Öcalan kartı!

Melih Aşık; Zamanı gelince Apo’nun kapısı çalınacak. Bu zafiyet ve ödenecek pahalı bedel de kuşkunuz olmasın zafer diye yutturulacak...

Terörün tırmanarak sürmesi ülkede öfke ve üzüntüyü artırırken bir yandan da “Öcalan neden devreye sokulmuyor?” merakı daha sık dile getiriliyor.
Gazeteci Müyesser Yıldız diyor ki:
- Son katliamlarla istenen, beklenen, hedeflenen belki tam da bu; en umulmadık çevrelerin bile, “Kurtar bizi Öcalan” demesini sağlamak olmasın?
Temmuz ortalarında bir televizyon programında HDP Lideri Selahattin Demirtaş’a neden silah bırakma çağrısı yapmadıkları soruluyor. Yanıtı:
“Bizim çağrımıza kalmış olsa sabah kalkar akşama kadar çağrı yaparım. Çağrıyla olacak iş değil. Buradan çağrı yapıyorum PKK kesinlikle Türkiye’ye karşı silah bırakmalıdır. Ama benim çağrım çözüm değil ki... Kim yaparsa bırakacak, Abdullah Öcalan... O da hangi şartlarda yapacağını açıkladı.”
Demirtaş bir başka konuşmasında şunu söylüyor:
“Neden silahlar konuşuyor, niye ölüyor bu insanlar, kimin için ölüyor? Toplum barış istiyor. Barış noktasında iyi bir aşamaya gelmişken, neden müzakere masası devrildi?”
Öcalan’ın barış çağrısı yapması için en azından Dolmabahçe mutabakatının ısıtılıp yeniden masaya konması gerek. Onun ötesinde Öcalan’ın özgürleşmesi dahil ne gibi yeni talepler olacak bilmiyoruz. Şimdilik toplumun “Akan kan dursun da ne pahasına durursa dursun” kıvamına gelmesi bekleniyor. Zamanı gelince Apo’nun kapısı çalınacak. Bu zafiyet ve ödenecek pahalı bedel de kuşkunuz olmasın zafer diye yutturulacak...
Tahminler bu yönde yoğunlaşıyor...

Sorma zamanı...

Norveç’in başkenti Oslo’da dönemin MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş, PKK yöneticileri Sabri Ok ve Mustafa Karasu ile görüşürken:
- Biliyoruz metropolleri de patlayıcılarla doldurdunuz, diyor...
Aradan 6 yıl geçiyor... Bu altı yıl boyunca Ankara sadece çözüm rüyası peşinde koşuyor...
Tabii ki PKK, güvenlik güçlerinin kışlalara çekilmesiyle daha da rahatlayarak patlayıcı deposunu alabildiğine genişletiyor.
Şimdi o patlayıcılar askerin, polisin zırhlı araçlarının altında patlıyor.
Ülkeyi yönetenler tepeden tırnağa aynı şeyleri söylüyor:
- PKK çözüm sürecini silah stoklama süreci olarak değerlendirdi. Çok ciddi bir silah stoklaması yaptılar...
Peki siz ne yaptınız? Uyudunuz...
Ekranlarda iktidar sözcülerini izliyoruz: “Efendim terörü siyasi çıkarlar için kullanmayalım” diyorlar. Sen ölümcül hatalar yap bunlar hatırlatıldığında “Terörü kullanmayalım” olsun. Hesabı verilmesin. Hiç bir demokraside benzerini göremezsiniz.

FORMA

Dün bu köşede HDP Merkez Yürütme Kurulu’nun Dağlıca saldırısıyla ilgili basın açıklamasında yer alan “Hangi üniformayı taşırsa taşısın gençlerimiz ölüyor” cümlesine dikkat çekmiş... Teröristin üzerindeki giysiyi devletin resmi güvenlik güçlerinin üniformasıyla aynı düzeyde gören sakat anlayışı göz önüne sermiştik.
HDP MYK’nın bu açıklamasından bir gün sonra Genel Başkan Selahattin Demirtaş’tan “Biz HDP olarak yiten canlara, üniformasına bakmadan karşı çıkıyoruz” sözleri geldi.
Lafı uzatmadan diyelim diyeceğimizi; PKK’lı teröristle devletin askerini aynı kefeye koyan kafayla işimiz zor. Ki o kafa istediği kadar barış, kardeşlik lafları etsin... İstediği kadar güzel saz çalıp türkü söylesin!

İktidar “Cemaat bizi kandırdı! PKK bizi aldattı! AB bizi oyaladı” diyor!
Yazık!
İktidar ulusalcı yurtsever güçlerden başka herkese güvenmiş demek!
Akif Kökçe

TÜM

Meclis’in çiçeği burnunda üyelerinden CHP Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm, “Taraflar silahı bıraksın” dediği için eleştirilerin hedefi oldu...
Kim bu taraflar? Bu yanda TSK, karşı yanda PKK. Terör örgütü ile birlikte Türk ordusu da silahı bırakacak! Öyle mi?..
Üç gün önce Alman Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Cem Özdemir’in çağrısına yer verdik. Ne diyordu:
“PKK’yı tek taraflı, şartsız ve -artık geçici değil- temelli silah bırakmaya davet ediyoruz...”
Yapılacak çağrı en azından budur... Mehmet Tüm ise Kürtçü siyaset yapanlar gibi konuşuyor. Ama tüm kabahat onun mu? CHP’nin son olaylar konusunda net bir tespiti, politikası ve tavrı var mı? Ona da bakmak gerekir.