Tarih:
24.10.2012
Türk sorunu...
Melih Aşık yazdı, ''Emperyal ülkeler Türk adının kaldırılmasını istiyor. AKP bu dayatmayı çoktan benimsedi...''
Meclis Anayasa Komisyonu yeni Anayasada yer alacak vatandaşlık tanımında anlaşma sağlayamadı. Sorun “Türk devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türktür” diyen 66. maddedeki “Türk” sözü.AKP vatandaşlık tanımı önerisinde “Türk” sözünü hiç geçirmiyor. BDP “Türkiye vatandaşlığı” diyor. CHP ve MHP ise “Türk vatandaşlığı” deyimini kullanıyor. Peki Anayasalarda 90 yıldır yer alan “Türk” deyimi neden birden rahatsızlık yarattı?
2009 yılında yapılan Atlantik Konseyi toplantı’sında görüşülen Phillips raporuna göz atmak bu konuda bir fikir verebilir...
“Türkler ve Irak Kürtleri Arasında Güven Tesisi” adlı raporda deniyor ki:
“Türkiye’deki Kürtlerin PKK’ya olan kamusal desteğini azaltabilmek üzere, Ankara, Kürt kimliğini tanımak için ek adımlar atmalı, örneğin, Anayasa’da vatandaşlığın temeli olan ‘Türklüğü’ ortadan kaldırmalıdır. PKK problemi, sadece güvenlik önlemleri ile çözülemez. Nihai çözüm, Türkiye’nin sürdürülebilir demokratikleşmesinde ve gelişiminde, diğer yandan da PKK liderleri ve kadrosu için af düzenlemelerinde yatmaktadır.”
Bu arada Türk sözü yalnızca 66. maddede geçmiyor. Anayasa’da 10’dan fazla maddede ( 5, 6, 7, 9, 42, 70, 72, 76, 80, 103, 104, 134) Türk milleti deyimi geçiyor.
Sıra daha sonra herhalde bu maddelerdeki Türk sözcüğünün çıkarılmasına gelecek. Her ne kadar Atatürk:
“Türkiye cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” gibi bir tanımla Türk sıfatının bir ırkı ifade etmediğini çok açık ortaya koymuşsa da. Emperyal ülkeler bu adın kaldırılmasını istiyor. AKP bu dayatmayı çoktan benimsedi. CHP ve MHP şimdilik direniyor. Halk ise henüz durumun farkına varamadı...
Darbeci Kemalist!
“Türkiye cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” gibi bir tanımla Türk sıfatının bir ırkı ifade etmediğini çok açık ortaya koymuşsa da. Emperyal ülkeler bu adın kaldırılmasını istiyor. AKP bu dayatmayı çoktan benimsedi. CHP ve MHP şimdilik direniyor. Halk ise henüz durumun farkına varamadı...
Darbeci Kemalist!
Ahmet Hakan’ın Tarafsız Bölge programında kulağımıza şu ezber çalınıyor...
“Darbelerin arkasında hep Kemalistler vardır.”
Peki 12 Eylül darbesinin hemen peşinden iktidara neden Özal geldi? Özal Kemalist miydi?
Katılımcı diyor ki:
- Darbelerden sonra halk tepki olarak darbeye karşı olanı iktidara getirir... Özal öyle geldi...
Neresinden tutacaksınız?
1. Özal’ın darbecilerle meselesi yoktu. Darbe hükümetinde görev almıştı.
2. MGK Erdal İnönü’yü yasakladı ama Özal’ı yasaklamadı... Ona yeşil ışık yaktı.
3. 12 Eylül, 1402 sayılı yasayla ilk önce devletten Atatürkçüleri temizledi.
4. Atatürk’ün mirası olan Türk Dil ve Tarih kurumları yozlaştırıldı.
5. İslamcı çevreleri memnun etmek için okullara mecburi din dersi konuldu...
6. Tüm sendika ve dernekler kapatıldı TÜSİAD’a dokunulmadı...
7. İstikrar anayasası adı altında İMF kararlarına uygun bir anayasa yapıldı...
Bunları Kemalist bir yönetim yapar mı?
Asker hem 12 Mart hem 12 Eylül’de sağcı iktidarın tıkandığı noktada devreye girmiş, darbe yapmış, reform adı altında özgürlükleri budamış, ülkeyi sol ve muhalefetten temizleyip yönetimi yeniden sağa bırakmıştır.
Kenan Evren Atatürkçü görünen bir sağcıydı. Daha doğrusu piyondu...
Darbelerin arkasında her zaman ABD vardır... Türkiye ABD’nin vesayeti altında yaşar, ABD’nin kuklası iktidar yıprandığında bazen seçimle bazen darbeyle değiştirilir.
12 Eylül, emekçileri, solu ve sol aydınları ezdi... Yurtiçinde İslamcı gruplara dayandı. Ne var ki o günlerde sesi hiç çıkmayanlar bugün darbe mağduru ve en ateşli anti darbeci kılığında rant devşirmekle meşgul... Esas mağdurların ise sesi sedası çıkmıyor...
İşgal
İşgal
İstanbul işgal altındayken aydınlar ve halk protesto ve isyanını mitingler yaparak dile getirdi. Yunanlıların İzmir’e çıkması üzerine 19 Mayıs 1919’da, İstanbul Fatih mitinginde Halide Edip Adıvar şöyle diyordu:
“Türk ve Müslüman bugün en kara gününü yaşıyor. Gece, karanlık bir gece... Fakat insanın hayatında sabahı olmayan gece yoktur.”
İşgal kuvvetleri mitinglerin sürmesi üzerine yasak koyma ihtiyacı hissettiler. Buna rağmen, 23 Mayıs 1919 Cuma günü Sultanahmet Meydanı’ndaki mitinge 200 bin kişi katıldı...
İşgal kuvvetleri meydanın üzerinden uçak uçurarak halkı korkutmak istedi. Ancak faydası olmadı. Yasaklamaya rağmen mitingler devam etti.
Ancak ne yasaktan önce, ne yasaktan sonra güvenlik güçleri mitingleri dağıtmaya yeltenmedi. Kimsenin burnu kanamadı...
Özetle... İşgal İstanbul’unda, Ankara Valiliği’nin 29 Ekim’de derneklerin Meclis önünde toplanmasına koyduğu kadar sert ve kararlı bir yasak uygulanmadı...
Soru: Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi’nin Türkiye’yle ilgili hazin tespitlerini kimler görmezden geldi?
Yanıt: Gazeteciliği onurlu bir meslek olarak değil iktidar yalakalığı olarak görenler...
Haldun Ertem
Van
Soru: Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi’nin Türkiye’yle ilgili hazin tespitlerini kimler görmezden geldi?
Yanıt: Gazeteciliği onurlu bir meslek olarak değil iktidar yalakalığı olarak görenler...
Haldun Ertem
Van
Bardağın bir dolu tarafı var, bir de boş tarafı...
Önce dolu tarafına bakalım... Van depreminin birinci yıldönümünde devlet 17 bin konutu inşa ederek depremzedelere verdi... Talihsiz yurttaşlar kışı sıcak evlerinde geçirecek.
17 bin konutu bir yıl içinde inşa edip teslim etmek başarıdır...
Bardığın boş tarafına gelince..
Konutlar 75 bin lira bedelle ve 20 yıl taksitle veriliyor. Koşullar birçok aile için ağır görünüyor. Üstelik pek çok aile evleri küçük buluyor.
Burada “Halktan toplanan deprem vergileri ne oldu?” sorusu akla geliyor.
Bu arada konteynerlerde kalan 5 bin kiracıya ev temin edilemedi.
Bardağın boş tarafında bu da var...
Cumhuriyet Bayramı’nı cumhuriyetin ilan edildiği yerde kutlayanlara “yasal işlem ” yapılacakmış.
Yapılır!
Cumhuriyet Bayramı’nı cumhuriyetin ilan edildiği yerde kutlayanlara “yasal işlem ” yapılacakmış.
Yapılır!
Faşizmin adı “ileri demokrasi” olursa
cop, biber gazı, tazyikli suyun adı da “yasal işlem ” olur...
Akif Kökçe
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları