Tacizciler
Melih Aşık: Bunlar akademik süzgeçlerden geçip üniversitelerde ders veren kişiler. Bunları kim üniversiteye alıyor, kim orada tutuyor? Bunların eğittiği çocuklar topluma nasıl uyum sağlıyor? Yoksa toplumu kendilerine uydurmaya mı çalışıyorlar? Hangisi?
Sakarya Üniversitesi Tarih Bölümünden Prof. Ebubekir Sofuoğlu “Üniversiteler fuhuş evi gibi” sözleriyle gündemi sarstı. YÖK bu sözleri kınadı, kendi üniversitesi soruşturma açtı.
Bu iğrenç çıkışa en ince yorumu Prof. Deniz Ülke Arıboğan yaptı:
- Üniversiteler “fuhuş evi” diye düşünen bir profesör, muhtemelen işe giderken yolunu şaşırmış, yanlış yerde göreve başlamıştır.
Acaba açılan soruşturma ciddi soruşturma mı yoksa daha öncekiler gibi göstermelik mi?
Benzer abuklukları daha önce de duyduk, bazen soruşturma açıldı, olay unutulunca göreve devam ettiler. Mesela:
“Dekolte giyinirsen taciz ve tecavüz sürpriz olmaz. Cariyelere dekolte serbesttir.”
Prof. Orhan Çeker.
“Namaz kılmayan hayvandır.”
Prof. Mustafa Aşkar.
“Yabancı bir kadınla tokalaşmak ateş tutmaktan daha korkunçtur.”
Prof. Mustafa Talha Gönüllü.
“Sevişirken soyunursanız melekler dışarıya kaçar, şeytan odada tek kalır, oluşacak çocuk şeytanın nasibi olur.”
Prof. Cevat Akşit.
Bunlar akademik süzgeçlerden geçip üniversitelerde ders veren kişiler. Bunları kim üniversiteye alıyor, kim orada tutuyor? Bunların eğittiği çocuklar topluma nasıl uyum sağlıyor? Yoksa toplumu kendilerine uydurmaya mı çalışıyorlar? Hangisi?
SORGU
Bir yakınımız önceki gün Hollanda’dan uçakla geldi.
Sorduk:
- Uçağa binerken bir ateş kontrolü falan yapıldı mı?
- Hayır, sadece semptom var mı diye bir form doldurttular.
- Uçak tenha mıydı?
- Hayır, tek boş koltuk kalmamıştı. Bunaltıcı bir kalabalık vardı.
- Alana inişte sorgu sual var mıydı?
- Hayır.
- Uçaktan inenler anında evlere dağıldı mı?
- Herkes anında dağıldı.
Bir haber de Edirne’den...
Türk Lirası’nın değerinin düşmesiyle birlikte Bulgaristan’dan akın akın insan geliyor, çarşı pazarda bol bol alışveriş yapıp aynı gün geri dönüyormuş.
Maske var, mesafe yok. Kontrol hak getire...
Biz bu salgında boşuna Avrupa şampiyonu olmadık. Bu başarıyı da sürdüreceğiz anlaşılan!
HU KOMŞU
Yunanistan önümüzdeki yılın savunma bütçesini 5 kat artırmış, 2.5 milyar euroya (25 milyar TL) yükseltmiş. Macron’un himayeye alma karşılığı Atina’ya satacağı Rafale uçaklarının 2.3 milyar euro (23 milyar lira) olacağı da bildiriliyor.
Bir yandan, İstanbul ve Ege’yi ele geçirip topraklarına katma hayali.
Bir yandan, Ege ve Akdeniz’i Türkiye’ye kapatma hevesi.
Bir yandan, Türkiye parmağını oynatsa “Saldırıyorlar” diye endişelere düşme hali.
Bu hayaller ve endişeler Yunanistan halkına pahalıya mal oluyor.
Komşu Kardak krizini izleyen aşırı silahlanmanın bedeli olarak 2009 yılında ekonomik kriz yaşadı. IMF’nin kucağına düştü, kemer sıkma dönemi halkı ayaklandırdı. Bankalarda para bitti, önlerinde kuyruklar oluştu. 2011 yılında tasarruf amacıyla uçak, gemi ve tanklar askeri garnizonlardan çıkarılamadı. Bunlar unutuldu mu komşu?
ŞAKA
Bir Türk mahkûm, ödünç kitap almak için hapishanenin kütüphanesine gider. Kütüphaneci şöyle der:
- İstediğiniz kitap elimizde yok ama yazarı var.
İŞTE BİZ
Biz kimiz, neden böyleyiz. Önce kendimizi tanıyalım. Efendim, biz;
Geline kına yakıp ağlatan... İki dakika sonra da kaldırıp oynatan...
Satıcıya, bize sanki aksini söyleyecekmiş gibi “Bunlar taze mi?” diye soran...
Ev telefonu çalınca emin olmak için ikinci kez çalmasını bekleyen...
Otomobilin altında kalmakta son anda kurtulan çocuğa dayak atan...
Faturalarını yatırmak için daima son günü bekleyen...
Kendisine “enayi” denmesine kızan, enayi yerine konmasını ise pek dert etmeyen...
Anneyi kutsal sayıp en temel küfrü ana üzerine olan...
Üç kişilik asansöre beş kişi binmeye çalışan... Asansör ağırlıktan hareket etmeyince asansörden inmeyi hep başkalarından bekleyen...
* Bilmediği konuda “Bilmiyorum” diyemeyen... Sokrates’in “Tek bildiğim hiçbir şey bilmediğimdir” sözüyle neyi anlatmak istediğini de bilmeyen...
Bir milletiz biz.
ÇEVRE
Bazı bakanlıkların bileşimi Balıkesirli avukat dostumuz Alp Kaan’ın dikkatini çekmiş.
Mesela şu “Çevre ve Şehircilik” Bakanlığı.
Çevrenin en büyük düşmanı kimdir?
Bizdeki şehircilik anlayışı.
Çünkü şehirler çevreyi ezerek, ormanları yok ederek büyüyor.
Eğer çevre ve şehircilik iki ayrı bakanlık olsa birbirleriyle sürekli kavga edeceklerdi.
İkisi aynı bakanlık içine alınınca çatışma ihtimali ortadan kaldırılıyor.
Çevrenin savunması kırılıyor.
Şehirler çevreyi rahat rahat yiyor!
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları