Tarih:
24.03.2013
Pembe gazete
Melih Aşık, ''Olumsuz haberlerin çokluğu okuru gazetelerden soğutur''...
Olumsuz haberlerin çokluğu okuru gazetelerden soğutur. O yüzden gazeteler olumlu haberi sever. Umut verici haberi büyütür. İyimserliği zorlar. Ama tabii bunun da bir ölçüsü olur.. Halka umut vereceğiz diye göz boyamak, siyahı pembe göstermek gazetecinin sorumluluğuyla örtüşmez. Şu Nevruz haberlerine getireceğiz sözü...“PKK silah bırakıyormuş... Apo sınır ötesine çekilin demiş...” vs...
Oysa ne silah bırakmaktan söz eden var, ne Apo’nun öyle bir talimatı...
Gazeteci önce okuduğunu anlamalı... Sonra İmralı anlaşması hangi talep ve tavizleri içeriyor, hangi riskleri taşıyor, bunu araştırmalı.
Tarafları İmralı’da masaya oturtan güç, aynı günlerde İsrail’e özür dileterek Türkiye - İsrail dostluğunu da yenilemiş, Türk hükümetinin itibarını yükseltmiştir. Barış havası dediğimiz şey, İran ve Suriye’ye karşı büyük çaplı savaşın hazırlığı olmasın... Gazetecinin görevi bu kuşkulara cevap aramaktır.
* * *
Başbakan Diyarbakır mitinginde anlaşılan herşeyi beğenmiş ama bir tek Türk bayrağı bulunmamasını yadırgamış. CHP’li Onur Öymen kendisine soruyor:
- AKP Diyarbakır’da son seçimde yüzde 30’un üzerinde oy almadı mı? Orada koskoca bir parti örgütünüz yok mu? Onlara siz de mitinge Türk bayrağıyla gidin diyemediniz mi?
Hapisteki Çiçek
Gazeteci Hikmet Çiçek, 25 Mart 2008’den beri Silivri’de Ergenekon tutuklusu. Yarın hapisteki 5. yılını bitiriyor 6’ya basıyor. 12 Mart dönemi dahil hapislerde geçirdiği süre ise 19 yılı buluyor.
Çiçek mevcut durumunu anlatırken diyor ki:
“Özel hukuki durumum, hukuk fakültelerinde ders olarak okutulacak niteliktedir!
Şöyle ki:
- Tutuklandığım suçtan yargılanmamaktayım... (Devletin gizli belgelerini temin etmek, TCK. 326/1’den tutuklandım. İddianamede bu suçtan ceza talebi yok.)
- Yargılandığım maddelerden ise hakkımda tutuklama kararı yoktur... (Silahlı örgüt üyeliği, TCK 314/2)
Görülüyor ki, bu dava bir hukuk davası değildir. Cumhuriyet’le hesaplaşma davasıdır. Bu dava toplumu sindirmek, susturmak, korkutmak için açılmıştır. Burada hukuk sadece bir alettir.”
Muğla Barosu yaptığı açıklamada şöyle diyor:
“Türk dilinde Adalet, Tüze demektir. Tüze... Düz... Doğru sözünden gelir.
Bir gazetecinin 5 yıldır tutuklu kalması ve yargılanmasının doğruluk neresindedir.. Tüze neresindedir? Doğru eğrilmiştir...”
Gazetecileri hapsederek ayakta durabilen bir iktidarın yüzünün kızarması gerekir...
Kemal Kılıçdaroğlu, “Tayyip Erdoğan konuşmadan konuşmam” demiş.
Ah, keşke Tayyip Erdoğan da aynı ilkeyi koysa!
Fahrettin Fidan
Balon
Bülent Arınç, Tayyip Erdoğan’dan sonra en çok konuşan politikacı...
Her gün bir şey söylüyor. Bazen Başbakan’ı destekliyor. Bazen Başbakan’ın tepki gören bir sözünün tersini söyleyerek ilgi çekiyor. Sonuç mu?
Aklımıza balon fıkrası geliyor...
İki kafadar balonla seyahat ederken yollarını kaybetmişler. Bakmışlar bir tepenin üzerinde bir adam duruyor. Alçalıp seslenmişler:
- Beyefendi söyler misiniz biz neredeyiz?
- Balonun içindesiniz, demiş adam...
Bülent Arınç işte o adama benziyor.
Söyledikleri doğru ama bir işe yaramıyor.
Neticeyi değiştirmiyor.
Acaba bu tespitimize ne der? Bir şeyler söylemek ister mi!
AKP politikaları net!
Düşmana “istediğini ver” kurtul, vatandaşı “içeriye al” kurtul...
Akif Kökçe
İnsanbu
İnsanbu
Kültürel konuları işleyen yeni bir internet sitesi yayına geçti; insanbu.com...
Sitede Kaan Arslanoğlu bir izlenimini aktarıyor:
“Tıp Bu Değil, kitabının toplantısı için gittiğimiz Denizli’de değişik mi değişik bir otelde konuk edildik. Otelin ismi Şiir Otel. Bu butik otelde ne yana baksanız bir şiir ve şairle karşılaşıyorsunuz. 52 odanın her birine bir şairimizin ismi verilmiş. Biz Nazım Hikmet odasında kaldık, dağ manzaralı çok güzel bir odaydı.
Otelde şiir kitaplarıyla dolu bir kütüphane, kulaklıkla şiir dinleyebileceğiniz bir köşe mevcut.”
Bu oteli meydana getiren eski edebiyat öğretmeni Esat Bozbıyık’ı kutlarız.
Melih Aşık - Milliyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları