loading
close
SON DAKİKALAR

Monoton basın!

Melih Aşık
Tarih: 16.02.2014

Melih Aşık; Basını kontrol konusunda her liderin yoğurt yiyişi ayrıdır...

Basını kontrol konusunda her liderin yoğurt yiyişi ayrıdır...
Nazi Almanya’sında basını kontrol işi tabiatıyla çok ciddiye alınmıştı
William Shirer’in “Nazi İmparatorluğu” kitabından okuyoruz:
“Berlin’de çıkan gazetelerin yazı işleri müdürleri ile Almanya’nın başka yerlerinde çıkan gazetelerin muhabirleri her sabah Propaganda Bakanlığı’nda toplanırlardı. Orada Propaganda Bakanı Dr. Goebbels kendilerine hangi haberlerin yayınlanacağını, haberleri nasıl yazacaklarını ve nasıl başlık atacaklarını ne gibi kampanyaların açılacağını ve nasıl bir başyazı yazılacağını anlatırdı... Herhangi bir yanlış anlaşılmayı önlemek üzere de sözle anlatılana ek olarak yazılı bir günlük emir verilirdi. Şehir dışındaki küçük gazetelerle dergilere bu emirler telgrafla ya da mektupla ulaştırılırdı.”
Ancak gazetelerin tek kalemden çıkmış haber ve köşe yazılarıyla çıkması halkı kısa zamanda bıktırmış, tirajlar düşmüş, gazeteler ayakta duramaz hale gelmiş... Nazi yayıncıları durumu fırsat bilip bu gazete ve dergileri teker teker satın almış... Ancak basındaki monotonluk tabii devam etmiş. Durum yöneticileri de düşünceye sevk etmiş. Gerisini okumaya devam ediyoruz:
“1934 yılında Amman ile Goebbels, bir ara partiye aşırı derecede dalkavukluk eden gazete yazarlarından gazetelerini daha az monoton hale girmelerini istediler. Gruene Post adındaki haftalık bir derginin biraz aceleci bir yazarı, Amman ile Goebbels’in sözlerini ciddiye almak gafletinde bulundu... Ehem Welke adındaki bu yazar Propaganda Bakanlığı’ndaki kırtasiyecilikten ve bakanlığın baskı yaparak basını monoton hale getirmesinden yakındı. Dergi hamen kapatıldı ve yazar Goebbels tarafından işinden attırılıp toplama kampına gönderildi.”

Hıristiyan Masalı

Mine Kırıkkanat Batı dünyasında da yankılara yol açabilecek iddialı bir kitap yazdı.
Kırmızı Kedi Yayınları’ndan çıkan “Bir Hıristiyan Masalı” adlı kitap, “Tarihin En Büyük Sahtekarlığı” altbaşlığını taşıyor ve Batı dünyasının dini temellerini cesaretle tartışıyor. Kitaba göre...
Hıristiyan aleminin önderi 8. yüzyıla kadar Konstantinopolis Ekümenik (Küresel) Patrikliği’dir.
Önderlik o tarihlerde Roma Katolik Kilisesi’ne “Konstantin’in Bağışı” adlı belgeyle geçmiştir...
Papalık, Konstantin’in ölümünden yüzyıllar sonra ortaya çıkarılan bu belgeye dayanarak Hıristiyan dünyası üzerinde üstünlük kurmuştur.
Ancak... Konstantinopolis’te 337 yılında ölen İmparator Büyük Konstantin’in Eski Roma’daki Papa Silvestro’ya gönderdiği iddia edilen bu vasiyet “sahte” bir belgedir.
Bu sahte vasiyet İmparator Büyük Konstantin’in Batı Roma’yı Papa’nın irade ve hükmüne bağladığını açıklamasıyla bitiyordu.
Bu irade Papa’yı eski Batı Roma topraklarında oluşan ya da oluşacak tüm devletlerin üzerine çıkarıyor kral ya da prens tüm devlet muktedirlerini Papa’nın vesayetine sokuyordu.
Vasiyetin sahteliği yüzyıllar sonra tartışılmaya başlanmış ancak kilisenin gazabından korkulduğu için kimse bunu açıkça dillendirmeye cesaret edememişti.
Mine Kırıkkanat üç yıllık araştırma sonunda yazdığı kitapta bu sahte vasiyetin Hıristiyan dünyasındaki yansımalarını ve İstanbul’un alınması dahil, tarihi değiştiren etkilerini irdeliyor... Kitabın sonunda:
“Fener Rum Patrikhanesi’nin Ortodoks alemine ‘ekümenik’, yani küresel öncülük iddiası, Türkiye’nin uluslararası ilişkilerde yararınadır...” gibi tartışma konuları da sunuyor. Yazarın genel tavsiyesi şu:
“Dünya tarihini değiştiren bu sahtekarlığın en başta Türkiye’yi yönetenler açısından iyi bilinmesinde yarar var. Çünkü yaşadığımız topraklar, cehaletle elde tutulamayacak kadar stratejiktir...”

TEP

Bursa’da Hasan Köz isimli vatandaş önceki gün oğlu Şehzade Mustafa’yı boğdurtan Kanuni Sultan Süleyman hakkında Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu... Köz, dilekçesinde şu ifadelere yer verdi:
“Şüpheli Süleyman Osmanoğlu’nun cinayete azmettirmekten yargılanmasını, Şehzade Mustafa Osmanoğlu’nun katillerinin tespit edilerek tarih önünde mahkûm edilmesini arz ederim.”
Hani vatandaş tepkisizdi... Bakın vatandaş 500 yıl sonra nasıl da tepki veriyor. Yeter ki olanları iyi anlasın. Yeter ki ona olayın filmini gösterin... Demektir ki vatandaş 2500’lü yıllarda da bugün yaşananlar için acayip tepki gösterecek.
Rahat olun...


AKP, ODTÜ Yolu’na “1071 Malazgirt Bulvarı” adını vermiş.
Ankara’da kabadayılık kolay!
Cesaretleri varsa bu isimlendirmeyi BDP’nin yüzde
70 oy aldığı Malazgirt’te yapsınlar...
Akif Kökçe

BİRA

Başbakan’ın “Camide içki içtiler” iddiasıyla “Başörtülü bacılarımıza saldırdılar” haberi yalanlandı.
Kemal Kılıçdaroğlu bu yüzden Başbakan’ı özür dilemeye davet ederken...
O iki yalanı sentezleyip yeni bir senaryo imal etti:
“Bira şişesiyle başörtülü kızımıza saldırdılar...”
Rahmetli Necmettin Erbakan meydanlarda:
“Bu meydana toplanmış olan yüzbinleeeer...” diye başlayan nutuklar atardı.
O sırada meydanda üç - beş yüz kişi ya olur ya olmazdı.
Çünkü konuşmalar banda alınıp taşra illerine gönderiliyor... Dinleyenler meydanda yüz binlerin toplandığını sanıyordu. Başbakan da sanılır ki o yöntemi izliyor...
Kendi seçmeninin tek kaynaktan bilgilendiğini, o ne derse onu kabullendiğini düşünüyor...
Bir anlamda; siyaseti cehalet üzerine kuruyor...

HARAM

Değerli diş hekimi dostumuz Prof. Özen Tuncer anlattı... Ona da bir dostu aktarmış...
Bir ev sohbetinde günün konusu tartışılıyor... Ayakkabı kutuları, para sayma makinesi falan... Derken ortaya bir soru atılıyor:
- Bakanın oğlunda neden para sayma makinesi var?
Bir kenarda sohbeti dinleyen evin yaşlı başlı ninesi sebebini izah ediyor:
- Onlar harama el sürmez de o yüzden evladım...

Melih Aşık - Milliyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları