer kardeşlerim için uydurdukları gibi.”
Zafer kardeş de bu sözlerden cesaret alıyor. Önceki gün demeci patlatıyor:
- Bana saat verilmemiştir bunu söyleyen namerttir, şerefsizdir, ahlaksızdır.
Dünkü gazetelerde Zafer Çağlayan’ın kolundaki Patek Phillipe marka pırıl pırıl saatin görüntüleri yayımlanıyor. Saatin verildiği internete düşen fezlekelerde de açıklanıyor. Acaba kim ahlaksız, şerefsiz? Bil bakalım Zafer Çağlayan...
Dün sosyal medyada konuşulan bir başka isim Savcı Zekeriya Öz idi... Başbakan 17 Aralık günü soruşturmayı durdurmak için oğlunu arıyor:
- THY Müdürü Hamdi Topçu’yu ara Zekeriya Öz ile konuşsun...
Hamdi Topçu, Zekeriya Öz ile konuşuyor. Öz, “Haberim yok dosya dolu” diyor. Bilal bu durumu babasına aktarınca Başbakan’ın cevabı:
“Yalan söylüyor, hem haberim yok diyor, hem dosya dolu diyor...”
Tabii Zekeriya Öz için de tayin günleri başlıyor...
Siz bu kayıtlara, belgelere inanıyor musunuz? İsterseniz inanın...
İstemezseniz “Bunların hepsi montaj ve dublaj” deyip geçiniz..
Kanun namına!
Cumhuriyet yazarı Dr. Erdal Atabek dostumuz, “Modern Dünyada Değer Kayması ve Gençlik” adlı kitabında Cumhuriyet değerlerini anımsatıyor...
“Cumhuriyet toplumsal yararı önde tutardı. Günümüzde kişisel yarar önde tutuluyor” diyor...
Türk filmlerinde pek sık raslanan bir sahneyi anımsatıyor:
“Türk filmlerinin en önemli yerinde şu sözler duyulurdu:
‘Kanun namına’
Bu sözler duyulur duyulmaz herkes yerinde kalır, artık herhangi bir şey yapmak aklına gelmezdi. Suçlular ellerini kaldırır, yakalananlar teslim olurdu. ‘Kanun’ her şeyin üstündeydi. Kanun cumhuriyetin gücünü simgelerdi.
Kanun adamlarının gücü çok büyüktü, arkalarında bütün bir Cumhuriyet vardı. Cumhuriyet Savcısı bu kanunun temsilcisiydi.
Peki bugün hangi slogan geçerlidir:
‘Çete namına’
İhaleler bu sloganla alınıyor, bankalar el değiştiriyor, savcılar tehdit ediliyor...”
“Cumhuriyet toplumsal yararı önde tutardı. Günümüzde kişisel yarar önde tutuluyor” diyor...
Türk filmlerinde pek sık raslanan bir sahneyi anımsatıyor:
“Türk filmlerinin en önemli yerinde şu sözler duyulurdu:
‘Kanun namına’
Bu sözler duyulur duyulmaz herkes yerinde kalır, artık herhangi bir şey yapmak aklına gelmezdi. Suçlular ellerini kaldırır, yakalananlar teslim olurdu. ‘Kanun’ her şeyin üstündeydi. Kanun cumhuriyetin gücünü simgelerdi.
Kanun adamlarının gücü çok büyüktü, arkalarında bütün bir Cumhuriyet vardı. Cumhuriyet Savcısı bu kanunun temsilcisiydi.
Peki bugün hangi slogan geçerlidir:
‘Çete namına’
İhaleler bu sloganla alınıyor, bankalar el değiştiriyor, savcılar tehdit ediliyor...”
* * *
Erdal Atabek bu kitabı 10 yıl önce yazmıştı. Kanunsuzluk 10 yılda 15 kat arttı.
Öyle ki... İçişleri Bakanı kanunsuz emir veriyor.. Emri alan itiraz ederse “Sen merak etme kanunu değiştirir bunu suç olmaktan çıkartırız” diyebiliyor. Savcıyı bile gözaltına aldırmaya çalışıyor... Başbakan meydanlarda çocuğunu kaybetmiş aile hakkında uydurduğu iddialarla onları yuhalatıyor. Dürüstlük, namus, ahlak, izan, insaf, merhamet, hak, hukuk ve paralar sıfırlandığı gibi.. İnsanlık da sıfırlandı... Elde kaldı sıfır... Kanun artık sadece bir müzik aletinin adıdır.
KOŞU
Öyle ki... İçişleri Bakanı kanunsuz emir veriyor.. Emri alan itiraz ederse “Sen merak etme kanunu değiştirir bunu suç olmaktan çıkartırız” diyebiliyor. Savcıyı bile gözaltına aldırmaya çalışıyor... Başbakan meydanlarda çocuğunu kaybetmiş aile hakkında uydurduğu iddialarla onları yuhalatıyor. Dürüstlük, namus, ahlak, izan, insaf, merhamet, hak, hukuk ve paralar sıfırlandığı gibi.. İnsanlık da sıfırlandı... Elde kaldı sıfır... Kanun artık sadece bir müzik aletinin adıdır.
KOŞU
Gazeteciliğin en zor kulvarında.. Muhabirlikte yarım asırdan fazla gerçeğin peşinde koşan Vasfiye Abla’yı bu hafta sonsuzluğa uğurladık. Türkiye’nin ilk kadın adliye muhabiri olan Vasfiye Özkoçak, meslek yaşamında taşıdığı onuru tek cümleyle ifade ederdi:
“Ben hiç yalan haber yazmadım.”
Yalansız gazetecilik özlemiyle...
Ve saygıyla anıyoruz Vasfiye Abla’yı...
SAKSI
“Ben hiç yalan haber yazmadım.”
Yalansız gazetecilik özlemiyle...
Ve saygıyla anıyoruz Vasfiye Abla’yı...
SAKSI
Başarılarıyla gündeme gelemeyen bakanlar bu işi çam devirerek, zemzem kuyusuna işeyerek yapmaya çalışıyor... Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu da kervana katıldı... Saygın bir devlet adamına, 10. Cumhurbaşkanı Necdet Sezer’e “saksı” dedi birkaç gün önce. Bir vatandaş şu tweet’i atmış:
“Sen o saksıya gübre bile olamazsın.”
14 yaşında vurulan Berkin’i
“Yüzü poşulu terörist” diye suçlarken kaplan kesilen iktidar,
50 bin kişinin katili Apo’yu görünce süt dökmüş kediye dönüyor...
“Sen o saksıya gübre bile olamazsın.”
14 yaşında vurulan Berkin’i
“Yüzü poşulu terörist” diye suçlarken kaplan kesilen iktidar,
50 bin kişinin katili Apo’yu görünce süt dökmüş kediye dönüyor...
* * *
AKP iktidarı Cemaat yurtlarında kalan öğrencilere
“Gelin sizleri otellerde ağırlayalım” diyor. İyi de Cemaat yanlısı olmayan binlerce öğrenci, devlet yurtlarında yer bulamıyor...
Akif Kökçe
LALE
“Gelin sizleri otellerde ağırlayalım” diyor. İyi de Cemaat yanlısı olmayan binlerce öğrenci, devlet yurtlarında yer bulamıyor...
Akif Kökçe
LALE
Saint Benoit Lisesi’nde Frankofoni Festivali çerçevesinde ilginç bir sergi açıldı; “Zambak ve Lale’nin Dostluğu”... Zambak ve Lale, iki büyük gücü, Fransa ve Türkiye’yi simgeleyen çiçekler. SB Lisesi’ndeki halka açık sergi, resmi yazışmaların bir sanat olduğu dönemlerde iki ülke arasındaki ilişkileri canlandırıyor. 48 orijinal belgeden bire bir aktarılmış kopyalar ile bizleri tarihin koridorlarına taşıyor. İki ülke ilişkileri malum; 1526 yılında, Kanuni Sultan Süleyman’ın Kral I. François’ya mektubuyla başlıyor. Fransa ülke dışındaki ilk büyükelçiliğini 1534 yılında İstanbul’da açıyor. Dönemi yansıtan halılar ve mobilyalar ile dekore edilen sergiye Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü, daha önce İstanbul’da hiç sergilenmemiş orijinal bir Osmanlı İmparatorluğu haritası da sunmuş... Sergi pazar hariç her gün açık...
Melih Aşık - Milliyet
Melih Aşık - Milliyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları