Tarih:
07.04.2013
Minibüs kıyağı
Melih Aşık, ''İhsan Yalçın adını İstanbullular sanırız unutmamıştır.''
İhsan Yalçın adını İstanbullular sanırız unutmamıştır... Mülkiyeli İhsan Bey, kaymakamlık yıllarından sonra 1983-89’da İstanbul vali yardımcılığı, 89-94 yılları arasında da Sarıyer Belediye Başkanlığı görevinde bulundu.Kısa süre önce “Yalana, Talana, Dalan’a Karşıyım Diyen Bir Bürokratın Anıları” adlı kitabı yayımlanan İhsan Yalçın görevinde rastladığı ilginç olayları açık yürekle aktarıyor. Bir ara İstanbul’da İl Trafik Komisyonu Başkanlığı yapmış.
O günlerde Minibüs Esnaf Derneği Başkanı A. E. kendisine geliyor, şu şaşırtıcı teklifi yapıyor:
“Efendim sizin adınıza Kartal-Kadıköy hattında bir minibüs hattı tahsis ettik. Bunun değeri 1 milyar (bugün 2 milyon) lira... Çocuklarına veya istediğin kişiye verebilirsin...”
İhsan Yalçın teklifi reddediyor. Bu arada teklifin başkalarına da yapıldığını ve kabul gördüğünü öğreniyor. Bir süre sonra Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu Başkanı Derviş Günday kendisini arayarak kutluyor:
- Davranışınızı duydum sizi kutluyorum...
Anlaşılıyor ki yetkililere hat tahsisi o dönemde yaygın uygulama (bugün acaba durum nedir?)... Bizler minibüslerin altında ezilmemek için kovalamaca oynarken o trafik canavarları kimlere para kazandırıyor...
Bakın görün...
Savcının anıları...
Emekli Savcı Prof. Çetin Yetkin’in “Bir Savcının Not Defteri’nden” adlı kitabının 3. baskısı Gürer yayınlarından çıktı. Kitapta saygın bir hukuk adamının tanık olduğu renkli olaylar ve yargımızın hali anlatılıyor.
Örneğin 70’lerde bir yargıç geliyor Savcı Çetin Yetkin’e:
- Komünistlere dikkat et, diyor, bunlar Romanya’da iktidara gelince savcı ve yargıçları madenlerde işçi olarak çalıştırdılar, Türkiye’de iktidara gelirlerse aynı uygulamayı bize de yaparlar...
Yargıç yargılamaları bu korkuyla yapıyormuş, o anlaşılıyor. Dünyaya kapalı, siyasi dolduruşlara açık yargı adamlarından adalet beklenmemeli...
Ayşe Teyze’nin torunu öyküsü hepsinden dramatik...
Çetin Yetkin savcı koltuğunda... Karşısındaki Kemal adlı genç 142. maddeden (komünistlik suçlamasıyla) yargılanıyor. Çetin Yetkin ifade alınırken Ankara’daki komşuları Ayşe Teyze’nin torununu anımsıyor. Onun adı da Kemal’miş. Çocuk arabasıyla gezdirir çok severmiş... Bakıyor karşısındaki çocuğun soyadı da aynı. Gerisini şöyle anlatıyor:
“Yoksa bu bebek o olmasın... İçimi bir başkaldırma duygusu sarıyor. Olamaz, diyorum, bu sanık o bebek olamaz.
Ana ve baba adı, nüfusa kayıtlı olduğu yeri de söyleyince artık hiç kuşkum kalmıyor... Bu o... Ben ne yapacağım şimdi?”
Bir savcı ne yapabilir böyle bir durumda?
Karl Marx
Komünizmin babası Karl Marx’ın 1883 yılında Londra Mezarlığı’ndaki cenaze törenine topu topu 11 kişi katılmıştı...
Karl Marx
Komünizmin babası Karl Marx’ın 1883 yılında Londra Mezarlığı’ndaki cenaze törenine topu topu 11 kişi katılmıştı...
En ünlü cümlelerinden biri mezar taşına kazındı...
“Filozoflar, dünyayı çok farklı biçimde yorumladılar ama asıl mesele onu değiştirmek”
Dünyayı değiştirecek kadar güçlü bu adam hayatını polisten ve alacaklılardan kaçarak geçirmişti...
Başyapıtı Kapital hakkında şunları söylemişti:
“Benim kadar az parası olup da para hakkında bu kadar çok yazan başka kimse olmadı. Kapital, onu yazarken içtiğim tütünün parasını bile karşılamayacak.”
Acayip değil mi?
Acayip değil mi?
Şimdilerde “Türk yok” diyenler yıllardır
“Türkler Kürtleri katletti, Türkler Ermenilere soykırım yaptı” diyordu...
Akif Kökçe
AKİL
Sözcüğün aslı “akil” midir, yoksa “akıl” mı?
Arapça’da “akil”in yiyici anlamına kullanıldığını öğrendik.
Ancak Osmanlı’da 1850’lerde yazılmış metinlerde de sözcüğün “bilge” anlamında “akil” şeklinde kullanıldığını yazmıştık.
Okurlarımız Osmanlıca’dan Türkçe yazıya çevrilirken “akıl”ın “akil” şeklinde yazılmış olabileceğini belirtti.
Bu da bir ihtimal. Ancak Türkçe’de hâlâ var olan şahıs isimlerine ne demeli? Bilge anlamında “Akil” ve “Akile” isimlerine zamanımızda da raslanmıyor mu?
Süreç
Barış süreciyle ilgili kopan kavga gürültü ve fırtınaların özetini Cüneyt Ülsever Yurt’taki yazısında veriyor:
“Türkiye’nin en kritik ve hayati konusu olan ‘barış süreci’ ile ilgili Hükümet’in hazırladığı hiçbir strateji/ plan/ taktik yoktur. ‘Barış süreci’ için hiçbir hukuki altyapı oluşturulmamıştır. ABD’nin gölgesinde, Erdoğan ve Öcalan: ‘Ne koparsam kârdır’
oyunu oynamaktadır.”
Biri kalkar da bir başkasının seni eleştirdiğini söylerse yalanlamaya kalkma... Yalnız
şu cevabı ver:
- Bunu söyleyen hiç şüphesiz beni iyi tanımıyormuş... Tanısaydı sana daha kimbilir
neler anlatırdı...
Epiktetos
Eşek
Kütüphane Haftasını Eşekli Kütüphaneci’nin öyküsünü anlatmadan kapatmak olmaz...
Yıl 1943... Genç Mustafa’nın tayini kütüphaneci olarak Ürgüp Tahsin Ağa Kütüphanesi’ne çıkar. Kitap okumaya gelen giden yoktur. 23 yaşındaki genç memur düşünür taşınır... Bürokratları zorlukla ikna eder, bir eşek alır. İki tane de sandık yaptırır. İçine 180-200 kitap doldurur.
Kütüphaneye bir yazı asar: “Sadece pazartesi ve cuma günleri açıyoruz.”
Eşeğe deh der, köy köy gezmeye başlar. “Çocuklar bunları okuyun, aranızda da değişin. On beş gün sonra aynı gün gelip alacağım. Aman yıpratmayın” der... Eşeği Yüksel’le yıllarca köy köy gezer. Mustafa hakkında sık sık “kendi görev tanımı dışında davranıyor” diye dava açılır. Aldırmaz. Günün birinde emekli edilir. Kendisine bir teşekkür bile edilmez.
“Türkler Kürtleri katletti, Türkler Ermenilere soykırım yaptı” diyordu...
Akif Kökçe
AKİL
Sözcüğün aslı “akil” midir, yoksa “akıl” mı?
Arapça’da “akil”in yiyici anlamına kullanıldığını öğrendik.
Ancak Osmanlı’da 1850’lerde yazılmış metinlerde de sözcüğün “bilge” anlamında “akil” şeklinde kullanıldığını yazmıştık.
Okurlarımız Osmanlıca’dan Türkçe yazıya çevrilirken “akıl”ın “akil” şeklinde yazılmış olabileceğini belirtti.
Bu da bir ihtimal. Ancak Türkçe’de hâlâ var olan şahıs isimlerine ne demeli? Bilge anlamında “Akil” ve “Akile” isimlerine zamanımızda da raslanmıyor mu?
Süreç
Barış süreciyle ilgili kopan kavga gürültü ve fırtınaların özetini Cüneyt Ülsever Yurt’taki yazısında veriyor:
“Türkiye’nin en kritik ve hayati konusu olan ‘barış süreci’ ile ilgili Hükümet’in hazırladığı hiçbir strateji/ plan/ taktik yoktur. ‘Barış süreci’ için hiçbir hukuki altyapı oluşturulmamıştır. ABD’nin gölgesinde, Erdoğan ve Öcalan: ‘Ne koparsam kârdır’
oyunu oynamaktadır.”
Biri kalkar da bir başkasının seni eleştirdiğini söylerse yalanlamaya kalkma... Yalnız
şu cevabı ver:
- Bunu söyleyen hiç şüphesiz beni iyi tanımıyormuş... Tanısaydı sana daha kimbilir
neler anlatırdı...
Epiktetos
Eşek
Kütüphane Haftasını Eşekli Kütüphaneci’nin öyküsünü anlatmadan kapatmak olmaz...
Yıl 1943... Genç Mustafa’nın tayini kütüphaneci olarak Ürgüp Tahsin Ağa Kütüphanesi’ne çıkar. Kitap okumaya gelen giden yoktur. 23 yaşındaki genç memur düşünür taşınır... Bürokratları zorlukla ikna eder, bir eşek alır. İki tane de sandık yaptırır. İçine 180-200 kitap doldurur.
Kütüphaneye bir yazı asar: “Sadece pazartesi ve cuma günleri açıyoruz.”
Eşeğe deh der, köy köy gezmeye başlar. “Çocuklar bunları okuyun, aranızda da değişin. On beş gün sonra aynı gün gelip alacağım. Aman yıpratmayın” der... Eşeği Yüksel’le yıllarca köy köy gezer. Mustafa hakkında sık sık “kendi görev tanımı dışında davranıyor” diye dava açılır. Aldırmaz. Günün birinde emekli edilir. Kendisine bir teşekkür bile edilmez.
Melih Aşık - Milliyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları