loading
close
SON DAKİKALAR

Nefes nefese!

Melih Aşık
Tarih: 08.08.2014

Melih Aşık; Azgın bir kampanya dönemi daha geçirdik... Tayyip Erdoğan her zaman olduğu gibi hırçın ve saldırgan bir yol izledi.

Cumhuriyet tarihinin en önemli seçimlerinden birine sadece 48 saat kaldı... Azgın bir kampanya dönemi daha geçirdik... Tayyip Erdoğan her zaman olduğu gibi hırçın ve saldırgan bir yol izledi. Demirtaş sakin bir imaj çizdi. Demirtaş’ın handikapı kişiliği değil arkasında duran İmralı ve Kandil’in planlarıdır. Sürpriz aday Ekmeleddin İhsanoğlu zarif, yumuşak, efendi bir görünüm sergiledi. Erdoğan’ın haşin ve sert saldırılarını zeki cevaplarla etkisizleştirdi. Bu tavırlarıyla sempati topladı.
Seçimde halkın yarısı beğendiği adayın seçilmesi değil, beğenmediği adayın seçilmemesi için oy kullanacak... Korku geleceğe böylesine egemen...
Bu tarihi seçimin özelliği nedir derseniz?
Hiçbir şekilde seçim adaletinden nasiplenmemiş oluşudur...
Medyanın iktidara yamandığı, bürokrasinin iktidara çalıştığı, adaylardan birine devlet olanaklarını kullanma hakkının verildiği bir seçimin sonucu kim ne derse desin adil olmayacaktır.
Seçim öncesi favori Erdoğan’dır. Ancak Erdoğan’ın her türlü yasağı delme girişimi, tartışmalarda centilmenlik ve hakkaniyet sınırlarını rahatça aşması, nefret suçu işlemeyi dahi göze alması, sonuçtan pek de emin olmadığını gösteriyor. En azından ilk turda yüzde 50’yi aşma konusunda güvenli değildir.
Seçim kampanyası siyasetteki her türlü centilmenlik kalıntısını da yok etti. Erdoğan seçilirse Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’yle karşılıklı sarf ettikleri “şerefsiz, hırsız, ahlaksız, namussuz” gibi sıfatlardan sonra nasıl karşılıklı oturup, birbirlerinin yüzüne bakacaklar? İnsan merak ediyor.

Türk şemsiyesi...

Son yıllarda siyasi konuşmalarda Gürcü, Laz, Arnavut, Boşnak, Kürt, Ermeni gibi etnik köken adları çok geçiyor. Genelde sanki farklılıklara artık daha çok saygı duyuluyormuş gibi yapılıyor ama... Alt kimlikler bu denli öne çıkarılınca... Türk sıfatı da alt kimlik sayılınca... Patlamalar başlıyor.
Örneğini yaşadık. Bunun için birisinin “Ben Türküm sen değilsin” demesi yetti.
Anayasalarımız 1924 yılından bu yana “Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkese Türk denir” ibaresiyle bu konuya çözüm üretmiştir.
Bazıları Türk sözünün ırkı ifade ettiğini iddia ederek bu maddeyi saptırmaya çalışır.
Oysa “Türk” burada sadece vatandaşlığın adıdır. Tüm halkı kapsayan şemsiye kavramdır.
Bu tanım ortada dururken...
Bir vatandaşın diğerine “Ben Türk’üm, sen Türk değilsin; sen Ermeni’sin, Rum’sun, Kürt’sün, Çerkez’sin” demesi anlam taşımaz.
Etnik kökeni Türk olanlar, etnik kökeni Türk olmayanlara karşı bir üstünlük, farklılık, ayrıcalık taslayamaz.
Türk sıfatı tüm vatandaşları eşit hale getirir.
Ülkenin adı Türkiye olduğu için vatandaşlığın adı Türk vatandaşlığıdır.
Anayasa’daki “Türk” deyimini doğru yorumlarsak, alt kimlikler üzerinde oyun oynamak, birini digerine karşı kışkırtmak, birinin diğerini ezmesine yol açmak da imkânsızlaşacak.
Cumhuriyet Türkiyesi’nde (fanatikler ve ırkçılar hariç) kimse kimsenin ne etnik kökenini merak eder, ne etnik kökenine bakarak onu aşağılamaya çalışırdı. Bu Yeni Türkiye’nin sorunudur!

SOMA

Soma’daki maden kazasında (daha doğrusu maden cinayetinde) hayatını kaybeden işçilerimizin ailelerine yardım için önceki akşam İzmir Atatürk Stadyumu’nda oynanan Galatasaray - Atletico Madrid maçı... Dünkü gazetelere bakıyoruz. Sahadaki seyirci sayısı yaklaşık 45 bin imiş, elde edilen gişe hasılatı ise yalnızca 1.8 milyon lira.
Hasılat neden mi bu kadar düşük? Efendim, 45 bin seyircinin sadece 28 bin 653’ü stada bilet alarak girmiş. Geriye kalan 17 bini şu veya bu yolla kapılardan geçmiş. Daha doğrusu birilerinin yardımıyla geçirilmiş.
Kapılardaki bu denetimsizlik rezaletine mi yanarsınız, yoksa yardım amaçlı böylesi bir maçta bile beleşçiliği elden bırakmamaya mı?


İktidarın koltuk sevdasına bakılırsa
“yola kefen giyerek” değil,
“koltuğa yapıştırıcı sürerek” çıkmışlar...
***
Bu iktidar döneminde gördük ki vatanı
yandaş işgalinden kurtarmak,
7 düvelin işgalinden kurtarmaktan daha zor...
Akif Kökçe


HAVA

Diyarbakır 2. Hava Kuvvet Komutanlığı lağvedilerek, tüm faaliyetleri Eskişehir’de yeni kurulan Hava Savunma Komutanlığı’na devredildi... Diyarbakır’ın özellikle son gelişmelerden sonra stratejik önemi artarken bu taşınma ve alanı boşaltma neyin nesi? CHP’li Umut Oran soruyor:
- IŞİD’in Güneydoğu sınırımızda ciddi ve yakın tehdit oluşturduğu bir dönemde Diyarbakır 2. Hava Kuvvet Komutanlığı’nın kapatılması ülke güvenliği açısından büyük bir risk oluşturmuyor mu?
- Komutanlığın lağvedilmesi,
“çözüm” sürecinde atılan adımlardan mıdır?
- Acil bir
harekât durumunda Eskişehir’den kalkacak bir
F-16’nın, Suriye - Irak sınırımıza ulaşması kaç
dakika sürmektedir?

Melih Aşık - Milliyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları