loading
close
SON DAKİKALAR

Neden uğurlama!

Melih Aşık
Tarih: 31.08.2015

Melih Aşık; Moda’da Tarihçi Kitabevi’nden kocaman bir kitap aldık önceki gün: ''Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi''...

Moda’da Tarihçi Kitabevi’nden kocaman bir kitap aldık önceki gün:
“Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi”
Türk Tarih Kurumu yayını olan kitap 1918 - 1938 yılları arasında cereyan eden gelişmeleri gün gün özetliyor... Kitabı karıştırırken gözlerimiz şu satırlara takılıyor:
“18 haziran 1936:
Atatürk’ün Yeşilköy Hava Alanı’ndan - uçakla Ankara’ya hareket edecek olan - İsmet İnönü’yü uğurlaması”
Cumhurbaşkanı Atatürk, protokola aykırı bir davranışla Yeşilköy’e giderek İnönü’yü neden uğurlamaktadır. Üstelik İnönü önemli bir konferansa vs. değil sadece Ankara’ya gitmektedir. Tarihçilerin yardımını rica ediyoruz... Bizi aydınlatırlar mı bu konuda?

Yazılmadı demeyin!
Bir hata daha: Türk uçakları IŞİD’i bombalamış...
Strateji Uzmanı Cahit Dilek olacakları haber veriyor:
“Türkiye’de terör eylemi yapmamış, Suruç dahil yaptığı iddia edilen saldırıları ise üstlenmemiş IŞİD terör örgütüne karşı hava saldırılarını başlatmak Türkiye’de uykuda olan IŞİD’i uyandırır.
Suriye krizinin başından bu yana hükümetin gerekli tedbirleri almamasıyla IŞİD’in Türkiye’de saldırılar yapacak şekilde tertip aldığı bilinmektedir.
Yurt içinde önleyici operasyonlar yapıp IŞİD’li teröristleri etkisiz hale getirmeden Suriye’de IŞİD’e karşı hava operasyonları yapmak IŞİD terörünü bile bile Türkiye’ye davet etmektir. Türkiye’nin intihara teşebbüsüdür.”

ZAFER
Zafer Bayramı, 1922 yılında 26 Ağustos’ta başlayıp, 30 Ağustos’ta Dumlupınar’da zaferle sonuçlanan Başkomutanlık Meydan Muharebesi’ni (Büyük Taarruz) anmak için kutlanan bayramdır. Ülke topraklarının geri alındığı günü temsil eder.
Bu savaş, Atatürk’ün başkomutanlığında yapıldığı için Başkomutanlık Meydan Muharebesi olarak adlandırılır.
Büyük Taarruz’un başarıyla sonuçlanmasından sonra Yunan orduları İzmir’e kadar takip edildi. 9 Eylül 1922’de İzmir’in kurtarılmasıyla Türk toprakları Yunan işgalinden temizlenmiş oldu. Türkiye Birinci Dünya Savaşı yenilgisini zafere dönüştürerek, ittifak devletleri arasında dünya savaşını yenik bitirmeyen tek devlet oldu. Bu zaferin kahramanlarını saygıyla kutluyoruz...

Yıllardır “Sivas’ın ötesine geçemezsin” diye alay edenler artık
Sivas’ın ötesinde “sokağa çıkma yasağı” ilan etmeden dolaşamıyor.
Akif Kökçe

ALKOL
Aksaray’da esnafın İrlandalı turisti dövmeye çaışırken topluca dayak yemesi haftanın konusuydu.
Sopayı arkasına saklayarak kapıya çıkan dükkan sahibinin ifadesine göre İrlandalı ve arkadaşları alkollüymüş.
Önce gelip alkol istemişler; o da alkol satmadıklarını söylemiş.
Sonra İrlandalı arkadaşlarıyla tekrar gelmiş “Bana da mı alkol yok” demiş ardından da suları devirmiş. Bir turist bir markete gidip de “Alkol var mı?” diye sormaz. Bu alkolün bir adı vardır; Rakıdır, şaraptır, cindir, viskidir, votkadır, biradır, vs.
Alkol var mı, diye eczaneye sorulur. Sanılır ki “camide içki içtiler” masallarıyla eğitilen esnaf bu olayla bir yerlere mesaj göndermeye ve haklı duruma geçmeye çalışıyor. Malum, bu devirde herkes uyanık.

Ah o koltuklar!
Bakanlık için can atan isimler.. Bakan olmak için her türlü ilkeyi çiğneyenler... Birbirini yiyenler... Yaşadığımız dönemde bunlara tanık olurken gelin bir de Cumhuriyet yıllarına göz atalım...
İlk hükümetin bakanları Meclis tarafından seçilmiştir. 3 Mayıs 1920’de eğitim bakanı seçimine 137 kişi katılmış, Hamdullah Suphi Tanrıöver 60, öteki aday Dr. Rıza Nur 43 oy almış, iki aday da salt çoğunluğun altında kalmıştır. İkinci oylamada sonuç benzer olmuş, ancak üçüncü oylamada Rıza Nur Bey, salt çoğunluğu bir oyla aşarak 65 oy alınca bakan seçilmişti. Ne var ki Rıza Nur, hemen kürsüye çıkmış, üçüncü turda seçilmiş olmasının bir tereddüdün ifadesi olduğunu, salt çoğunluğu 1 oyla aşmasının da zayıf bir güvenoyunu ifade ettiğini söyleyerek rakibi Hamdullah Suphi Beyi övmüş ve sözü şöyle tamamlamıştı:
- Hamdullah Suphi Bey gerçekten bu işe yeterli ve layıktır. Onu tavsiye ederim...
Bu defa kürsüye gelen Hamdullah Bey de Rıza Nur’u övmüş:
- Bu arkadaşımıza karşı yüksek meclise düşen görev ona büyük çoğunlukla güven göstermektir, demiştir...
Meclis Başkanı, Hamdullah Bey’in bu isteğini oya koymuş, Meclis oybirliğiyle Rıza Nur’a güvenoyu vermiş, o da bakanlığı kabul etmiştir. Sonraki yıllarda hayli tartışmalı söz ve eylemlerine raslanan Rıza Nur ile Hamdullah Suphi, o gün siyasi terbiye konusunda büyük bir sınav vermişlerdir.(Üçüncü Meşrutiyet Mahmut Goloğlu- s182)

Melih Aşık - Milliyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları