Refik Halid
Melih Aşık; Büyük İskender uzun yıllar yanında bulunan danışmanını bir gün yanına çağırmış: Bunca yıldır yanımdasın, demiş İskender, bir tek hatamı eleştirmedin. Hatalarımı görmüyorsan cahilsin, görüyor da söylemiyorsan hainsin.
Türkiye’de kitap yazarak geçinen edebiyatçı azdır. Ama bazı yazar da vardır ki kendi geçindiği gibi torunlarını bile geçindirir.
Örneğin Refik Halid Karay (1888-1965).
Refik Halid’in torunu Erten Karay lise sıralarından okul arkadaşım. Geçenlerde telefonda hoşbeş ederken söz Refik Halid’e geldi. Erten dedesini minnetle andı:
- Onun sayesinde bugün de ele güne muhtaç olmadan yaşıyoruz, dedi.
Refik Halid’in kitaplarını İnkılap Kitabevi basıyor. Her ay Erten’e ve diğer 3 mirasçıya satılan kitaplardan dolayı emekli maaşı
kadar telif ücreti ödeniyormuş.
Refik Halid’in hikâye ve romanlarından oluşan külliyatı 40 kitaptan oluşuyor.
Aydede dergileri 2 cilt olarak kitaplaştırıldı.
“Memleket Hikâyeleri” 18 kitap
halinde yayımlandı.
Ünlü yazar Kurtuluş Savaşı’na karşı tavır almıştı, 1922’de İstanbul’dan kaçtı. 1924’te 150’likler listesine konuldu, 16 yıl sürgünde yaşadı. 1938’de çıkarılan afla yurduna döndü.
Sürgünde yazdığı “Deli” piyesini Atatürk bir gün sofrada kahkahalarla okur. Sonra, “Yazık oldu” diye söylenir ve İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’ya dönerek “Ne yapacaksak yapalım, onun bir an evvel memlekete dönmesinin çaresine bakalım” der. 150’likler Ata’nın ölümünden birkaç ay önce affedilir, yurda dönerler.
Arkadaşım Erten Karay, Atatürk’ün Refik Halid’e sempatisiyle ilgili şu bilgiyi de aktarıyor:
- Aile dostumuz Behçet Kemal Çağlar, Atatürk’ün dedeme sürgündeyken cep harçlığı gönderdiğini anlatırdı.
Atatürk’ün affediciliği de dikkat çekicidir.
MAÇ BAŞLIYOR!
Lig maçları önümüzdeki hafta başlıyor. Maçları nakleden spikerlerin ağzından olsun futbolcu ve hocalardan olsun sayısız inci dinleyeceğiz yine. Aşağıda geçmiş yıllarda ekranlardan çıkan ve akıllarda kalan sözlerden bir demet bulacaksınız.
“Maç bitti hâlâ gol yiyoruz sayın seyirciler.”
(8-0 yenildiğimiz İngiltere maçında uzatmalarda yediğimiz 8. gole spikerin tepkisi.)
Daha ilk dakikalarda gol yiyen kaleci Hayrettin’e maçı anlatan İlker Yasin’in tepkisi:
- Yapma Hayrettin, daha kadroları sayamadım.
- Kaleci olmasaydı, o goldü. (Turgay Şeren)
- Everything, something happened. (Fatih Terim)
- Messiiii.... Messsiiiii... Bu adam neyin nesssiii... (Spiker Ertem Şener)
- Gol makinesi diye aldık, çamaşır makinesi çıktı. (Dönemin Trabzonspor Başkanı Mehmet Ali Yılmaz)
- Liverpool kalemize akın akın geliyor, yüreğimiz ağzımıza gelmekten ağzımızda yer kalmadı sayın seyirciler. (Ertem Şener)
- Korner mi diye bakıyorum. Hayır, köşe vuruşu. (İlker Yasin)
- İki takım da gol atmazsa maç berabere biter.
(Yorumcu Ömer Üründül)
- Milli Takım’a ille yabancı hoca alınacaksa benim Alman vatandaşlığım da var. (Yılmaz Vural)
Sunucu Saba Tümer: - İlk ne zaman milli oldun?
Rıdvan Dilmen: - Futbolda mı?
SOKAK
Ev adresini sorduğumuz bir dostumuz Kadıköy’de Nail Bey sokakta oturduğunu söylüyor. Merak edip, “Kimdir bu Nail Bey?” diye soruyoruz. Dostumuz:
- Ben de bilmiyorum, diyor.
İstanbul’da böyle nice sokak var.
Sadık Bey Sokak, Naci Bey Sokak, Sadi Bey Sokak, Ahmet Bey Sokak, Hasan Bey sokak, Hüseyin Bey Sokak...
Kimdir bu muhteremler? Meçhul.
Ve bir de şöyle sokakları var İstanbul’un:
İşkembeci Yaver, İşkembeci Fettah, Bozacı Zeynel, Lokmacı Kâşif...
Bunlar vardır ama Refik Halid Karay’ın adını taşıyan bir sokak İstanbul’da yoktur. İstanbul’u en güzel anlatan yazarlardan Abdülhak Şinasi Hisar’ın adını taşıyan bir sokak bulunur mu? Biz duymadık. Ünlü yazarları, ressamları, müzisyenleri, sanatçıları işkembeciler ya da bozacılar kadar önemsemedi İstanbul. Kentin tarihini araştıran bir İstanbul Enstitüsü veya Şehir Müzesi de hâlâ yoktur. Eksikliğini duyan
var mı peki?
SEBİL
İsveç’te yaşayan gazeteci dostumuz Osman İkiz, İstanbul’dan Stockholm’e dönüşte havalimanında bavul beklerken susamış, çevresine bakarken ilerideki sebil benzeri su cihazını görmüş. Düğmeye basıyorsunuz su fışkırıyor, ağzınızı dayayıp içiyorsunuz. İstanbul’da suyu parayla alan Osman, bedava sudan kana kana içmiş. Cumhuriyet’teki yazısında bunları anlatırken İsveç’in başkentinde musluk suyunun içildiğini, kimsenin şişe veya damacana suya
para vermediğini de anımsatıyor.
Peki, İstanbul’da milyonlarca insan neden musluktan su içemiyor?
Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na bunu sormuştuk, cevap gelmedi, tekrar soralım: Musluk suyu neden klor kokuyor, koku neden giderilemiyor? Eloğlu bunu nasıl başarıyor?
DANIŞMAN
Büyük İskender uzun yıllar yanında bulunan danışmanını bir gün yanına çağırmış:
- Senin işine üzülerek son veriyorum, demiş.
- Neden, diye sormuş yardımcısı.
- Bunca yıldır yanımdasın, demiş İskender, bir tek hatamı eleştirmedin. Hatalarımı görmüyorsan cahilsin, görüyor da söylemiyorsan hainsin.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları