Syriza bulaşır mı?

Melih Aşık; Bu Syriza denilen şey bulaşıcı mıdır? Komşudan komşuya bulaşır mı? Komşuda pişer bize de düşer mi?

Bu Syriza denilen şey bulaşıcı mıdır? Komşudan komşuya bulaşır mı? Komşuda pişer bize de düşer mi? Bizim sol cenah, fikirleri Yunanistan’da iktidara geldiği için sevinçli bir telaş içinde görünüyor. Halkımız ise Syriza’nın kemerleri gevşetme, ücretleri artırma vaatlerini elbet memnuniyetle izliyor ama bir yandan da için için bir siyasi iktidarın hem AB hem IMF’ye meydan okuyarak ayakta kalacağına ihtimal vermiyor olmalı...
Bizde 1978’de benzer bir deneme yapıldı... Ecevit iktidarı “Toprak işleyenin su kullananın” gibi radikal vaatlerle yola çıktı. Ne var ki TÜSİAD’ın paralı ilanları ve sabotajları ile bir yılda düşürüldü. Batı ve Yunan sermayesi Syriza ile başa çıkamazsa benzer sabotajlar düzenleyebilir...
Syriza Türkiye’yi etkileyebilir mi? Kısa dönemde etkilemez...
Çünkü Türkiye’de muhalefet sol çizgiyi çoktan terk etti.
CHP sol politikalarla değil AKP’nin ılımlı İslam politikalarına yönelerek oy toplama sevdasına düştü. Ekmeleddin İhsanoğlu, Mehmet Bekaroğlu gibi isimlere dayanarak, laikliği ağzına almayarak, her alandaki dinselleşmeyi görmezden gelerek ayakta kalmaya çalışıyor.
Şimdi dikkatler Syriza üzerinde... Verdiği vaatlerin ne kadarını gerçekleştirebilecek? Vaatleri yerine getirmeye kalkıştığında ne gibi engeleller ve sabotajlarla karşılaşacak? Heyecanla izleyeceğiz...

Devletlu vakıf!

Resmi Gazete’nin perşembe günkü sayısında bir vakıf kuruluş ilanı yer aldı. “Ankara Sosyal Bilimler Vakfı” adı verilen, kuruluş amacı “Sosyal bilim alanındaki eğitim ve araştırmalara destek olmak” gibi cümlelerle tanımlanan vakfın kurucularının neredeyse tamamı “devletlu” isimlerdi; AKP Genel Başkan Yardımcısı Beşir Atalay, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı İbrahim Kalın, Başbakanlık Müsteşarı Kemal Madenoğlu, AKP’li Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Rektörü Ömer Demir...
CHP Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek dün verdiği önergeyle Başbakan Ahmet Davutoğlu’na bu vakfa ilişkin bazı sorular sordu. Örneğin;
- Bir devlet üniversitesiyle aynı adı taşıyan ve rektörünün de kurucuları arasında olduğu bu vakıfta AKP milletvekillerinin ve Cumhurbaşkanlığı ile Başbakanlık bürokratlarının yer almasının sebebi nedir?
- Devlet görevlileri ile AKP’li milletvekilinin bir devlet üniversitesiyle aynı adı taşıyan vakıf kurması etik midir?
- Devlet üniversitesi olarak kurulan Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi’nin vakıf üniversitesine dönüştürülmesi ile ilgili bir çalışma var mıdır?

BARAJ

Türkiye’deki baraj Yunanistan’da uygulanmış olsa Meclis’e yalnızca 2 parti girecek, 5 partiye oy verenler Meclis’te temsil edilmiyor olacaktı.
İşte tablo:
Syriza, yüzde 36; 149 milletvekili...
Yeni Demokrasi, yüzde 28;
76 milletvekili...
Altın Şafak, yüzde 6;
17 milletvekili...
Potami, yüzde 6; 17 milletvekili...
Komünist Partisi, yüzde 5;
15 milletvekili...
Bağımsız Yunanlar, yüzde 4; 13 milletvekili...
PASOK, yüzde 4; 13 milletvekili...
Baraj uygulansa yüzde 10’dan az oy alan 5 partinin kazandığı 75 sandalye barajı geçen iki partiye taksim edilecekti.

AKP ve Cemaat’in birbirlerine yönelttiği suçlamalar memleketin yıllardır nasıl yönetildiğinin özetidir!
***
Dünya çapında tek bir Türk markası yokmuş!
Türkiye’de yok ki, dünyada olsun!
Akif Kökçe

BİZ

Twitter’da John Steinbeck’in bir sözü göze çarpıyor:
“Sosyalizm köklerini Amerika’da bulamaz; çünkü fakirler burada kendilerini sömürülen bir sınıf olarak değil, geçici olarak sıkıntı yaşayan milyonerler olarak görmektedir.”
Bu açıdan Amerikalılara biraz benziyoruz galiba...

POL

Dolmabahçe Sarayı’nın Beşiktaş ucundaki Başbakanlık Ofisi’nin açığında bir polis botu 24 saat nöbet tutuyor. Başbakan Dolmabahçe’de olsun olmasın polis teknesi orada... Dolmabahçe Saray rıhtımında nöbetçiler bulunmasına rağmen denizde nöbet tutulmasına neden gerek görülür? Boş binaya kimin ve neden denizden çıkarma yapacağı düşünülür? Polisin deniz devriye botu bu kadar çok mudur? Merak ettik de...

Melih Aşık - Milliyet