Sarayın kızları!
Melih Aşık; Konumuz bebek yaşta evlendirilen padişah kızları. Bunlar kızların dramıdır. Bir de kardeş katli yasasınca oğulları öldürülen saray kadınlarının dramı vardır ki... O da başka bir güne.
Kadın hakları haftasında... Osmanlı saraylarında yaşanan ancak tarih sayfalarında fazlaca dile getirilmeyen dramlardan söz edelim.
Konumuz bebek yaşta evlendirilen padişah kızları.
FATMA SULTAN: Padişah İbrahim’in kızı. 1642 yılında doğdu. Üç yaşında iken Kaptanı Derya Musahip Yusuf Paşa’ya verildi. Kocası bir yıl sonra babası tarafından öldürüldüğünden 4 yaşında dul kaldı. Aynı yıl Kaptanı Derya Fazlullah Paşa’ya nikâh edildi. Kocası uzun yaşamadığından 15 yaşında dul kaldı. Ne zaman öldüğü bilinmiyor.
BEYHAN SULTAN: Sultan İbrahim’in 1645 yılında doğan kızı. 2 yaşına gelince Hazerpare Ahmed Paşa ile evlendirildi. Bir sene sonra Ahmed Paşa’nın öldürülmesi üzerine 3 yaşında dul kaldı. Daha sonra Uzun İbrahim Paşa, onun da 1683 yılında ölmesi üzerine 1689 yılında Bıyıklı Mustafa Paşa ile evlendi. 55 yaşında vefat etti.
ŞAH SULTAN: Padişah 3. Mustafa’nın kızı, 3. Selim’in ablasıdır. 1761 yılında doğdu. Üç yaşına gelince vezir-i azam Bahir Köse Mustafa Paşa ile nişanlandı. Paşa bir yıl sonra idam edildi. Dul kalan Şah Sultan 7 yaşına gelince bu defa Nişancı Mehmed Paşa’ya nişanlandı. Mehmed Paşa aynı yıl sadrazam oldu. Bir sene sonra ise sadrazamlıktan atıldı ve öldürüldü. Şah Sultan ikinci kez dul kaldı. 1778 yılında Amcası 1. Abdülhamit tarafından Seyyit Mustafa Paşa ile evlendirildi. Ancak ömrü kısa oldu, 42 yaşında öldü.
FATMA SULTAN: 3. Ahmet’in baş kadını Emetullah Kadın’dan doğan ilk kızıdır. 5 yaşına gelince Silahdar Ali Paşa ile evlendirildi. Ali Paşa evlenmek istemediyse de padişahın ısrarına karşı koyamadı. Ali Paşa Petervaradin savaşında şehit düşünce Fatma Sultan dul kaldı. 13 yaşında bu defa 50 yaşındaki Nevşehirli Damat İbrahim Paşa ile evlendirildi. Güzel günleri oldu. Ancak babası ve eşi Patrona Halil ayaklanmasında öldürülünce o da uzun yaşamadı, 29 yaşında vefat etti.
Bunlar kızların dramıdır. Bir de kardeş katli yasasınca oğulları öldürülen saray kadınlarının dramı vardır ki... O da başka bir güne...
(Kaynak: Padişahların Kadınları ve Kızları... Çağatay Uluçay - TTK yayını)
İNSANCA
Pandemi sürecinde en çok mağdur olan sanat kurumlarından biri de malum, özel tiyatrolar. Ankara Büyükşehir Başkanı Mansur Yavaş bu mağduriyete de el attı. Pandemi dolayısıyla zor günler geçiren özel tiyatrolardan 37 tiyatro oyununun video çekimini parasını ödeyerek satın aldı. Oyunlar Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin televizyonu olan ABB TV’den yayınlanacak.
Ve Bulgaristan’ın başkenti Sofya’dan bir fotoğraf...
Caddelerin kenarındaki ağaçların üzerine asılmış montlar, paltolar görülüyor fotoğrafta. İyiliksever Bulgar vatandaşları geceleri caddelere çıkıyor, sokaklarda yatan evsizler için ağaçlara montlar, paltolar bırakıyorlarmış... Ki, ihtiyacı olanlar alsın, kendilerini soğuktan biraz olsun koruyabilsinler diye. Bazı evlerde elbise dolapları tıka basa doludur. Kime versek diye düşüne düşüne kış geçer. İşte size adres hanımlar: Ağaç...
YAĞMUR
Diyanet İşleri’nin çağrısıyla dün 81 ilde yağmur duası yapıldı. Yağmurun nerede yağacağı, nerede yağmayacağı meteoroloji tarafından önceden bildirilmişti. Kimi yere yağdı, kimi yere yağmadı. Bundan ne sonuç çıkıyor? Yaradan’ın kimi illeri sevdiği, kimilerini sevmediği mi? Hem dua çözüm olsa Arap ülkeleri hâlâ çöl kalır mıydı?
MESAJ
Facebook dostumuz Saniye Akkoç Hanım tebessüm yaratan notlar geçiyor. İşte sonuncusu:
“Kovid salgını, hepimizi tuhaflaştırdı. Korkudan mı, sıkıntıdan mı bilmiyorum ama tuhaflık bende de mevcut. Kızıma her gün belli aralıklarla, ‘Maskeni takmayı unutma, aman dikkat et’ diye mesaj atıyorum. Artık, kızımın canına tak etmiş olmalı ki, ‘Anne yeter artık. Acil çok yoğun, ben de çok yoğunum. Bip bip mesaj atıp durma. Unuttun galiba, ben hemşireyiiimm’ diye cevap yazmış bana.”
Saniye Hanım’ın kızı gerçekten de hastanede görevli hemşiredir.
SIFIR
Rusya’da sınavlarda bir öğrenci boş kâğıt bile verse alabileceği en düşük not 2 imiş. Öğrencinin okumaya olan niyeti, kalkıp sınava gelmesi falan iki nota değer, diyormuş eğitimciler.
Sıfır verip onurunu sarsmıyorlarmış.
Aklımıza Mülkiye günleri geldi. İkinci sınıftayız. Dersimiz Siyasi Düşünceler Tarihi. Hoca: Mete Tuncay. Yaz sonunun sıkkınlığı üzerimizde. Ben TRT’deki işimden izin alıp gelmişim. Sorular önümüze geldi. Andrianikos (veya öyle bir isim) kimdir? Böyle bir adı hiç duymamışım. Attım: Eski Yunan’da yaşamış tiyatro ve güzel sanatlarla uğraşmış, zaman zaman felsefeyle ilgilenmiştir. Soru 2: Adalet kaç şekilde tecelli eder? Attım: Üç şekilde tecelli eder. Ya tecelli eder ya tecelli etmez ya da sürüncemede kalır.
Tamamen palavralardan ibaret bu kâğıda Mete Tuncay 0 değil 2 vermişti. O gün bugün zihnimdeki güzel anılar dosyasında saklarım bu jesti.
YANDAN
Bir yandan aşı beklenirken, bir yandan da aşıya karşı kuşkulu bakış sürüyor.
Halkımız aşının yan etkilerinden oldukça tedirgin.
Bu tedirginlik doğal ve iyi bir şey.
Ancak bazı konular da kafamızı kurcalamıyor değil.
Örneğin ihraç ettiğimiz kimi gıda maddeleri zaman zaman ihraç edildiği ülkelerden geri dönüyor. Çünkü yapılan analizlerde kanserojen ya da zehirli madde çıkıyor.
Peki, bu geri dönen gıda ürünleri ne oluyor?
Yıllardır yetkililere soruyoruz. Cevap alamıyoruz.
Bu ürünler çok muhtemelen piyasaya sürülüyor, halka yediriliyor.
Gelen tepkilerin azlığından biliyoruz.
Halkımız bu ürünlerin sağlığı bozacak yan etkilerini pek dert etmiyor.
Nedense aşının yan etkileri çok daha fazla önemseniyor.
Umarız bu korkuyu çabuk atlatırız.
Zira Kovid’in tam etkisi aşının yan etkisinden çok daha ölümcül!
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları