loading
close
SON DAKİKALAR

Misyonu oymuş!

Melih Aşık
Tarih: 09.10.2012

Melih Aşık yazdı, ''28 Şubat'la ilgili sorgulama yapılması soruşturmayı ve adli yargılamayı açık şekilde etkiliyor...''

Dedikodu Komisyonu adını taktığımız “Darbeleri Araştırma Komisyonu”nu, CHP’li komisyon üyesi Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ile konuşuyoruz...

Bir yandan 28 Şubat’la ilgili adli yargılama sürerken bir yandan bu komisyonda 28 Şubat’la ilgili sorgulama yapılması soruşturmayı ve adli yargılamayı açık şekilde etkiliyor... Anayasa’ya aykırı davranılıyor.

Bu görüşe aynen katılan Ali Rıza Öztürk ilginç bilgiler veriyor:

- Geçmişte darbelerin araştırılması için iki teklif vermiştim... İkisi de reddedildi.. Sonra birden bu komisyonun kurulması kararlaştırıldı. Acaba kafalarına tuğla mı düştü, nereden akıllarına geldi bu komisyon diye düşünürken meseleyi anladım. Bu komisyonun kurulmasından birkaç gün sonra savcılık 28 Şubat soruşturmasını başlattı... Anlaşıldı ki bu komisyon adli yargılamaya yardımcı olarak kurulmuştur!

Darbelerle ilgili komisyon aslında 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül darbelerini araştırmayı da amaçlıyor. Bu amaçla alt komiteler kurulmuş. Ancak komisyon bütün çalışmalarını 28 Şubat’a odaklamış durumda...

Ali Rıza Öztürk diyor ki:

- AKP’li üyeler tamamen “28 Şubat soruşturmasına delil elde edebilir miyiz?” derdindeler...

Bu arada AKP’li üyeler gazetecilere “Falanca manşeti neden attınız”, “Filancayla neden görüştünüz” gibi sorularla baskı yapıyor... Gözdağı veriyor.

Ali Rıza Öztürk komisyonun nihai işlevini şöyle özetliyor:

“Darbe karşıtlığı adı altında darbe meşrulaştırıyor...”

- Hangi darbe meşrulaştırılıyor?

- Şuanda yaşanan sivil darbe...


Financial Times’tan: “Erdoğan, Suriye bataklığına giderek daha çok saplanma tehlikesiyle karşı karşıya.”
Kılavuzu ABD olanın kaderi bu...
Haldun Ertem


İstanbul Üniversitesi’nde seçime girecek rektör adayları belli olmuş.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün adayı hangisi acaba?
Fahrettin Fidan


Medya Mahallesi

Ayşenur Arslan’ın 4 ay önce kesilen ‘Medya Mahallesi’ programı ekrana döndü... Bu defa programa Başbakan’ın eski basın danışmanı Akif Beki de katılıyor. Radikal gazetesinde yayımlanan röportajın takdiminde:

“... Programda Arslan, cumhuriyet ve değerlerini, Beki ise değişen Türkiye’yi temsil edecek” sözleri okunuyor...
Anlaşılan “Cumhuriyet değerleri” ile “Değişen Türkiye” karşıt iki görüş oluşturuyor.

İpek İzci’nin yaptığı röportaj hayli uzun. Ancak şu soru tek başına her şeyi özetliyor:

“Muhalif bir isim olarak Ayşenur Arslan’ın bugünün koşullarında bir program yapabilmesi için yanında illa karşıt görüşten biri mi olmalı?”

Cevap önemsiz... Böyle bir sorunun akla geliyor olması önemli...

Soner’in çığlığı

Meslektaşımız Soner Yalçın, Silivri’den gönderdiği mektupta “Adalet ile özgürlük arasında tezatlık varsa orada hukuk cinayeti vardır” diyor ve ne demek istediğini şöyle anlatıyor:

“Tarih: 27 Eylül 2012... Silivri’deki 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi 235. duruşmasında gazeteci Aslı Aydıntaşbaş’ı tanık olarak dinliyor. Savcı Mehmet Ali Pekgüzel, OdaTV iddianamesinde yer alan Soner Yalçın ile Aslı Aydıntaşbaş’ın telefon konuşması tapesinden bir bölüm okuyup; CHP Milletvekili İlhan Cihaner ile ilgili Aydıntaşbaş’a “derin adam” sözünün ne anlama geldiğini soruyor.

Gazeteci Aydıntaşbaş, bu soruyu neden sorduğunu, bu davayla bu telefon görüşmesinin ne alakası olduğunu soruyor.
Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese şöyle diyor: “Savcı Bey birleştirme talepli dosyadan soru soruyor.”

Ne? Birleştirme talepli dosya mı? OdaTV davasıyla Ergenekon davası birleştiriliyor mu?

İyi de bizim bundan niye hiç haberimiz yok!

Hukuken şöyle olması gerekiyor çünkü: OdaTV davasının görüldüğü 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, iddia makamının/ savcının, dosyayı 13. Ağır Ceza Mahkemesi’yle birleştirme talebinde bulunması gerekiyor.

Bu talep üzerine biz sanıklara ve avukatlara görüşlerimizi dile getirmemiz ve tüm bunların sonucunda 16. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin karar vermesi gerekiyor. Evet, hukuk böyle diyor. Oysa, kapalı kapılar ardında neler oluyor, hiç haberimiz yok.

Bizim bildiğimiz şu: 14 Eylül 2012’deki son duruşmada 16. Ağır Ceza Mahkemesi, “Top çevirmeyi bırakıp TÜBİTAK net konuşsun” diyerek, TÜBİTAK’tan ek rapor istedi. 20 günlük de süre verdi.

Bize göre; TÜBİTAK 339 sayfalık raporunda, davanın esasını oluşturan virüslü word dosyalarının bizim olmadığını net olarak açıkladı aslında.

Biz yine de heyecanla TÜBİTAK ek raporunu bekliyorduk, ne safmışız! Karar çoktan verilmiş: Odatv davası ile Ergenekon davası birleştiriliyormuş!

Şimdi herkes elini vicdanına koyup söylesin, bu mu hukuk, böyle mi adalet sağlanacak?

Biz TÜBİTAK ek raporunu beklemeye devam edelim, aslında hakkımızda hüküm bile verilmiş; 2 yıldır cezaevindeyim, “Ergenekon davası torbasına” atılarak “tutukluluk mahkûmiyeti” sürecek gözüküyor.

Kanunsuz ceza döneminin sonucudur bu. Yasalaştırılmış adaletsizliktir bu.

Ne diyorlar, yasalar kökünü ahlaktan alır. Hadi canım siz de...”

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları