loading
close
SON DAKİKALAR

Sual işareti...

Melih Aşık
Tarih: 20.12.2015

Melih Aşık; İktidarlar basına karşı her zaman hassastır. İktidar uzadıkça, başarısızlık dosyası kabardıkça bu hassasiyet artar. Artık rüzgârdan nem kaparlar.

İktidarlar basına karşı her zaman hassastır. İktidar uzadıkça, başarısızlık dosyası kabardıkça bu hassasiyet artar. Artık rüzgârdan nem kaparlar.

Gazeteci Ahmet İhsan Tokgöz, Abdülhamit’in son matbuat müdürü (sansürcüsü) kılkuyruk lakaplıEbulmukbildönemindeki sansürü anlatıyor.

“Hamidiye suları yeni akıtılmış, çeşmeler açılmıştı. Doktor Besim Ömer Paşa, sular üzerine bir makale yazmıştı. Yaşlı bir adamın çeşme başında dua edişini gösterir artistik bir renkli resim, makaleyle birlikte basılacaktı. Sansür buna sual işareti koydu...”

Neden sual işareti koyduğunu sansürcü başı şöyle izah ediyor;

“Bu resmi görenler ‘işimizin duaya kaldığını anlatıyor’ diyebilirler...”

***

Evet o zamanlar sansür varmış... Yazılar ve resimler baskıya girmeden çıkarılırmış. Ama sansürün bir yararı da varmış! Gazeteciler yazılarından dolayı mahkemeye düşmezmiş. O yüzden sonraki yıllarda Aziz Nesinve Sabahattin Ali, Marko Paşa dergisinde: “Ne olur sansür uygulayın da yazılarımız yayımlandıktan sonra başımız belaya girmesin”diye mizahi ricalarda bulunurlar...

***

Silivri Cezaevi önünde Mete Akyol’un başlattığı umut nöbeti sürüyor. Hemen arkalarında demir kapılar ardında Can Dündar ve Erdem Gülarkadaşlarımız gazeteciliğin bugününü temsilen basın özgürlüğü nöbetindeler! Dışarıda kalanlar mı? Yazdıklarını biliyorsunuz. Ama neleri yazamadıklarını bilmiyorsunuz!

Taşların dili

Pazar günü mezar taşları ve ölümlü sözler için uygun vakit olmasa da...

Hayatın o gerçeğini de ara sıra hatırlamakta yarar var.

Erzurumlu Reyhanidemiş ki:

“Bir ölenin cemaati çoğusa

Ölen insan değil ölen paradır...”

Başka kim ne demiş?

Mesela Aziz Mahmud Hüdayi:

“Muhabbet isteyen gelsin

Haber sorsun mezarımdan.”

Yahya Kemal’in unutulmaz dizeleri:

“İnsan bilir cihanda nedir ömrünün sonu,

Ömründe bir dakikacık etmez hayal onu.”

Bu fikri aziz dostumuz rahmetli Sedat Katırcıoğluşöyle özetlemişti:

“Herkes öleceğini bilir ama kimse öleceğine inanmaz.”

Arif Nihat Asyasözü taşa oturtur:

“Münzevi kabrimin yok ihtiyacı

Günahımdan daha ağır taşa.”

Necati Cumali’nin dileği en iyisidir:

“Ağırlığını istemem ben ölürsem

Beni en sevdiğin halimle hatırla.”

HAYAL

Ünlü düşünür ve yazar Erich Frommdiyor ki:

“İnsanlar uğruna emek verecekleri ve inanacakları bir şeyin özlemi içindeler. İnsanın bütün canlılığı, henüz gerçekleşmemiş olsa da varlığının sıradan kısmını yeneceği, olanaksız olmayan bir hayalin gerçekleşmesi için uğraş vereceği olgusuna bağlıdır. Eğer akılcı, hümanist bir hayal için uğraşma şansı hiç yoksa, insanlar eninde sonunda yaşamın sıkıcılığından bezip bunalacak ve diktatörler ile demogagların akıldışı şeytani hayallerine kurban gideceklerdir.”

İnsanların önüne gerçekçi umutlar ve hayaller koyacak olan siyasi partilerdir. Yapamıyorlarsa.. İnsanları boşluğa veya egemenlerin hayallerine teslim edeceklerdir.

TERÖR

“Çözüm Süreci”nde, “Terörle mücadele yerine müzakere” yapılması yanlıştı.

Bugün müzakere yerine mücadele yapılıyor.

Bu da yetersiz.

Silahlı mücadeleyi kazanmak için

Öncelikle propaganda savaşını kazanacaksınız.

Bölgeyi terör örgütünden daha iyi yöneteceğinize, halkı daha mutlu edeceğinize inandıracaksınız.

Bunu başarabilirseniz silahlı mücadeleye de gerek kalmaz.

Sadece adam öldürmekle sonuca varılmaz...

Elektrikli sorular!

Elektrik Mühendisleri Odası’nın Güneydoğu’daki operasyonları eleştiren uzun açıklamasında özetle “Halka karşı operasyonlardan vazgeçilsin, eller tetikten çekilsin” deniyor. Açıklamada PKK ve terör sözcükleri hiç geçmiyor...

Bölgede ne olup bittiğinden haberi olmayan bir yabancı bu açıklamayı okuyunca ne düşünür? Adı geçen ilçelerde her şey sütliman, asayiş berkemal olup devlet sırf eziyet ve spor olsun diye “masum halka” savaş açmış... Tank, top, tüfek, bütün gücüyle saldırıp halkı katlediyor diye düşünür.

Güneydoğu’da ne olup bittiğini, teröristlerin “öz yönetim” adı altında ilçeleri ağır silahlarla yavaş yavaş ele geçirip devlet içinde devlet kurmaya çalıştıklarını bilmemesi söz konusu olmayan Mühendisler Odası böyle bir açıklamayı nasıl yapar? Bir tarafı alabildiğine eleştirirken diğer tarafı neden görmezden gelir? Neden meslek odaları ve aydın geçinen birileri PKK’nın “Hendekler savunma amaçlıdır” yalanına inanma eğilimindedirler?

Lafı fazla uzatmadan bir soruyla koyalım noktayı:

- Sözünü ettiğiniz ilçelerde önce devlet saldırdı da hendekler daha sonra onun üzerine mi kazıldı? Yoksa önce hendekler açıldı, içine silahlı militanlar yerleşti de devlet bir süre buna göz yumduktan sonra mı harekete geçti? Doğru yanıt ikincisi olduğuna göre, devlet bu durumda ne yapmalıydı?

- İstanbul ve Ankara’da açılan “Fal Cafe”ler, istikbalini öğrenmek isteyen gençlerle dolup taşıyormuş. Gençler falcı dinleyeceklerine faydalı kitap okusalar istikbali merak etmeye gerek kalmaz.

Haldun Ertem

- AKP Güneydoğu’daki teröre kızıyor!

Oysa aynı terörü Mısır’da, Libya’da, Suriye’de tezgâhlanırken “Arap Baharı” diye destekliyorlardı!

Akif Kökçe

Melih Aşık - Milliyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları