Sessiz olun
Melih Aşık; Bir işçi kadın pazar günü neden ev temizliğine gider? Herhalde çalışmak, birkaç kuruş kazanmak zorunda... Ya hastası var evinde ya yatalak yakını, ya okuyan çocuğu... Sonuçta bu zavallı kadın pazar günü de birkaç kuruş kazanayım derken çalışamaz oldu.
Toplu yerlerde, toplu taşımda, kafelerde, lokantalarda, kütüphanelerde sessiz olunur, alçak sesle konuşulur.
Ne var ki bazıları bundan habersizdir...
Özellikle yeni yetme ve şımarık çocuk ve gençler ile...
Sonradan görmeler toplu yerlerde yüksek sesle konuşarak etrafın dikkatini çekmeyi adet edinmişlerdir...
Yaşar Kemal bir öyküsünde otobüste yüksek sesle konuşan köylüleri anlatırken der ki:
“Açık havada büyüdüklerinden seslerinin ölçüsünü bilmiyorlar. Kapalı yerde de dağ başındaymış gibi bağırıyorlar”
Köylüler açık alanda yetiştiklerinden bu halleri olağan görülebilir.
Ya kapalı mekanlarda büyümüş tiplerin kalabalık mekanlarda etrafta kimse yokmuş gibi bağırarak konuşmalarına, yüksek sesle kahkaha atmalarına ne diyelim...
Bu arada uyarmaya kalkarsanız ya anlamıyor ya üstünüze saldırıyorlar.
Yine de tehlikeyi göze alıp uyarmalıyız... Başka türlü terbiye edinmeleri mümkün değil.
PAZAR ÜZÜNTÜSÜ!
Pazar sabahı Bahariye’de yürüyorum... Her zaman önünden geçtiğim ZOE adlı şapkacı dükkanının önünde polisler var. Birkaç kişi toplanmış dükkana bakıyor. Dükkanın tentesi kırılmış, aşağı inmiş. Karşı sıradaki büfeden gazete alırken satıcıya orada ne olduğunu soruyorum:
- Kadın temizlik yaparken apartmanın beşinci katından aşağı düştü, diyor...
Talihsiz kadın tentenin üzerine düşmüş. Ama tente uydurma cinsinden... Onu tutacak gibi değil.
- Kadın öldü mü?
- Hastaneye götürürlerken ölmemişti ama sonra ne oldu bilmem, durumu kötüydü...
Bir işçi kadın pazar günü neden ev temizliğine gider? Herhalde çalışmak, birkaç kuruş kazanmak zorunda... Ya hastası var evinde ya yatalak yakını, ya okuyan çocuğu... Sonuçta bu zavallı kadın pazar günü de birkaç kuruş kazanayım derken çalışamaz oldu. Ailesi onun kazanacağı üç beş kuruştan da mahrum kaldı. Bir pazar sabahı üzüntüler içinde apartmanın önünden geçip gidiyoruz. Giriş kapısında “Hayat Apartmanı” yazısı dikkatimizi çekiyor.
(NOT: Son aldığımız habere göre kadının vücudunda kırıklar varmış ama yaşıyormuş. Dükkânın tentesi onu kurtarmış. Sevindik...)
ÜLGÜR
Çanakkale’nin 22 yıldır Belediye Başkanlığını yapan Ülgür Gökhan, bu dönem aday olmayacağını açıkladı ve göreve veda etti...
Başkan Gökhan’ı çevre konusunda verdiği çetin mücadele ile tanıdık...
Bir büyük özelliğini ise Çanakkale Özel Haber adlı internet sitesinde okumuş ve bu sütunda nakletmiştik...
Başkan Ülgür Gökhan, Çanakkale Belediye Başkanı seçildiği 2002 yılından bugüne kadar tek bir ay maaş almamış, harcırah, huzur hakkı gibi gelirlerini de hesabına geçirmemiş... 17 yıldır Belediye kasasından kendisine yapılan tüm ödemeleri fakir aile çocuklarına burs olarak vermişti.
Başkan Gökhan’ı alkışlarla uğurluyor, aynı zamanda Mülkiyeli olan kardeşimize bundan sonrası için başarılar diliyoruz......
TRENDE
“Hepimiz aynı gemideyiz” veya “aynı trendeyiz” muhabbetine ilişkin...
Efsane hocamız Seha Meray’ın anlattığı bir İspanyol öyküsü...
Barcelona’dan Madrid’e giden tren bir istasyonda mola veriyor. Yolcular arasındaki İspanyol köylüsü farkında olmadan treni kaçırıyor. Perona gelince Madrid’den Barcelona’ya giden treni kendi treni sanarak biniyor. Kompartımandaki yolcularla muhabbet sırasında onların Barcelona’ya gittiğini öğreniyor. Kendi kendine mırıldanıyor:
- Şu teknolojiye bak... Ben Madrid’e gidiyorum. Onlar Barcelona’ya. Ve hepimiz aynı trendeyiz...
MEMUR
Arkadaşları memura soruyor:
- Neden hiç tatil yapmadan çalışıyorsun?
- Tatile çıkarsam burada işler durur diye korkuyorum…
- Yok canım hiçbir şey değişmez, işler yine tıkır tıkır yürür...
- İkinci endişem de bu...
PARAZİT
Darüşşafaka Cemiyeti, Türker İnanoğlu’nun kaybı üzerine yayınladığı mesajda diyor ki:
“Cemiyetimizin Değerli Bağışçısı, Türkiye Sinemasının Çınarı, Yapımcı ve Yönetmen Türker İnanoğlu’nu kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşıyoruz.”
Son yıllarda etnik ayrılıkçıların bir numarası ortaya çıktı...
Türk sineması yok, Türkiye sineması var
Türk Edebiyatı yok, Türkiye edebiyatı var...
Alman, Fransız, İngiliz sineması ve edebiyatı olabiliyor
Ama Türk sineması, Türk edebiyatı olamıyor.
Neden?
Çünkü etnik ayrılıkçılar böyle uygun görüyor!
Darüşşafaka’nın da bu kervana katılması etnikçilerin hayli yol aldığını gösteriyor.
Bu coğrafyada yaşayan tüm etnik hatta dini unsurların adı bin yıldır “Türk”tür.
Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkese “Türk” denir.
PKK aynı zamanda bir kültürel savaş yürütüyor. Teslim olmayın.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları