Tarih:
22.08.2014
Koltuk da biter!
Melih Aşık; Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi, bir hafta arayla verdikleri iki resepsiyonda gazetecilerle dertleştiler.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi, bir hafta arayla verdikleri iki resepsiyonda gazetecilerle dertleştiler. Sitem ve şikâyetlerde bulundular. Mesajların karamsar ve öfkeli tonu 7 yıl süren yüksek görevin sağladığı görkemli ve mutlu bir yaşamın bitiyor olmasıyla da ilgili midir? Yoksa daha çok Tayip Erdoğan’ın siyasette önlerini kesiyor olmasıyla mı ilgilidir? Bilmiyoruz... Belki her ikisi de... 7 yıl güzel yaşadılar.Şimdi ise pek de hareketli olmayacak bir yaşamın eşiğindeler.
Abdullah Gül’ün sözleri arasında en çok dikkati çekeni şu:
- Bizim cenahtan yapılan epeyce saygısızlık gördüm...
Anlaşılıyor ki, Tayyip Erdoğan’ın gönderdiği her karar ve tasarıya imzayı atması, hiçbir yasayı veto etmemesi, 7 yıl boyunca ortaya çıkan sayısız haksızlık, adaletsizlik,yolsuzluk karşısında susması kendi cenahında bile beklediği saygıyı yaratmamış...
Hanımefendiye gelince... O da sitemli... Örneğin diyor ki:
- Bizi en çok üzen de özellikle son yılımızda bizim camiadan, dindar Müslüman camiadan yapılan saldırılar oldu. Şimdi ben de susuyorum, ama fazla susmayacağım; asıl intifadayı (ayaklanmayı) ben başlatacağım.
* * *
Abdullah Gül görevi boyunca AKP’ye karşı kaç kez hak, hukuk ve adaleti savundu?
Kaç kez iktidarın hoyratlıklarına karşı muhtaç ve mağdurlardan yana tavır aldı?
Kaç kez AKP’nin değil de, bilim adamlarının, hukukçuların, sivil toplum kuruluşlarının çağrısına kulak verdi?
Önemli olan bu soruların yanıtlarından oluşacak bilançodur.
Yağcılığa önlem!
Bizde belirli mevkilere gelmiş insanları, tabii en başta siyasetçileri bekleyen en büyük tehlike nedir? Koltuğa oturur oturmaz etrafını kuşatan, zamanla ayaklarını yerden kesen, sonuçta yanlışlara sürükleyerek kullanım ömrünü kısaltan yağcı, yalaka takımı. Muharrem İnce geçen gün Meclis’te bir grup gazeteciyle sohbet ederken bir meslektaşımız, “Genel Başkan seçilirseniz kendinizi bu yalaka takımından nasıl koruyacaksınız?” diye sorunca aldığı yanıt şu oldu;
“Benim Yalova’da 10 - 15 kişilik bir arkadaş grubum var. Kimi esnaf, kimi öğretmen, kimi memur. Bu arkadaşlarla ayda bir toplanır, yer - içer sohbet ederiz. Onlar için ben 20 yıl önce neysem bugün de oyum. 20 yıl önce bana nasıl hitap ediyorlar, nasıl davranıyor idiyseler bugün de aynı şekilde davranır ve hitap ederler. Mesela bana çok rahatlıkla ulan diye hitap ederler. Hatta daha da argo hitapları olur. Eleştiri yaparken de sözlerini hiç sakınmazlar. Örneğin son yemeğimizde, benim makam şoförlüğümü yapan arkadaşı, ‘Ne o ulan Muharrem, senin şoför kendini ne zannediyor da öyle artist gibi sokak aralarında hızlı araba kullanıyor’ diye eleştirdiler. Gerektiğinde çok rahatlıkla çok daha ağır ifadeler de kullanırlar. Benim nereden geldiğimi, ne olduğumu, haddimi, hududumu bana sürekli hatırlatarak ayaklarımın yerden kesilmesini önlerler. Onlar varoldukça kimse benim ayaklarımı yerden kesemez. Etrafımı kuşatmak isteyen yağcı - yalaka takım da aradığını bulamaz.”
TOLSTOY
Cumhuriyet yazarı Işık Kansu arkadaşımız Rusya gezisinde Rusların geçmişteki değerlerini yaşatmak için gösterdiği çabalara tanıklık etmiş. Diyor ki:
- Bizde gemilere Fazıl Hüsnü Dağlarca ya da Ulvi Cemal Erkin adları konmazdı. Orada gemilerin adı Tolstoy’du, Rahmaninov’du...
Bizde isim dağarcığı zayıf.. O kadar ki geçenlerde baktık hızlı trenlerden birine (Osmanlı demiryolu kahramanı bulunamamış olacak ki) Piri Reis adı verilmiş. Vapura, trene veya bir kültür kuruluşuna bir şairin adını vermek kimsenin aklına gelmez. Zaten tanıdıkları topu topu iki şair var: Mehmet Akif, Necip Fazıl... Orhan Veli veya Nazım Hikmet akıllarının ucundan geçmez. Bir üniversiteye bir bilim adamının adını vermek akıllarından geçmediği gibi...
A. Gül
“Bizim cenah bana karşı saygısızlık etti” diyor.
Sizin cenah
Erbakan’a saygısızlık ederek kurulduğuna göre normal
değil mi?
* * *
PKK’liler
yıkılan terörist heykeline karşı Atatürk’ün heykellerini yıkıyor!
İktidardakileri üzmek istiyorlarsa
nafile, aksine sevindirirler...
Akif Kökçe
CamerON
ABD’li gazeteci James Foley, IŞİD tarafından kafası kesilerek öldürüldü. Foley’i öldüren, yüzü kapalı, sadece gözleri açıkta olan militanın İngiliz aksanıyla konuşması üzerine gözler İngiltere’ye çevrildi. İngiliz istihbarat örgütü MI6 militanın İngiltere’den örgüte katılmış bir cihatçı mı yoksa ABD’nin Küba körfezinde yer alan Guantanamo hapishanesinden serbest bırakılan eski bir mahkûm mu olduğunu araştırmak üzere çalışma başlattı. Bunlar olurken İngiltere Başbakanı Cameron yaz tatilindeydi. IŞİD sorununu görüşmek üzere acil toplantı kararı aldı ve tatilini yarıda keserek Londra’ya döndü.
Bazıları: Bu kadarcık şey için tatil yarıda kesilir mi, diye şaşırmış olmalı...
Melih Aşık - Milliyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları