loading
close
SON DAKİKALAR

Modern dilenci!

Melih Aşık
Tarih: 18.05.2014

Melih Aşık; Bir gün Meclis’te tanık olmuştuk. Telefonda, birinin vekil öğretmen olarak atanmasında yardımını isteyen Malatyalı zengin işadamı Şah İsmail Uçar’a, tamam hallederim ama...

Başkaları değil, bizzat kendisi takmıştı “Modern dilenci” lakabını kendisine, önceki gün kaybettiğimiz CHP milletvekili Mevlüt Aslanoğlu. Malatyalıydı, İstanbul’dan önce 2 dönem Malatya Milletvekilliği yapmıştı. Sadece Malatya’da değil, Türkiye’nin dört bir tarafından yaşayan Malatyalıları ama özellikle de zengin Malatyalıları neredeyse tek tek tanırdı. Malatya’da bir köyün, bir kasabanın, bir ilçenin okulu, sağlık ocağı, yolu, vs. mi yok? Hemen zengin hemşehrilerini dolaşır, gereken parayı toplar, o eksiği tamamlardı. 2004 yılında köşemize, bu yöntemle o tarihe kadar Malatya’ya 7 sağlık ocağı, 8 okul, 1 gölet, 1 köprü kazandırdığını yer adları vererek anlatmıştı. Bugün Malatya’da köy okullarının çoğunda bilgisayar varsa bunda da onun katkısı çok büyüktü. Bir gün Meclis’te tanık olmuştuk. Telefonda, birinin vekil öğretmen olarak atanmasında yardımını isteyen Malatyalı zengin işadamı Şah İsmail Uçar’a, tamam hallederim ama sen de Malatya’da falanca köye sağlık ocağı yapacaksın, demiş... Adını verdiği köye o sağlık ocağını yaptırıncaya kadar Uçar’ın peşini bırakmamıştı.
Menhus hastalık son yıllarda onu da pençesine almıştı ama o hastalığının en ağır dönemlerinde dahi Meclis çalışmalarını aksatmadı. Son aylarda kendisini biraz toparlamış görünüyordu, ani bir kalp kriziyle aramızdan ayrıldı. Geride memleketi Malatya’ya bir sürü eser ve binlerce sevenini mahzûn bırakarak.

Öneri...

Bu hep böyle olur, 3 kuruş banka borçları silinir, ikişer maaş yardım edilir, sonra yardım adı altında iane toplanır ve olay unutulur...
Oysa... Bu felaketzedelerin çocukları Darüşşafaka gibi kuruluşlara alınıp, eğitimleri sağlanmalı ki, bu nesil artık dedesinin - babasının kaderine uğramasın!
Yılmaz Mazlumoğlu

Maltepe’de zaman

Balyoz mahkûmlarını bir kez olsun ziyaret edememiştik. Görüşmenin pek de zor olmadığını öğrenince Avukat Serkan Günel dostumuzla Maltepe Cezaevi’nin yolunu tuttuk. Yeşillikler içinde bir garnizon... Adeta bir doğal park... Araçla epey ilerledikten sonra cezaevi kapısına varıyoruz... Silivri’ye oranla çok küçük ve daha az korkulu bir yapı... Kapıda hanımlara rastlıyoruz... Yurtseverler Platformu üyesi bir grup bayan, Albay Cem Okyay’ın henüz piyasaya çıkan kitabı “KAPI” yı imzalatmaya gelmişler. Başkanları Serpil Ertürk bir cengâver hanım. Maltepe eski Belediye Başkanı Mustafa Zengin de orada. Her hafta mutlaka ziyarete gelirlermiş. Bizi içerde karşılayan Hava Albay İsmet Çınkı ile sohbete koyuluyoruz. Daha sonra Denizci albaylar Cem Okyay ve Erdinç Altıner de bize katılıyor. Burada biri havacı kalanı denizci 5 albay kalıyor. Kimi 2, kimi 3 yıldır orada... İsmet Albay düzmece belgelerde kendisinin bir başka albayla birlikte İMKB’yi zaptetmekle görevlendirildiğini anlatıyor. Diğer albayı soruşturmaya bile almamışlar. Halen THY’de pilot olarak çalışıyormuş. Balyoz’da bütün hikâyeler böyle trajikomik. Kimin neden hapiste olduğunun mantıkla izahı yok. Peki bu hain seçim nasıl yapıldı? Ortak kanı, en başarılı subayların seçildiği, ordunun gelecekteki komuta kademesinin Balyoz planıyla tasfiye edildiği yönünde... Albayların halen TSK ile ilişkileri sürüyor. Ama yarın tahliye olurlarsa ilk fırsatta emekliliği düşünüyorlar. Orduya kırılmışlar. İsmet albay:
- Kimseden bir şey istemiyoruz, kimseden bir şey beklemiyoruz, diyor, biz burada sahici hayatı tanıdık...
Albaylar dışarıda yalanlarla dolu bir hayatın yaşandığını hepimizden iyi anlamışlar...
Onları sahte kanıtlarla hapse atan ve sırt çeviren bir toplumla ilgili iyi şeyler düşünmeleri mümkün mü zaten?

İŞBAŞI

“Başbakana haykırmak istedim ama eşimin cesedini vermez diye korktum” diyor acılı kadın ileri demokrasi günlerinde.
Maden kapanmayacak diyor, patron.
Ben yine gider çalışırım, diyor işçi.
Hadi git yine çalış ama hiç olmazsa o kadar rahat söyleme bunu.
İnsan biraz da kendi biçer kendi değerini.
Ölmeyi göze alıyorsun madem, kafa tutmayı da göze almalısın.
Yine ölürsün belki ama biraz daha pahalıya mal olur birilerine...
O zaman çocukların da çekmez belki aynı acıları.
Bir tuhaf halk yaratmışlar efeler diyarından; korku dolu, gariban.
Pazartesi tekrar işbaşı yapmayı dilemeleri nedir peki?
Garibanlık mı, çaresizlik mi gerçekten veya mücadele etmekten kaçınma hali mi?
Bunu soruyor İlgi Bilge dostumuz ve noktalıyor: Kahroluyorum, diyerek...

Timsah gözyaşları akıtan TV kanalları... Salak diziler yayınlayacağınıza bu konuları
daha önce tartışmaya açsaydınız ya...

AA

Anadolu Ajansı haber yapmış:
“Türkiye tarihinde sancılı olaylara tanıklık eden mayıs ayı, darbe başta olmak üzere deprem, büyük patlama ve toplumsal olayların yoğunlaştığı, can kayıplarının yaşandığı dönem olarak dikkat çekiyor.”
Yani... Soma’da ihmal falan yok.. Hata “mayıs ayı”ndan kaynaklanıyor...

19

Yarın 19 Mayıs... Atatürk’ün Samsun’a ayak basışının ve Türkiye Cumhuriyeti için ilk adımı atışının 95. yıldönümü... Bağımsız, onurlu, özgür bir ulusun temelini attı o kahramanlar. Bugün ülkede ne varsa Cumhuriyet’in eseridir. Yıllardır uygulanan tüm yıkım projelerine rağmen... Ülkeyi ayakta tutan da Cumhuriyet ruhu ve ulus kimliğidir... Bugün Cumhuriyet’in kazanımlarını satarak var olmaya çalışan bir iktidar var başımızda... Çekinmeden ulusal bayramları yasaklıyorlar. İptal etmek için fırsat arıyorlar. O bayramları inadına daha fazla coşkuyla kutlayalım... 19 Mayıs kutlu olsun.

Melih Aşık - Milliyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları