Tarih:
28.01.2016
Ne politika ama...
Melih Aşık; Türkiye’nin ulusal çıkarlara dayalı bir stratejisi yok, takıntısı var; O da Esad... Ankara hala Esad’ı devirme hevesinde. Bu arada Rusya dahil tüm komşularla ilişkiler sıfırlandı, itibarımız yere serildi, oyundan dışlandık...
2011 yılında Suriye’ye karşı seferber olurken amacımız:- Esad’ı düşürüp yerine Sünni Müslüman Kardeşler yönetimini geçirmekti...
ABD ile ortak gerekçe ise:
- İran - Suriye Şii eksenini kırmak, Suriye’nin başına ABD yanlısı bir yönetim getirmek, İsrail’i güvenceye almak, idi...
Hesaplar tutmadı. Ankara’ nın eğittiği ÖSO yarı yolda havlu attı. Bu destekten El Nusra ve IŞİD adlı iki canavar doğdu. Suriye’nin kuzeyinde sınırımızın hemen dibinde Kürt kantonları kuruldu.
Bu arada Esad devrilirse yerine Müslüman kardeşler değil El Kaide’nin geçeceğini gören ABD taktik değiştirdi. Topların namlusu IŞİD’e çevrildi. Devreye Rusya girdi. ABD ile Rusya, Suriye’de süreci birlikte götürmeye başladı. Esad’ın indirilmesi gündemden çıktı.
Türkiye’nin ise ulusal çıkarlara dayalı bir stratejisi yok, takıntısı var; O da Esad... Ankara hala Esad’ı devirme hevesinde. Bu arada Rusya dahil tüm komşularla ilişkiler sıfırlandı, itibarımız yere serildi, oyundan dışlandık... Bugünlerde derdimiz PYD’nin Cenevre konferansına katılmasını önlemek. Bunda ne kadar başarılı oluruz bilmiyoruz. Ancak PYD’nin hem ABD hem Rusya ile ilişki kurmakta bizden daha başarılı olduğunu görüyoruz.
PYD’nin konferansa katılmasını önlesek de aldığı Rusya ve ABD desteği ile yakın gelecekte bizi üzecek kazanımlar elde edeceği kesin görünüyor...
MİSYON
Kemal Kılıçdaroğlu, yaklaşık bir ay süren suskunluktan sonra nihayet harekete geçti. Bir milletvekilinin odasının duvarından Atatürk’ün fotoğrafını indirip çöpe attığı konusunu araştırmak üzere Grup Disiplin Kurulu’nu görevlendirdi. Şimdi uzuuun araştırma ve soruşturmalar başlıyor. Oysa Genel Başkan, bu olayın tanığı olan Milletvekili Aylin Nazlıaka’yı çağırıp “Böyle bir olay var mı, varsa resmi kim indirdi?” diye sorsa mesele bir dakikada aydınlanırdı.
Anlaşılan CHP’nin kurucusunu çöpe atmaya kalkışanları korumak yolunda bir eğilim var. Ama hemen altını çizelim ki: Konuyu komisyona havale edenler “uyuturuz ve unuttururuz” diye düşünüyorsa yanılır. Atatürkçüler taktı bu konuya!
Kumpas, iftira, rant, peşkeş, yolsuzluk, taciz, tecavüz, cinayet…
Erkeklerde namus kalmadığı için o artık yalnızca kadınlarda aranıyor…
Akif Kökçe
TALEP
Diyanet’e bağlı Kocaeli Müftülüğü’nün sitesinde yer alan “Dinini değiştirenin boynunu vurun”, “Zina yapan cariyeleri sopalayın” şeklindeki ifadeler üzerine CHP Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi Başbakan Ahmet Davutoğlu’na mektup yazarak Müftü hakkında: “Görevden almıyorsanız, yargılatmıyorsanız bari tedavi ettirelim?” dedi. Hakverdi, Başbakan’a taleplerini şöyle sıraladı:
- Müftü hakkında işlem yapılması için Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurulması,
-İl Müftüsünün derhal görevden alınarak idari soruşturma başlatılması...
Laiklik konusunda Anayasa Mahkemesi’nce 1’e karşı 10 oyla mahkum edilmiş bir parti var iktidarda. Bu taleplerin bir yanıtı olabilir mi?
Oturunuz, sıfır!
Meslektaşlarımız Can Dündar ve Erdem Gül’le ilgili iddianame sonunda açıklandı. Savcı, “Devletin gizli kalması gereken sırlarını açıkladıkları” ve de “Casusluk yaptıkları” gerekçesiyle arkadaşlarımızın bir kez ağırlaştırılmış, bir kez de müebbet hapisle cezalandırılmalarını istiyor. Neyse ki yasalarımızda artık idam cezası yok, olsaydı herhalde onu da isteyecekti. Uzatmıyor, “İsteyenin bir yüzü...” diyor, sözü eski savcı, CHP Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan’a bırakıyoruz.
- “Hukuk hiç bu kadar ayaklar altına alınmamıştı. Hem yasalarımıza göre hiçbir suçu olmayan insanları hapiste tutuyorsunuz hem de o insanlar için böylesine hak, hukuk, akıl, mantık dışı cezalar isteyebiliyorsunuz. Anlaşılan o ki bazı görevliler için malum kişinin hışmına uğramamak herşeyin üstünde.
- Verdikleri kararların Yargıtay’da bozulması hakimlerin sicillerini dolayısıyla terfilerini olumsuz etkiler. Savcılar için benzer bir yaptırım yok mu?
- Yargıtay, kendisinden geçen dosyalar için ilgili hakim ve savcılar hakkında notlar verir. Bunlar; pekiyi, iyi, orta, notsuz ve zayıf’tır. Notsuz, ne iyi ne kötü demektir, zayıf da kötü... Bu iddianameden sonra bence zayıfın da altında yeni bir kategori oluşturmak lazım. Can Dündar ve Erdem Gül’ün şimdi yapmaları gereken şey bu iddianame için HSYK’ya başvurmaktır.”
Bugünlerde bir başkanlık muhabbetidir gidiyor. Başkalık sisteminin olmazsa olmazı bağımsız ve tarafsız yargıdır. Bizde bu kaldı mı? Yargıyı bu duruma getirenler tekrar bağımsızlaştırır mı?
Melih Aşık - Milliyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları