Tarih:
12.05.2013
Reyhanlı vuruldu
Melih Aşık, 'Halkın çıkarlarıyla ilgisiz bir savaşı çomaklıyorsanız fırlayan kıvılcım önce sizi yakar'...
Hatay Reyhanlı’da patlatılan iki bomba dün 40’ın üzerinde masum insanımızın ölümüne bir o kadarının yaralanmasına yol açtı. Ne demişti Rus Dışişleri Bakanı geçenlerde:- Bir tiyatro sahnesinde tabanca görünüyorsa oyun bitmeden mutlaka patlayacaktır...
Ateşle oynuyorsanız bir yeriniz mutlaka yanar...
Kovana çomak sokarsanız arılar sizi delik deşik eder.
Halkın çıkarlarıyla ilgisiz bir savaşı çomaklıyorsanız fırlayan kıvılcım önce sizi yakar...
ABD adına savaşlara talip olursanız elbette başınıza nereden hangi belanın geleceğini tahmin edemezsiniz...
Obama geçen Mart sonu İsrail’e yaptığı ziyarette Suriye için geri sayımı başlatmıştı.
Netanyahu’nun Mavi Marmara nedeniyle özür dilemesi... Peşinden PKK’nın çekilmeye zorlanması.
Bütün bunlar Türkiye’nin Suriye’ye karşı elinin rahatlaması için atılan adımlardı...
Başbakanımız Suriye’ye yürümekte zaten herkesten daha hevesliydi. Geriye kalıyordu Türk halkını savaşa ikna etmek.
Dünkü bombaları kimler patlattı?
Türkiye’nin Suriye’ye yürümesinde kimler fayda umuyorsa onlar patlattılar...
Üstelik önümüzdeki savaş Suriye ile sınırlı değil. Bir yandan da İran’a karşı geniş çaplı savaşın hazırlığı yapılıyor.
Bütün Ortadoğu’yu içine alacak bir cehennemi savaş var ufukta...
Türkiye’nin böyle bir savaşın dışında kalamayacağı şimdiden bellidir.
Bizi hiç ilgilendirmeyen ve içinden sağ çıkmamız mümkün olmayan savaşlara doğru hızla ilerliyoruz...
Adam Mickiewicz
Polonya’nın ulusal kahramanlarından biri Adam Mickiewicz’dir... Hem şair hem vatan kahramanıdır Mickiewicz... Bizimle ilgisi ne derseniz? Çok ilgisi var... Adam, gençlik yıllarından başlayarak şiirleriyle ezilen sömürülen insanların davasını savundu... Ezilen ulusunun acılarını “Atalar” adlı destanında dile getirdiği zaman henüz 21 yaşındaydı. Bu manzum destan ile öteki bazı eserleri dünya klasikleri arasında yer aldı. Tutsak ulusların, çiğnenmiş topraklarının savunucusu oldu. Yazıp yayımladığı şiirler, elden ele, dudaktan dudağa, ülkesinin her yanına yayıldı. Avrupa’da 25 yıl yaşadıktan, Fransa’da el üstünde tutulduktan sonra İstanbul’a geldi...
Amacı Rusya ile aramızdaki Kırım Savaşı’nda bizim yanımızda savaşan Polonyalı askerlere moral ve destek vermekti... O zamanlar Rusya ortak düşmanımızdı. Polonya Rus işgalindeydi.
Adam, İstanbul’da koleraya yakalanmış askerleri ziyareti sırasında kolera mikrobu kaptı. 10 gün içinde hayatını kaybetti. İç organları Dolapdere’de kaldığı evin bodrumuna gömüldü. İskeleti önce Fransa’ya yollandı oradan Polonya’ya götürülüp gömüldü.
Dolapdere’deki evi Polonyalılarca satın alınıp müze haline getirildi.
Evin bulunduğu sokağa Adam Sokağı adı verilmişti. Sonra değiştirildi Badem Sokağı yapıldı. Daha sonra Tatlı Badem sokağı.
Polonyalı aydınlar Türkiye’ye gelir gider... Her gelişlerinde müzeyi gezer. Sokağa Adam Mickiewicz adının verilmesini isterler. Doğal olanı da budur. Ama İstanbul ve Beyoğlu belediyeleri Tatlı Badem adında inat eder.
Çoğumuzun böyle bir ünlü şairin müzesinin hemen Beyoğlu’nun alt sokağında bulunduğundan da haberi yoktur... Biz nedense böyleyizdir...
SHP
Erdal İnönü’nün lideri olduğu SHP, CHP’nin öz kardeşiydi.
SHP’liler bir gün lokantaya giderler.
Garson ne yemek istediklerini sorar.
İnönü, “Teşekkür ederim, biz birbirimizi yiyeceğiz” cevabını verir.
Bu adet hiç değişmedi...
Kampüs
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Karaman’daki Türk Dil Bayramı kutlamalarında, Türkçenin önemine değiniyor...
Yabancı kelimelerin kullanımını eleştirirken diyor ki:
- Birçok yerde kampüs diyoruz. Niye? Külliye desek bir sıkıntı mı vardı ki? Uzunca süre biz bunlara külliye diyorduk. Süleymaniye Külliyesi, Selimiye Külliyesi. Ama şimdi kampüs oldu....
Talihsiz bir örnek vermiş Meclis Başkanı... Çünkü külliye Türkçe değil Arapça... Üstelik bizde sadece cami ve çevresindeki kütüphane, imaret, aşevi gibi yapıları tarif ediyor. Osmanlı’da kimi zaman üniversite anlamında kullanılıyordu ama kampüs anlamında değil. Kampüsün Türkçesi “yerleşke”... Birçok üniversite bu sözcüğü kullanıyor...
Bülent Arınç yurtdışına giden PKK’liler için “Cehennemin dibine gitsinler” diyor.
İnsaf yahu! Yargılanan askerler hastaneye bile gönderilmiyor!
***
Askerler ve aydınlar için yıllardır “Yargılansınlar, aklansınlar” diyen iktidar, 50 bin kişinin
katili PKK’li teröristler için “Kaçsınlar, aklansınlar” diyor...
Akif Kökçe
Raki!
Eski milletvekillerinden Altan Tuna, geçenlerde TBMM’nin Florya’daki misafirhanesinde kalmış. Yemeklerin normal lokantalardan daha ucuz olduğu restoranda bir duble rakının fiyatı 20 liraymış. Süpermarketlerde 3 lira 75 kuruşa satılan 33cc.’lık bir şişe biranın fiyatı da 10 lira... Anlaşılıyor ki amaç konukları içkiden caydırmak, ayrana yöneltmek... Yeni alkol yasası da tezgaha konmuşken... Okurumuz Oğuzhan Serttaş, Katar’daki düzeni yazıyor:
“Katar Emirliği’nde de alkollü içkiler, devletin satış mağazasında (fişlenerek) lisansla satılır, ayda 1 gün gider alırsınız. Aldığınız gün evinize götürür evinizde içersiniz...”
Türkiye de yakında bu disipline girecek.. Anadolu girdi bile...
Melih Aşık - Milliyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları