Tarih:
22.05.2014
Özel ve güzel..!
Melih Aşık; Devletin koruyucu kanatlarından mahrum kalan ve sendikalarını kaybeden işçiler eskiye göre iki kat sömürülür oldu.
12 Eylül sonrası demokrasiye geçilirken ANAP lideri Turgut Özal ile Halkçı Parti lideri Necdet Calp’in ekrandaki tartışmaları hatırlardadır... Biri “Köprüyü satacağım” diyor, öteki “Sattırmam” diye diretiyordu. “Satacağım” diyen liberal, ilerici diye niteleniyor “Sattırmam” diyen devletçi, statükocu, gerici oluyordu...Seçimleri Turgut Özal kazandı... Türkiye çok geçmeden özelleştirme kampanyasını başlattı. Önce çimento fabrikaları satışa çıktı.
Medyaya göre... Özelleştirilen tesisler daha verimli çalışacak, devlete daha çok vergi verecek, daha çok kâr edecek, dolayısıyla çalışanlarına daha okkalı ücretler bahşedecekti... Bu arada işçiler çalıştıkları işletmenin hisse senetlerini alabilecek, bu şekilde sermaye tabana yayılacaktı.
Anlatılan masallara kanan işçiler, köylüler, esnaf, orta sınıf oyunu yıllarca liberalizmi ve özelleştirmeleri savunan partilerden yana kullandı.
Ne var ki, ülkenin siyasetçi terbiyesi, demokrasiye saygısı, hukuki yapısı, denetim mekanizmaları bu işe müsait değildi. Özelleştirmenin altyapısı ve hukuku tesis edilmemişti. Çıkarcı siyasetçi ile kapkaççı işadamının ortaklığı çabuk kuruldu, özelleştirme çarçabuk peşkeşe dönüştü.
Devletin koruyucu kanatlarından mahrum kalan ve sendikalarını kaybeden işçiler eskiye göre iki kat sömürülür oldu. İktidarlar tarafından sermayenin insafına terk edilen işçi resmen köleleştirildi. Hiçleştirildi.
Soma’nın fotoğrafı bu son durumu çok açık belgeliyor...
Hüküm belli!
Soma’daki kazadan önce CHP’nin verdiği maden kazalarının nedenlerinin araştırılmasına ilişkin önergeyi reddeden AKP milletvekilleri kazadan sonra 180 derece çark ederek aynı konuda tam dört önerge birden verdiler.
İnsanda, toplumun gazını almayı amaçladığı hissi uyandıran bu önergeler “intihal” kavramını fazlaca anımsatırcasına birbirinin adeta değil, resmen kopyası. Birini okuyunca diğer üçünü de aynen okumuş oluyorsunuz. En dikkati çeken ortak paragrafa gelince... Okuyoruz.
“... Kazanın meydana geldiği ocağın bu yılın mart ayı içerisinde en son yönetmelikler çerçevesinde yapılan denetimlerde mevzuata aykırı bir durum olmadığı ifade edilmesine, ocağın en son üretim tekniklerine sahip olduğunun belirtilmesine rağmen elim kaza meydana gelmiştir. Bu elim kazanın tüm boyutlarıyla araştırılması ve her yönüyle aydınlatılması büyük önem taşımaktadır.”
Bu ifadeden anlaşılıyor ki imza sahibi AKP milletvekilleri faciayla ilgili kararlarını baştan vermişler; olayın kaza olduğuna hükmetmişler.
Ocakta en son üretim teknikleri kullanılıyor, diyerek övgüye bile girişmişler.
Hükmü böylesine baştan verilmiş bir araştırma önergesiyle Soma’daki kazanın artık neyini araştıracak, nesini aydınlatacaksınız? Anlaşılıyor ki amaç cinayeti aydınlatmak değil, hükümeti ve maden sahibini temize çıkartmaktır. Kolları bunun için sıvamışlar... Amaçlarını da pek gizlememişler.
MUAMMA
Soma’da bir vatandaşa attığı tekme ile gündeme gelen Başbakanlık Müşaviri Yusuf Yerkel’e hastaneden verilen 7 günlük rapor hâlâ tartışma konusu. Mümaileyh (adı geçen kişi) raporu neden gidip Ankara’dan almış? Raporu hangi doktor vermiş? Raporda dizinden sakatlandığı anlaşılıyor. Peki daha sonra Başbakan’a nasıl refakat etti, tedavisi nasıl yapıldı, iğne ile mi ayakta durdu, dizine soğutucu sprey mi sıktılar?
Meraklar bitmiyor... Mümaileyh eskiden futbol oynar mıydı? Futbol oynarken de sık sık ıska geçer, dizini sakatlar mıydı? Bunlar hep muamma...
Bir başka merak... Başbakan’ın kaç danışmanı var? Bunlar toplam kaç para alır? Başbakan bunlara ne danışır? Başbakan’ın konuşmalarına yansıyan yoğun bilgi birikimi bu danışmanlar sayesinde midir? Hep muamma...
“Fakir, fukara, garip, gureba partisiyiz” diyen AKP’de milletvekillerinden kaçı “maden, tersane patronu”, kaçı “maden, tersane işçisi” acaba?
Akif Kökçe
ESNAF
Alman basını önümüzdeki cumartesi günü ülkelerine gelecek olan Başbakan Tayyip Erdoğan hakkında adeta “Gelme, seni istemiyoruz” kampanyası başlattı. Devletin Anadolu Ajansı’na göre ise durum tam tersi... Almanya, özellikle de Almanya’daki Türkler gözleri yollarda, Başbakan’ı bekliyor. Ajans önceki gün Köln kaynaklı “Almanya Başbakan Erdoğan’ı bekliyor” başlıklı bir haber geçti abonelere. Haberde üç kişi konuşuyordu; Avrupa Türk Demokratlar Birliği Başkanı Süleyman Çelik ile Köln’de esnaflık yapan Hidayet Yiğit ve Reşit Şahin... İki esnaf bir STK başkanı, Almanya olmuş Başbakan’ı beklemeye koyulmuşlardı.
* Kömüre kara elmas dediler.
Karası garibana.
Elması patrona...
Melih Aşık - Milliyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları