loading
close
SON DAKİKALAR

Muhabbet zamanı!

Melih Aşık
Tarih: 21.08.2012

Melih Aşık, ''Bakan Hakkâri’de konvoy eşliğinde dolaşırken sataşmaya uğruyor. Bir internet kafeye kaçıyor''...

BDP’li 9 milletvekili, Şemdinli’deki olayları incelemek üzere ilçeye geliyor. 50 araçlık konvoyla 20 kilometre uzaklıktaki Bağlar köyünü ziyaret ediyor... 
Konvoyu dönüşte biri kadın 5 PKK militanı durduruyor, sonra olanlar malum... 
Kameralar önünde BDP milletvekilleriyle teröristler sarmaş dolaş oluyor... 
Birbirlerine sarılıp uzun süre hasret gideriyorlar... 
Karşılıklı espriler yapılıyor.
En çok merak edilen soru şu...
Milletvekilleri ve gazetecilerden oluşan bu kadar kalabalık bir konvoyun refakatine, çatışmaların en yoğun olduğu bir bölgede valilik nasıl oldu da güvenlik gücü vermedi...
Üstelik henüz bir hafta önce bir milletvekili kaçırılmışken...
Başbakan konu kendisine sorulduğunda diyor ki:
- Bize ne demek düşer, ‘Bu ne muhabbet’ demek düşer...
Oysa kendisine teröristlerin nasıl olup da güpegündüz yol kestiği, nasıl olup da güvenlik güçlerinin rolünü üstlendiğini izah etmek düşerdi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu soruyor:
- Orada BDP’liler, medya, PKK vardı... 
Peki devlet neredeydi?
Kemal Bey’in uyarısı yerinde, ama etkisi ne kadar?
Hüseyin Aygün’ün kaçırıldıktan sonra PKK propagandasına girişmesi, Kemal Bey’in onun arkasında olduğunu söylemesi CHP’nin ağırlığını azalttı. Tayyip Erdoğan’a “CHP ile BDP aynı” demek fırsatını sağladı.
Ayrı bir komedi de İçişleri Bakanı’nın Hakkâri’deki durumuydu...
Bakan Hakkâri’de konvoy eşliğinde dolaşırken sataşmaya uğruyor. Bir internet kafeye kaçıyor. Korumalar dükkânın önünde uzun uzun havaya ateş açarak etrafı korkutuyor. Bakan daha sonra valiliğe götürülüyor.
Biz hâlâ meraktayız: “Hakkâri elden çıktı” diyen emekli generale Başbakan Erdoğan neden kızdı? Acaba devlet Hakkâri’yi nasıl geri alacak?

Osman Özgüven 

Dikili İzmir’in güzel şirin bir ilçesi olduğu kadar, Türkiye’de demokrasi mücadelesinin de önemli köşe taşları arasında özel bir yere sahip olmuş değerli bir yerleşimdir.
Türkiye, 12 Eylül’ün topluma giydirdiği “deli gömleğini” çıkartmaya Dikili’den başlamıştı. 1980’lerin ortasından itibaren Dikili Festivalleri, bu festivallerdeki paneller, konserler, imza günleri deli gömleğinin dikişlerini attırmıştı. Başta Aziz Nesin, Uğur Mumcu, İlhan Selçuk olmak üzere Türkiye’nin yüz akı aydınları Dikili’deki panellerde 12 Eylül generallerine meydan okudular.
Bütün ülke Turgut Özal’ın ANAP’ına monte edilmişken Dikili halkı SODEP’ten Osman Özgüven’i seçti, Belediye Başkanı olarak. Özgüven, 1984 ve 1989 yerel seçimleri kazanarak kesintisiz 10 yıl Dikili’ye hizmet etti. İki dönem ara verdi, CHP İzmir İl Başkanı oldu. 2004’te yeniden seçimleri kazanarak Dikili’ye döndü. 2009’da bir kez daha aynı göreve seçilerek dört dönem başkanlık yapan ilk yönetici olarak tarihe geçti.
Osman Özgüven bu turizm cennetinde göreve geldiğinde bir konutu vardı. Halen de o konutta yaşıyor. Otomobili yok. Çocuklarının da villaları, otelleri, motelleri yok. Hepsi kiracı olarak yaşıyorlar.
Kendisine ve ailesine hiçbir avantaj sağlamayarak küpünü dolduranlar dünyasına kötü örnek olan Osman Özgüven’e Dikili Ağır Ceza Mahkemesi iki ayrı davadan 10 yıl hapis cezası verdi. Dava Yargıtay aşamasında... Kesinleşirse 20 yıllık temiz belediyeciliğe 10 yıl ceza gelecek.
Ancak halkına bedava içme suyu verdiği için de hapis istemiyle yargılanarak tarihe geçen Osman Özgüven, Dikili’nin onuru olmaya devam edecek...

10.Yıl

Her dönemin başarılarıyla ilgili şarkıları, marşları vardır.
Genç ve fakir Cumhuriyet o yıllarda giriştiği demiryolu seferberliği ile övünüyordu.
Cumhuriyet’in 10. Yıl Marşı o günlerin coşkusunu yansıtır.
“Demir ağlarla ördük ana yurdu dört baştan” diye göğsünü kabartıyordu...
Bugün ne ile övüneceğiz?
BirGün gazetesi bu konuda fikir veriyor...
AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü sayısı 69 bin olup bu sayı 2012 yılı Nisan ayında 125 bine çıkmıştır. 10 yılda artış yüzde 90...
Marş da kendiliğinden ortaya çıkıyor...
“Demir parmaklıklarla ördük ana yurdu dört baştan
10 yılda 125 bin mahpus yarattık her yaştan...”

Eski yandaş, yeni muhalif bazı gazeteciler Erdoğan’ın değiştiğini öne sürüyorlar...
Oysa Başbakan hiç değişmedi, o gazeteciler kendisine yanaşabilmek için bir süreliğine öyle görmek istediler sadece...
Haldun Ertem

Akagün

Kendisinin CHP’li olmadığını, ancak Kemal Kılıçdaroğlu’nun ısrarıyla meclise geldiğini söyleyen Hüseyin Aygün, serbest bırakıldıktan sonra PKK ağzıyla konuşmaya başladığı gibi parti arkadaşlarına karşı da ağır ifadeler kullanmaya başladı. Ulus devleti savunanlar ona göre “ulusalcı kafatasçı” idi örneğin.
Parti içinde çoğunluk oturduğu sandalyenin selameti uğruna hakareti sineye çekti...
İstisna mı? Var tabii... Mesela Uşak CHP Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz şöyle konuştu:
“Hüseyin Aygün’ün PKK terör örgütü tarafından kaçırılmasını ve alıkonmasını kınıyorum. Ancak Hüseyin Aygün’ün propaganda amaçlı dediği bu kaçırılma olayından sonra kendisini kaçıranların barış mesajı verdiklerini ve barış istediklerini ifade etmesi ne yazık ki bu propagandaya alet olduğunu göstermektedir.
Her gün yol kesen, adam kaçıran, korku ve terör estiren bir örgüt nasıl barış istiyor olabilir? Bu sadece halkı ve kendi tabanını aldatmaya yönelik bir propoganda malzemesidir...
Ulusalcılık CHP’nin benimsediği altı oktaki ilkelerden biridir.”

Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, “Türkiye’de huzur var, dünyada yok”
demiş.
Böyle bir bakan da sadece bizde var, dünyada yok!
Fahrettin Fidan

Melih Aşık-Milliyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları